- ABD ve İsrail, Kasım Süleymani’yi şehit edecek kadar akli dengelerini yitirmişse, yakında bedel olarak aynı ayarda bir istihbarat generalinin kellesini vermeye hazır olsun!
1999 yılında dönemin MİT patronu sayın Şenkal Atasagun beyin tam onayı ve anlık pilot kamera telsiz takibi ile Korgeneral Engin Alan paşanın tim komutanlığında Nairobi’de, Kenya güvenlik birimlerince yakalanması sonrasında, 15 Şubat 1999 günü, Türk güvenlik görevlilerine teslim edilerek Türkiye'ye getirilen Kürdistan İşçi Partisi lideri Abdullah Öcalan’ın yakalandığı haberi, televizyonlarda “son dakika” olarak verildiğinde, Diyarbakır’daki kahvehanelerde sandalyeden düşüp bayılan ve histeri nöbetleri geçiren “Apocu fedai gençler” ne ise İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Besic Direniş Gücü Komutanı Orgeneral Kasım Süleymani’nin şehadet haberini aldığımda sinirden ağlayan, kalbi sıkışan, ciğeri yanan ve emperyalist kapitalist düzen karşısında güvendiği dağlara kar yağan bendeniz de aynı benzer duygular içerisindeydim.
Çünkü Ayetullah Humeyni tarafından Kasım 1979'da İran'da kurulan, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun alt kanadı olan gönüllü milis teşkilatı Besic Direniş Gücü’nün mülkiye mezunları ve mensupları için önemi ve hassasiyeti Fransız Devrimi’ne kadar uzanır.
Ayrıca biz istihbarat bilimciler açısından da İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Besic Direniş Gücü Komutanı Orgeneral Kasım Süleymani’nin kritik pozisyonu ve önemi, MİT Başkanı sayın Hakan Fidan’ın NATO’daki ağırlığı ve 6. Mekanize Piyade Tümen ve Müşterek Özel Kuvvetler Komutanı sayın Ahmet Ercan Çorbacı’nın Ortadoğu’daki ağırlığı kadar hayati öneme sahiptir.
Bendenizin düşünce dünyası, böylesi büyük dağların gölgeliği altındadır.
Ne mutlu, “gölgeyim” diyebilene ve gölge olarak kalabilene!
ABD ve İsrail’in Bağdat’taki hava saldırısında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Besic Direniş Gücü Komutanı Orgeneral Kasım Süleymani’nin ciğerimi yakan kopmuş eli ve parmağındaki yüzüğü Kanuni Sultan Süleyman’ın, “Ben ölünce bir elim tabutun dışında olsun! Halkım görsün ki Sultan Süleyman bile bu dünyadan eli boş gitmiştir…” sözünü bana gözyaşları içerisinde hatırlattı.
“Vatan millet aşkına. Geçen çileli ömür. Yatak yorganda değil. Çınar ayakta ölür. Neyler Kerkük'te Türkmen. Türkistan n’eyler onsuz. Sabır ver yüce Mevlam. Kaldık başsız ve kolsuz…”
ABD ve İsrail, Ortadoğu’daki paramiliter siyasal yapılanmaların mimarı; İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Besic Direniş Gücü Komutanı Orgeneral Kasım Süleymani’yi şehit edecek kadar akli dengelerini yitirmişse yakında bedel olarak aynı ayarda bir istihbarat generalinin kellesini vermeye hazır olsun!
Çünkü Mehmet Âkif Ersoy’un deyişiyle:
“Hâlikin nâ-mütenâhî adı var en başı Hak.
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken.
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh.
Başta îmân-ı hakîkî geliyor sonra salâh.
Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık.
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık…”
Sonuç olarak İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Besic Direniş Gücü Komutanı Orgeneral Kasım Süleymani nazarımda;
“Çünkü benim için, yaşamak Mesih’tir, ölmek kazançtır. Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır!” diyerek Kelime-i Şehadet getirmiş ve irtihal-i dar-ı bekaya ermiş yüce bir komutan olarak Ashab-ı Bedir’dendir inşallah.
İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn…
.
Halil Emrah Macit, dikGAZETE.com