İnsanlığın akli/manevi/ruhani doğuşu, içsel bir çatışmanın -diyalektik bir çekişmenin- sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
İnsanı “insan” yapan temel fonksiyonlar bilinenin aksine, düşünme/konuşma becerileri değildir, çünkü bunlar birer sonuçtur.
İnsanlaşmayı sağlayan temel “Fonksiyon” yani insanı hayvandan ayıran temel argüman, insanın “Güdüsel İhtiyaçlarını” kontrol edebilme -bastırabilme- özelliğidir.
Hayvan, yeme-içme/çiftleşme gibi “güdüsel ihtiyaçlarını” imkan buldukça hiçbir kural ve şarta ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirmektedir. İnsan ise zamanla bu ihtiyaçlarını belirli kurallara bağlı olarak gerçekleştirme eğilimine gittiği için “Adem/İnsan" ismini almıştır.
“İnsanlaşma Süreci”, imkanlara rağmen “güdüleri kontrol kabiliyeti”nin gelişimi ile doğru orantılı gitmiştir, dünyevi haz ve isteklerin kontrol altında tutulamaması ise, bir nevi “Hayvanlaşmaya geri dönüş/irtica”dır (Kapitalist sistem bu dönüşümün kılıfıdır).
Dinsel anlatımlardaki “Ruh'tan üflenen nefes” kavramı ve bunun Adem'e/İnsan'a intibak ettirilmesinin ardından “İblis”in buna secde/entegre olmaması hadisesi, akıl/irade mefhumunu ortaya çıkaran “diyalektik çatışmayı >> ruhani-nefsi çekişmeyi” ifade etmektedir.
İnsanlaşma sürecinin temel fonksiyonunu anlamayan kişiler, hangi sıfat/meslek ya da gelir grubundan olurlarsa olsunlar, kurgusal/kapitalist sistemin hizmetkarı olmaktan öteye geçemeyeceklerdir.
İster “Laik” ister “Dindar” kesimden olsun, tüm bu insanların hayata dair temel beklentileri benzer olmakla birlikte, öncelikleri “imkân buldukça” ihtiyaçlarını karşılamaktır; herkes imkan sahibi olunca da tüm sorunların çözüleceği yanılgısı içindedirler.
“İradi Güç”, etken bir hissiyatı/güdüyü/isteği bastırma esnasında gelişim gösteren akli bir melekedir; bu bir nevi “direnç kazanma” çalışması gibidir.
Ağırlık çalışmalarında bedenin mukavemet göstermesi sonucu, kasların direncini/kuvvetini arttırması gibi, isteklerimize/hislerimize göstereceğimiz mukavemet de iradi direncimizi/kuvvetimizi arttıracaktır.
Böylece “İrade Gücü”nü arttıran kişinin yaşantısındaki tüm davranışları/eğilimleri belirli bir disiplin kazanacaktır.
Bu yaşam disiplini, o kişinin Politik tercihlerini, Dinsel/İnançsal bakış açısını, İktisadi/Maddi harcama eğilimlerini de değiştirmiş olacaktır.
Böylece bu kişi, verdiği kararlarda daha ilkeli/tutarlı olacak ve kendisine dayatılan hiçbir düşünceyi/inanışı sorgulamadan kabul etmeyecektir.
“İnsanı, hayvandan ayıran temel fonksiyon” olarak belirttiğimiz “güdüleri kontrol” kabiliyetimiz anlaşılmadığı/geliştirilmediği sürece “İnsanlaşma Süreci” sekteye uğratılmış olacaktır.
Deneme/Yanılma yollarına bağlı olarak geliştirilen “teknik yöntem/bilgi” çeşitleri “İnsanlaşma" için yeterli değildir,.
Nitekim hayvanlar dahi bu yöntemleri kullanabilmektedir, mesela avına tuzak kurabilen hayvanlar vardır, aynı şekilde kendisini kamufle etme becerisine sahip olan türler de vardır,
Dolayısıyla ihtiyaçlara binaen ya da yaşantısını sürdürebilmek için her hayvanın belli oranda zekaya sahip olduğu bilinmektedir.
Fakat hayvanların ilkesel/ahlaki bir duruş sergilemeleri beklenemez; buna dair bir irade göstermeleri de mümkün değildir.
İnsanlar arasında da ilkesel/ahlaki duruş gösterme oranı ve gayretinin düşüyor olması, “hayvanlaşma dönemi/irtica süreci” olarak nitelendirilebilir,
Akıl/İrade kuvveti ile güdüsel istekleri veya hazları karşılama/bastırma olguları arasındaki ilişki, insanlaşmanın temel dinamiğini oluşturan faktörlerdir.
Bugün gelinen noktada, insanlığın içinde bulunduğu çıkmazlar, insanların siyasi/iktisadi/dini eğilimlerinin temelindeki faktörler, bu “içsel çatışma/çekişme” üzerinden izah edildiğinde, insanlığın temel sorunlarına ilişkin en köklü ve derin çözüm reçetesi ortaya çıkmış olacaktır.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com