İYİ YÖNETİLEN ADALET, İYİ BİR HÜKUMETİN EN SAĞLAM SÜTUNUDUR.
Uluslararası tanınırlık ve kabul edilirlik noktasında yetersiz kalışların asıl sebebini, hak ederek koltuk sahibi olmak yerine, hak etmeden koltuk sahibi olmaktan kaynaklı sistem sorgulamalarına temel oluşturan sosyal ayrışmalar şeklinde görmek gerekmektedir.
Batı standartlarının, dünya standartları (global elitler birlikteliğine dönüşen) olarak algılanmasını zihinlerde sürekli tetikleyen temel dinamik, kendi çıkarları adına kendi iç dinamiklerinde etik dışı davranışlara karşı daima tepki göstermesi disiplini olarak görmek gerekmektedir.
Takip eden süreç içerisinde ise “global elitler birliği” yapısının, kendi ilişkiler yumağı dışında kalan alanlarda bu tür etik dışı davranışlara destek vermesi, global elitler birliğini rakiplerine karşı açık ara ileri bir seviyede konumlandırmalarına da olanaklar sunmaktadır.
Nasıl oluyor da batı akıl yapısı, bu etik dışı davranışlarına karşı tepkisel duruşlarını, kendi iç dinamiklerine yerleştirmeyi başarabilmiştir?..
Cevap:
“Bilgi, Teknolojik ve ticari rekabet ağının sadece kendi aralarında gerçekleştirilmesi kanunu sayesinde…” diyelim ve konumuza devam edelim.
Toplumun müstakbel temel dinamiklerini oluşturacak olan yeni nesillerin şekillendirilmesi konusu;
Global elitlerin çıkarları lehine manipüle edilmiş bilgi sağanağının, iletişim araçları ve sosyal medya kabiliyeti sayesinde yeni nesillerin üzerine boca ediliyor olması, insanlığa rota çizmesi gereken müstakbel dinamiklerin, global elitler tarafından kontrol altına alınması anlamına gelmektedir.
Bundan dolayıdır ki manipülasyonlara karşı etkili bir duruşun ve iç dinamiklerdeki otokontrolün sağlanabilmesi için, sistem içi yapısal davranışların örnek davranışlar olması gerekmektedir.
İYİ YÖNETİLEN ADALET, İYİ BİR HÜKUMETİN EN SAĞLAM SÜTUNUDUR!..
Adaletin en temel kavram olarak algılandığı günümüz dünyasında olmazsa olmaz şartın, iyi yönetilen bir adalet sisteminin sahip olunması koşuludur diyebiliriz. Bu dinamiğin, aidiyet duygusunu insanlığın algılarına yerleştiren en temel dinamik olarak görülmesi de gerekmektedir.
Doğru işleyen bir adalet sisteminin inşa edildiği toplumsal yapının, kartopu misali büyüyerek ilerlemesi, durdurulması imkânsız bir ilerlemeyi de beraberinde getirmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Önümüzde katedilmesi uzun ve güçlü bir soluk gerektiren, karmaşık ve doğru akıl ihtiyacı duyacağımız rekabetçi bir mücadelenin olması, daha yapılması gereken birçok şeyin olduğuna da işaret etmektedir.
Toplumu oluşturan bireyin, etik sınırlar içerisinde kalan davranışlara sahip olabilmesi nasıl gerçekleşecektir?
Birey üzerinde değişmesi çok zor olan kalıpsal davranışlar kurgulayabilme gücüne sahip DİN ve İNANÇ kavramı, manipülasyona en açık alan olarak görülmek durumundadır.
Bu gerçeklik, içinden çıkılması imkânsız toplumsal yaraların ve ayrışmaların temelinde yatan yıkıcı bir dinamik kimliğine kasıtlı olarak dönüştürüldüğü için, her türlü toplumsal dönüşüm girişimi, bu sert duvara çarpmaktadır.
Değişim, dönüşüm ve ilerlemenin önündeki en büyük engel görevine sahip konuma kasıtlı olarak yerleştirilmiş olan bu sert duvarın yıkılması, toplumsal ilerlemenin ve dönüşümün önünün açılmasında etkili bir süreci tetikleyecektir.
Geçmişte, İnanç sistemi kullanılarak insanlığın şekillendirilmesi, kısmi alan kazanımları açısından itici ve etkili bir dinamik olarak işlevsel bir araç görevi görebiliyordu.
Batı, bu itici gücü manipüle ederek sosyal dinamikleri karşılıklı çatışma alanına çekmeyi başarabilmiş ve bu dinamikleri kendi aralarında çatıştırarak yok etme projesi ile hem insanlığın gelişerek ilerlemesini durdurabilmiş hem de kendi seçilimini yaptığı elit gurubunun ilerlemesini hızlandırabilmiştir.
“Böylelikle inanç sistemi EFENDİ, KÖLE sistemine hizmet eder hale getirilmiştir”
Rakibin durdurulması ve kendi ilerleyişinin hızlandırılması projesinin kurgulanabilmesi, “rakibinin güçlü yönünü kendisine karşı bir zaaf olarak şekillendirmekten geçer” teorisi, gerçek hayatta batı akıl yapısı tarafından kusursuzca uygulanmış bir proje olarak kabul edilmelidir.
Gerçekleşmiş bu durum ise insanlık adına itiraf edilmesi gereken bir yenilgi olarak görülmelidir.
Bundan dolayı batı akıl yapısı, dünyayı şekillendiren tek hâkim güç konumuna yerleşmiş durumdadır da diyebiliriz.
İnsanlığın düşürüldüğü bu durumdan dersler çıkartılarak zaafların tespit edilmesi ve bu zaaflardan kurtulma yollarının araştırılması, insanlığın ilerleme yolundaki hızlanma ivmesini tetikleyen dinamiklerin oluşturulmasına da zemin hazırlanmış olacaktır.
Batı’nın (günümüzde ise global konuma yerleşen) akıl yapısı, inanç sistemini yakın geçmişte kilisenin sınırları içerisine çekerek, bilimsel ve teknolojik alanlarda seçilimini yaparak oluşturduğu elit gurubunun önünü açmayı başarabilmişken ve bu örnek karşımızda dururken, neden günümüzün bilimsel ve teknolojik şartları ve standartları karşısında etkisini ve dahi işlevselliğini yitirmiş inanç sisteminin, temel dinamikler olarak oluşturulması yanılgısından dönülmemektedir diye düşünenlerden olduğumuzu belirtelim.
Teknolojik ve ticari ilişkiler sayesinde etkileşim türbülansına sokulması gereken insanlığın ilişkiler ağı, coğrafik yakınlaşmaları tetikleyebilme potansiyeline sahip olan en güçlü itici güç olarak görülebilir.
Bundan dolayıdır ki potansiyel olarak görülen coğrafyalara ihraç edilmesi gereken ADALET sistemi ve bunu destekleyen teknolojik ve ticari ilişkiler ağı, hedeflenen medeniyet planlamasında ulaşılacak olan hedefe gitme yolundaki yakıt olarak kullanılmalıdır.
Yıllar önce ortaya attığımız “medeniyetler ittifakı” projesi hayata geçirilmelidir fikrini gerçekleştirebilmek için global dinamikler sayılabilecek kavramların acilen uygulamaya alınması elzem bir hal almıştır.
Son Söz;
Tüm kaynakları sömürü altında olan insanlığa dayatılan bu adaletsizlikler sarmalına karşı, insanlığı yıkıma götüren sömürü sistemini ellerinde bulunduranların güçlü (adaletsizliklerini) yönlerini, kendi zaafları haline getirebilmek, atılması gereken en önemli adım olmalıdır.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com