İŞ OÑSUN - UĞURLAR OLSUN
- İş oñsun, iş oñsun Veli dayı, iş oñsun!
- Uğurlar olsun Memiş, uğurlar olsun!
***
- Berkatlı olsun Üsēn emmi, berkatlı olsun!
- Buyur Hatça kızım, buyur. Sağol Üsēn emmi, sağol. Uğurlar olsun kızım, uğurlar olsun.
***
- Ak olsun, Urkuya aba, ak olsun.
- Sağol Kepban, sağol.
- Nereye böyle?
- Bağ bellemeye!
1944 yılında Şarkîkaraağaç ilçesinin, Gelendost nahiyesinin Kötürnek köyünde doğmuşum. Köyümün adı 1955’de Çataklı, 1956’da da Madenli oldu. 1950 ve 1960’lı yıllarda yolda karşılaşan iki kişiden biri Selâmünaleyküm, diğeri ise Aleykümselâm diyerek selâmlaşırlardı.
Yoldan geçen birisi, tarlada çift süren birisine iş oñsun, kolay gelsin, ekin biçen birisine veya ekin biçenlere ise iş oñsun, kolay gelsin, bereketli olsun gibi ifadelerle selâm verir; karşı taraf da uğurlarlar olsun sözüyle karşılık verirdi.
Harman kaldıranlara ise umumiyetle bereketli olsun, Allah ağız tadıyla yemeyi nasip etsin denir; o da karşısındakine hep beraber olsun derdi.
Hatça-Hatice, Kepban-Keziban, o da Kez-bānu (bulunduğu yerin hanımefendisi). Rukiye- Urkuya, Hüseyin-Üsēn, Recep-İrcep, Mustafa-Mustuk, Abdullah Apdıl veya Abdil, Abdurrahman-Apban, Ahmet-Āmat, Ramazan-Irmızan, Fatma-Fadime, Ayşe-Āşa, Kadriye-Kadire, Osman-Opban ve Mevlüt-Mēlit gibi isimler vardı.
Memiş adı belki de Mamas adlı bir Hıristiyan aziziyle ilgilidir. Çünkü dedemin adı Memiş, kardeşlerinin adı Mehmet ve Hamit idi.
İrfan-Urfan, Raziye-Iraz, İsmail için Ipıl, bazen Ipbık, ama umumiyetle Ismēl denirdi (ā ve ē uzun a ve uzun e).
Çok sık kullandığımız “iş oñsun” deyimi, unutulmaya yüz tutmuş gibidir. İş oñsun, "işin kolay olsun, bu iş sana mutluluk getirsin" gibi anlamlara gelir. Kelime, içinde mutluluk da barındırır. Birine dua edilirken “oñasın inşallah”,beddua ederken de “oñmayasın”, “gönenmeyesin” denilir.
Tarlayı gübreleyip, sürüp, kana kana sulama işine de tarlayı “gönen etmek” deriz.
Kaşgarlı’da (DLT, Atalay, 2006: 438) onğ kelimesinin kolay, sağ (solun karşıtı) ve solmak gibi üç anlamı var. “nğ” harfleriyle anlatılmak istenen ses, Türkçede çok kullanılan “kâfi Nun”, yani (ñ) harfidir.
Sevan Nişanyan kinayeli olarak Türkçede sol elini kullananlar için solak dendiği halde, sağ elini kullananlar için bir kelime yoktur ve herhalde “salak” olmalı der. Bu husus Türklerde sol elini kullananların çok az olduğundan olsa gerektir. Sağ elini kullananlar için bir kelime söylemek gerekirse, “sağak” veya “oñak” demek daha münasiptir.
Muhtelif selâmlaşmalar:
Yürüyen durana, atlı yayaya, hızlı yavaşa, büyük küçüğe, tek çoğa, azlık çokluğa selâm verir derler.
Odada selâmlaşma: Köy odasına giren biri selâmünaleyküm diyerek odadakileri selâmlar, odada herkes aleykümselâm diye selâm alır ve akabinde odadakilerin her biri yeni gelen kişiye merhaba der, yeni gelen kişi de merhaba diyerek mukabele ederdi. Şimdi Gelendost’un Köke köyünden gayri hiçbir köyde oda kalmadı sayılır.
Çamaşır yıkayan kadınlar, “ak olsun” diye selâmlanır, o da sağol diye cevap verirdi.
Bir erkek, dedikodudan çekinir ve hısımı olmayan genç bir kadına selâm veremezdi.
Tarlada, bağda, bahçede, ekinde veya harmanda olsun, yemekteki bir topluluğa “berkatlı olsun” denir, yemek yiyenlerin en yaşlısı veya erkeği selâm vereni sofraya davet eder, şayet arada uzak bir mesafe varsa, uğurlar olsun derdi.
Toplu yenilen ve bilhassa davetlerdeki yemeğin sonunda muhakkak sofra duası yapılırdı. Bu Türklerde çok mühim bir gelenekti ve şimdi yok oldu sayılır.
Bundan beş altı sene evvel, rahmetli kayın valideye bakması için Azatgül adında Türkmenistanlı bir kadın tutmuştuk. Yemek sonunda dua etmediğimiz için bizi ayıplamıştı.
Komşu köyden Emine Danacı’nın (d.1944, Eğirler köyü) sofra duasını veriyorum:
“Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah ellezi etamana ve segana ve cealena minel Müslimin. Nimeti Celilullah, berkatı Halilullah, şefaat ya Resulullah.
Mezidi nimet, mevtaya rahmet, haneye berkat, erenlerden himmet, Mevlâdan imdat, Muhammed’den şefaat, daimi devlet, nasibi cennet, küsuru murat, kusuru af, ya rab.
Davet edelim dervişleri, sevindirelim geçmişleri, Mevlâm versin bahşişleri bu nimetin sahibine.
Cenneti, cemalini nasip etsin bu nimetin sahibine.
Sufraya bolluk uçun, Allaha kulluk uçun, bu yurttan, bu makamdan gelmiş geçmişlerin urhu uçun rıza-i lillah bi hörmeti’l-Fatiha”.
1432 yılında Anadolu’dan geçen Burgong dükünün şövalyesi Bertrandon dö la Brokiyer, Türklerin yemeklerini toplu yediklerini ve sonunda da tanrıya dua ettiklerini yazar.
Tohum saçan, çift süren, ekin yolan ve ekin biçenlere iş oñsun; cevap olarak sağol ve uğurlar olsun denirdi.
Harman sürene iş oñsun, dane çıkaran, değirmende un öğüten ve bulgur dövene berkatlı olsun, Allah ağız tadıyla yemeyi nasip etsin denir.
Etmek (ekmek) eden kadına berkatlı olsun denir ve ona sıcak bir etmek verilir.
Bazarda üzüm, domates, ıspanak, kelem ve sair sebze ve meyve gibi bir şeyler satana veya tahıl bazarında arpa, buğday veya herhangi bir zahire satana, önce selâmünaleyküm, ardından da “bazar ola” denirdi.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com