INVITATION À LA VALSE - VALSE DAVET
PADİŞAH DA VALS YAPAR
Sultan Abdülaziz, kendinden önceki Osmanlı padişahları gibi sanata destek veren bir hükümdardı. Resim ve hat sanatındaki üstün maharetinin yanı sıra müzikle de yakından ilgiliydi.
Sultan Abdülaziz, şehzadeliği döneminden itibaren oldukça iyi bir eğitim almış, hem Batı hem de Klasik Türk müziğinde birbirinden güzel besteler yapmış, bilhassa mûsikî eğitiminde oldukça başarılı olmuştur.
Osmanlı'nın Batı müziğine en aşina ve en hakim sultanlarından biri olan Abdülaziz, yeğeni Sultan 5. Murad'la birlikte İtalyan müzisyen Callisto Guatelli Paşa'dan da dersler alıyordu.
Çok iyi ney üfleyen padişah, aynı zamanda lâvta ve piyano çalmayı da biliyordu. Bunun yanında bestekârlık yapmış, hat yazmış ve resim sanatında kendisini geliştirmiştir.
Doğu ve Batı dünyasını hiçbir komplekse kapılmadan hazmeden Abdülaziz Han, Batı mûsikîsi üzerine beste yapan Hanedan mensubu ilk kompozitördür.
Wagner'in ‘Bayrouth’ projesine destek verdiği, özellikle piyanoda çok iyi olduğu tarihçiler tarafından aktarılan Sultan Abdülaziz'in “Hicaz Sirto”su da müzik arşivlerinde yer etmiş eserlerinden biriydi.
Klasik Batı müziği besteleyen ilk kompozitör padişah olan Sultan Abdülaziz'in günümüze ulaşan eserlerinden biri olan “Invıtatıon à la Valse- Valse Davet’i’ siz değerli okurlarımıza sunuyoruz..
“Valse Davet”in yanı sıra, Sultan'ın Kraliçe Viktorya'nın davetlisi olarak 1867'de Londra'yı ziyareti sırasında Kraliyet Askeri Bandosu tarafından çalınan “La Gondolle Barcarolle” isimli eseri de o dönemde Avrupa basınında büyük ses getirmişti.
Sultan Abdülaziz'in devrinde Batılılaşma hareketleri hükümferma idi. Kılık kıyafetten başlayıp, musikiye kadar uzanan dönüşüm, birçok alanda tezahür etmişti.
Yeniçeri ordusunun kaldırılmasıyla birlikte “Mehterhâne-i Hakanî” de yerini, Batı usullerince oluşturulan askerî bandoya yani “Müzika-yı Hümayun”a bırakmıştı.
Artık Maestro Donizetti, Guatelli Paşalar, Flütist Zâtî ve Safvet Beyler konuşuluyordu.
Sultanın sanat konusundaki önemli hedeflerinden biri de ülkede nitelikli sanat eserlerinin sayısının artmasıydı. Bunun için yetenekli müzik adamlarını buluyor ve en uygun olacakları pozisyonda görevlendiriyordu.
Sultan Abdülaziz'in müziğe olan desteği bununla sınırlı değildi.
Müziği, sadece ülke sınırları içinde olup bitenlerden müteşekkil bir olgu olarak görmüyordu.
Bu özelliği, 1867 yılında yaptığı Avrupa seyahatinde ortaya çıkıyor. Salzburg'a gittiğinde meşhur müzisyen Mozart adına kurulan Musiki Derneğine maddi yardımda bulunuyordu.
Nietzsche'nin dostu Richard Wagner'in “Bayreuth Festival Tiyatrosu”nu da ziyaret ediyordu Sultan.
O dönem padişah, “9.000 Thaler” yardımda bulunuyor Wagner'in tiyatrosuna. Ayrıca tekrar gelip izleyebilmek için, koltuklardan biri Şehzade Abdülhamid'e -“Müstakbel 2. Abdülhamid’e”- ait olmak üzere 329, 330 ve 331 numaralı koltukları da satın aldığını biliyoruz.
Bu ziyaret sonrasında ‘Tristian’ın bestecisi büyük Alman müzik adamı Richard Wagner, Alman Prensesi Wittgenstein'e yazdığı mektupta, Avrupa krallarının sanata destek konusunda Sultan Abdülaziz'i örnek almaları gerektiğini söylüyor.
Sultan'ın yine maddi yardımda bulunduğu ailelerden biri de Strauss'lar. Johannes Strauss, bildiğiniz gibi ‘Mavi Turna’ olarak bilinen eserin bestecisidir.
İşte bu sanatçı aileden bir başka müzisyen Edward Strauss, yeni bestesini Viyana'daki Osmanlı Elçiliğine götürüyor ve bestenin Sultan’a teslim edilmesini rica ediyor. Çünkü biliyor ki Sultan Abdülaziz, nitelikli sanat eserlerinin hamisidir.
Sultan Abdülaziz’in dönemin sanat merkezleri ile de yakın bir ‘temas’ içinde olduğunu tarih kaynaklarından öğreniyoruz.
.
Hülya Ayhan, dikGAZETE.com