Irak hükümeti, halk protestolarıyla sarsılan ülkenin güneyindeki Basra kentinde, sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Basra’da, siyasi yolsuzluk ve yaşama şartlarının kötülüğü nedeniyle öfkelenen halk 5 gündür protesto eylemleri düzenliyor.
Hükümet binalarını işgal ederek, bu binaları ateşe veren protestoculara müdahale eden polis güçleri, bugüne kadar 12 protestocunun ölümüne sebep oldu.
Geçtiğimiz Temmuz ayında, Basra’da binlerce kişinin katıldığı protesto yürüyüşleriyle başlayan olaylar, son günlerde Irak’ın güney bölgelerinin tamamına yayılmış durumda.
Eylemciler, yolsuzluk, kamu hizmetlerinin kötü olması ve işsizliğin yanı sıra, bölgede hastalıklara sebep olan kirli su sorunun çözülememesini de protesto ediyor.
Geçtiğimiz Salı günü, yaklaşık 30 bin kişinin kirli su kullanımından kaynaklanan hastalıklar nedeniyle hastanelere kaldırılması, Basra’daki protestolarının şiddet olaylarına dönüşmesini beraberinde getirdi.
Gösteriler sırasında İran başkonsolosluğu ateşe verilmişti.
Şiddet olaylarına dönüşen protestolarda, Temmuz ayının başından bu yana polis kurşunuyla ölen eylemci sayısı 27’ye ulaştı.
Basra neden karıştı ya da karıştırıldı?
İngiltere, Hindistan ve Uzakdoğu’daki sömürgelerinin güvenliği kadar, zengin petrol yatakları ve önemli ticaret yollarına sahip bu stratejik bölgede mevcut olan nüfuzunu korumak, hatta artırarak sürdürmek istiyordu.
Bu amaçla Irak/Basra kentini pilot bölge seçtiler.
Osmanlı Devleti’nin egemenliğinden çıktıktan sonra İngiliz işgaline uğrayan Basra, aynı işgali 85 yıl sonra tekrar yaşadı.
Basra’yı işgal eden İngiliz askerlerinden bazıları, 85 yıl önce burada savaşmış dedelerine ait mezarları bile buldu.
Nüfusunun büyük bölümü Şii Araplar’dan oluşan Basra, İran-Irak Savaşı’nda, Irak Ordusu’na en fazla asker veren bölgelerden biri oldu.
İran kuvvetlerinin Fao Yarımadası’nı ele geçirmesine karşılık, Şiiler uzun süre İran Ordusu’na karşı direniş gösterdi.
Buna rağmen Saddam Hüseyin rejiminin Şiilere yönelik baskı ve sindirme politikalarından kurtulamadılar.
Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere orduları Irak’a, Başta kentine bağlı Umm-Kasır Limanı ile ve Fao Yarımadası’ndan çıkarma yaptı.
İran’a 20, Kuveyt’e 50 kilometre uzaklıkta olan Basra kentindeki Şiiler, yıllarca yaşamak zorunda kaldıkları Saddam’ın zulmünden dolayı, ABD ve güçlerine direniş göstermedi.
İngilizlerin kontrolündeki Basra’da 12. Mekanize Tugayı konuşluydu.
Eylül 2005’te Arap kıyafetine bürünen iki İngiliz, bazı iddialara göre Basra’da saldırı gerçekleştirdikten sonra kaçarken yakalanmıştı.
Başkent Bağdat’ın 550 kilometre güneyindeki petrol şehri Basra’da görev yapan sivil giyimli iki İngiliz komando, kaçarken şüphe üzerine Irak polisi tarafından durdurulmuş, kendilerini gözaltına almak isteyen Iraklı polislere ateş açarak karşılık veren ve 2 memurun ölümüne neden olan İngiliz askerler, tutuklanarak cezaevine konmuştu.
Irak’ın güneyindeki Basra kentinin kontrolü 31 Temmuz 2009’da yeniden Iraklı askerlere geçmişti.
Bu ve benzeri çatışmalara rağmen Basra halkıyla, İngiliz askerleri arasındaki ilişki nerdeyse ahbab çavuş modundaydı.
Bunun nedenini o dönem bir çok gazeteci, “İngiltere Irak halkıyla iletişimde deneyim sahibi. İngilizler geçen yüzyıldan beri edindikleri tecrübelerle Irak halkını nasıl kazanılabileceğini biliyorlar” sözleriyle anlatmıştı.
Genellikle ülkedeki yabancı birliklere karşı bir tutum sergileyen Iraklıların, İngiliz askerlerinden fazla şikâyetleri olmaması bu sözlerle açıklanmıştı.
İngiliz askerlerinin, Amerikalıların aksine; açık bir İslam anlayışını benimseyen halkın yaşam tarzına ve alışkanlıklarına daha fazla saygı gösterdikleri belirtilmişti.
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Cumhuriyet aleyhine söylemleriyle bilinen Kadir Mısıroğlu’nun; “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı” demesine ne kadar çok benziyor değil mi?
Trafikte kırmızı ışıkta duran İngiliz askeri araçlarını, Özgürlüklerine tercih eden bir kent halkından söz ediyoruz.
Anlatılanlara göre; İngiliz devriyesi, trafikte bekleyen Iraklılarla birlikte bekliyor ve kendine göre trafik kuralları uygulamıyordu.
Irak’ın 2. büyük kenti Basra, “Petrolün, acıların ve kayıpların kenti” olarak anılıyor.
Ülkenin en önemli petrol yataklarına sahip olan Basra, aynı zamanda Irak’ın, Arap Körfezi’ne açılan tek kapısı.
Şadd-ül Arap’ın, Basra Körfezi ile birleştiği yerde kurulan Basra, zengin petrol kaynakları, hurma üretimindeki ileri seviye ve deniz ürünlerine rağmen fakir bir kent olma özelliğini sürdürüyor.
İran operasyonu öncesinde "İran’a yönelik askeri bir harekatta Tahran rejimini destekleyeceğini" söyleyen Bağdat yönetimi, bu açıklamasının bedelini şimdilik Basra’da ödüyor.
İngiliz Şiası, Basra’da iş başında!
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com Twitter: @oc32oc39