Yakın tarihte İngiliz haber ajansı Reuters, “Türkiye’nin ekonomik sorunları Erdoğan’ın oylarını olumsuz etkiliyor” başlığıyla bir makale yayınladı. Makale, Türkiye'deki ekonomik gerilemenin arka planında, erken milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılma olasılığının yüksek olduğunu iddia ediyor.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi ve iktidar ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin seçim öncesi oylarındaki düşüşte olduğunu savunuyor.
Makalenin yazarı, aynı zamanda, bu arka plana karşı “Türkiye'de Batı yanlısı siyasi güçler” olarak kaydettiği Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti'nin popülaritesinin arttığını savunuyor.
Bu, Atlantik'in her iki yakasında son aylarda ortaya çıkan bir dizi benzer makaleden sadece biri.
Ana fikirleri kısaca şöyle formüle edilebilir: Türkiye'de 2022 ya da 2023'te erken seçimler yapılacak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarı kaybedecek!..
-Michael Daventry-
Örneğin, İngiliz gazeteci Michael Daventry şöyle yazıyor: “Merkez sol Cumhuriyet Halk Partisi ile milliyetçi İyi Parti arasındaki ittifak, hükümet için ciddi bir rakip. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne destek tarihsel olarak düşük bir seviyede."
Amerikan Foreign Policy’nin Ocak 2022 baskısında, "Türkiye’nin zor 2021’i" başlığıyla yayınlanan bir makalede ise şöyle yazıyor: "Türkiye'nin ekonomik, doğal ve siyasi felaketleri 2022'de de devam edecek gibi.”
Makalenin yazarı Liz Cookman: “Muhalefet politikacılarının birleşip, Adalet ve Kalkınma Partisi seçmenlerini kazanıp kazanamayacakları belirleyici bir rol oynayacak.” öngörüsünde bulunuyor.
-Liz Cookman-
Cookman, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi sonucu LGBT ve diğer azınlıkların haklarının sınırlandırıldığını da iddia ediyor. Yazar ayrıca, Türk hükümetinin Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi'ni (HDP) yasaklama planlarını ve 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne karışmakla suçlanan Osman Kavala’nın tutuklanmasını da kınıyor.
Bu tür makaleler "biçimlendirici" olarak adlandırılabilir.
Nasıl?
Sözün özü: Türk kamuoyunu bir şekilde hazırlamayı, Londra ve Vaşington'a bağlı siyasi güçlerin mevzilerini güçlendirmeyi amaçlıyorlar.
Böyle bir politikanın bir başka görevi de “Batı yanlısı liberal bir gündem”i oluşturarak teşvik etmektir.
2016 yılında Türkiye'de yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminde İngiliz medyasının oynadığı rolü de burada hatırlamak yerinde olur.
O zaman BBC ve diğer İngiliz medyasının sempatileri açıkça darbeci komplocuların tarafındaydı.
Hatırlayalım o dönem bazı öğrenci grupları, BBC İstanbul Ofisi’nin önünde “Batı!.. Darbeyi desteklemeyi bırakın!” sloganları atarak bir protesto gösterileri düzenlediler.
İlginçtir; Uluslararası hacker grubu Anonymous, 2021’in başlarında Reuters ve BBC’ye ait bazı gizli belgelere dair bir arşiv yayınladığında, İngiliz Medyası’nın takkesi düştü ve keli göründü.
Bu belgeler, kendilerini bağımsız olarak konumlandıran İngiliz medyasının, aslında İngiliz hükümeti tarafından servis edilen ve İngiliz istihbarat birimlerinin bütçesinden finanse edilen bir siyasi düzen üzerinde çalıştığını gösteriyor.
Belgeler; Thomson Reuters, BBC Media Development ile İngiliz ve yabancı medyadan oluşan bir ağ aracılığıyla uygulanan gizli “Counter Disinformation and Media Development” yani Dezenformasyon Karşıtı ve Medya Geliştirme Programı’nı detaylandırıyor.
Bu programın temel amacı, Doğu Avrupa ve Orta Asya'da Batı yanlısı siyasi güçleri iktidara getirmek ve liberal bir gündem yaratmak için kamuoyu oluşturmaktır.
Gelişmelerin ardından BBC, bilgisayar veritabanlarının saldırıya uğradığını doğrulayarak bu belgelerin gerçekliğini dolaylı olarak kabul etti. Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki İngiliz medyasında Türkiye için de benzer programlar var.
Bu programların siyasi hedefleri, Ağustos 2020'de internette yayınlanan ve dönemin ABD Başkan Adayı Joe Biden'ın şunları söylediği bir videodan değerlendirilebilir: “Hâlâ inanıyorum ki, Türk muhalefetiyle daha aktif çalışırsak... Onlara iktidara gelip Erdoğan'ı yenebilecekleri ilhamını verebiliriz.”
Joe Biden ile yapılan bir röportajın bu parçasının Amerikan kanalı NYT tarafından bir belgeselde kullanılması planlandı. Ancak daha sonra kesildi. Video internete sızdı ve bu sızıntı, büyük bir uluslararası skandala neden oldu.
-Joe Biden'ın sızan videosundan bir kare-
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik zorluklarda Batı, kamuoyu üzerindeki etkisini artırmak ve Batılı liberal değerleri ülkemizde yaygınlaştırmak için bir fırsat görmektedir.
İngiliz ve Amerikan medyasının faaliyetleri, onlara artık bu amaçlar için ek bütçeler tahsis edildiğini gösteriyor.
Bu harcamaların ne kadar etkili ve haklı olacağı, kriz anında dış etkilere dayanma kabiliyetini 2016 yılında zaten kanıtlamış olan Türk milletinin olgunluğuna bağlı olacaktır.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com