- İNSANİ VASIFLARIN YOK EDİLMESİ, TABİATIN VE AYNI ZAMANDA HAYATIN YOK EDİLMESİNİ DE TETİKLİYOR.
:
Ortaya koyduğumuz yasalar manzumesi, tarihte bir takım yasaları ortaya koyan filozof, düşünür, bilim adamı vb. tamamını eksik ve yetersiz bıraktığı gibi insanlığın, kendi kendisini yok etme aşamasına getirildiği bu yüzyılda, hayatı kurtarmak adına, herşeyin yeni baştan ve yeni yasalar ile formatlanarak tarih serüvenine devam etmesini de sağlayacak yegane tekliftir.
İnsanlık olarak, acı hatıralar ile dolu geçmişi, hep birlikte yaşayarak tecrübe ettik ve etmeye de devam ediyoruz maalesef. Neden hala şahsi çıkarlar ve hırslar uğruna hayatı destekleyen ünitelerin ve gerçek insani vasıfların yok edilmesi pahasına bu yıkım devam ettirilmektedir?
Bir taraftan insani vasıfların yok edilmesi ile birlikte, insanlıktan çıkmış olanların eli ile de hayatı destekleyen üniteler yok edilmektedir, neden? Buna, kendi kendini yok etmek denmez de ne denir?
"İnsanlık hafızasına not edilerek günümüze kadar aktarılan yasalar, geçmişte insaoğlunun tabiat karşısındaki çaresizliğine çözümler aramak üzere formatlanmasından kaynaklı, insanlığın birleştirilmesi, beraber hareket ederek sorunların üstesinden gelinmesi amaçlanmıştı" dersek söz yerini bulacaktır.
Bu noktada, din (ilahi emirler), ardından toplumların uzlaşması için geliştirilen lokal öneriler, ideal devlet yapılanması, ekonomik işbirliği gibi alternatiflerin üretilmesi, insanoğlunun hayatta kalma mücadelesini destekler boyutta idi.
Lakin günümüze kadar sürekli katlanarak gelen bu başlangıç, yapılan birçok hatalı davranışlar üzerinden insanlığı, tabir yerinde ise intiharın eşiğine getirmiş durumdadır.
Hala görmemekte ki ısrar ve inat nedendir?
Kendi felaketimizi kendi ellerimiz ile hazırlamaktayız…
Atom bombasının kullanılması, ticari hırslar üzerinden tabiatın yok edilmesi, iktidar hırsı üzerinden insanların köleleştirilmesi, savaşlar, terör, vb.
Hayatı cehenneme çeviren bu tutumlardan kurtulmak adına, gerçeği görmek için daha kaç felaket yaşamamız gerekiyor ki?
GELİN HEP BERABER TARİHTE BİR TIK GERİYE GİDEREK, HAYATIN TOPYEKÜN DEVAMLILIĞININ SAVUNULDUĞU YASALARI ORTAYA KOYALIM.
Bu yasalar üzerinden politikalar, siyaset, devlet düzeni, ekonomik işbirlikleri, sosyal ilişkiler, eğitim sistemi, vb. dünyayı topyekün yeniden yapılandıralım.
Şayet bunları başaramaz isek, kaçınılmaz sonu kendi ellerimiz ile hazırlayanlar olacağız.
Ve bu ayıp hepimize yeter de artar bile…
İktidar Yaradan’a aittir ve yeryüzünde kimse kendisini yaradanın temsilcisi pozisyonuna koyamaz.
Dünyayı yaşanılacak bir mekân haline getirmeye çalışanların bile böyle bir temsilcilik hakkı yoktur.
Yaradan adına, sadece ilahi emirleri iletmek üzere seçilmiş olan Peygamberler vardı. Bu pozisyon, son Peygamber olan Hazreti Muhammed ile birlikte sona erdirildi.
Buna inananların böyle bir iddiada bulunmaları zaten ihtimal dışıdır. İnanmayanlar için ise onlar zaten inanmıyorlar.
Şimdi sözün özüne gelmek elzem oldu.
Salih ameller işleyerek (Hayatın topyekün devam edebilmesi için gayret etmek) yeryüzünü güzelleştirmek için gayret mi edilecek?
Yoksa Yaradan’ın yeryüzündeki temsilcileri olduklarını iddia eden zavallıların peşinden giderek hayatı topyekün felaketlere mi sürükleyeceğiz?
*
Herkese ADALETİN sirayet ettiği, bu düzeni, doğru formatlara sahip bir DEVLETİN kurguladığı, gerçekçi bir AKIL ve düşünce sistematiğinden beslenen sistemde insanların HAKLARINA KANAAT ettiği nizamın, herkesi geliştirip rahata kavuşturduğu dünyayı inşaa etmek asli görevimizdir.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com