Bazen bir şey demek istersin muhatabına ki cep telefonları bunun için idealdir..
İnsanlar konuşmadan da dertlerini anlatsınlar diye mesaj bölümleri vardır ya da e-mailler ve başka bir takım uygulamalar..
Karşındaymış gibi görüntülü olarak canlı canlı da iletişime geçebilirsin mesela…
Bir yandan konuşurken, karşındakinin mimiklerini, yüzünü-gözünü, verdiği tepkileri de izleyip takip edebilirsin…
Buraya kadar her şey güzel, çünkü pek çoğumuzun, bu türden fonksiyonları olan bir telefonu var ve bir başkasına o telefon kadar uzaktasın.
Anında ulaşıp konuşma, görüşme, muhabbet, haberleşme inanılmaz hızla gerçekleşir.
Her nerede olursanız olun, telefonunuzun “GSM” operatörü aracılığı ile ulaşılabilen her yerde ve şarjınız olduğu müddetçe, birileriyle iletişim halinde olmak bu kadar kolaydır bu zamanda…
Bu iletişim durumuna, sosyal medya ağları da eklenince insanların birbirine ulaşması ne kadar kolay ve bir o kadar da basit değil mi!..
Sevdiklerimizin sesini duymak, görmek istediğimiz an görmek için teknolojinin en güzel çağını yaşıyoruz!..
Bir de öte yandan, birbirine ulaşmak, görmek, iletişime geçme düşüncesi içinde olmak ama ne istediğini anlatamamak var ki işin püf noktası da orada saklı…
Bazen düşünüyorsun; madem bu kadar iletişim bolluğu içindeysek, her şey elimizin altındayken neden derdimizi anlatamıyoruz ya da hislerimizi karşıya aktarırken, neden doğru zamanı kollamak kadar, uygun cümleleri kullanmak için de özel bir çaba harcamıyoruz acaba diye!..
Ataların deyimiyle; “akım demek isterken, bakım demek” neden?
Neden bazı konuları gereksiz yere uzatma gereği duyarız?
Yaş ve seviye farklılıkları yüzünden mi?
Belki eğitim, kültür ya da statü yüzünden mi?
Ya da insanın duygusal açıdan farklı bir gününde veya depresif bir anında da olunabileceği sebebiyle mi?
Yaşadığımız, başımıza gelenler ve yetiştirilme tarzımızla oluşan karakterimiz karşımızdaki ile ne kadar uyumlu; birinin anlattığı olaya veya sıkıntılarına ne kadar vakıf olabilir bir diğeri!..
Artık her şeyi iki düşünmek zorundayız sanki birini ararken; müsait mi acaba o an?
Duygusal açıdan iyi bir gününde mi acaba, yoksa tam tersi mi?
Çeşitli sorular kendi kendine uzar gider ve iletişime geçme ya da konuşma isteği, bu düşüncelerle ya gerçekleşmez bir türlü ya da sonraya ertelenir gider…
Şu bir gerçek; artık iletişim ağları ne kadar gelişirse gelişsin, sen kendini anlattığın ve karşındakine kendini gösterdiğin kadar varsın…
Kendini anlatmak ya da ifade etmek de karşıdakini dinleyip anlamaya çalışmanın ne demek olduğu da iletişim derslerinin ana konusu olarak hatırda tutulmalı sürekli.
Unutmamak lazım ki insanlar konuşarak anlaşır; anlaşmak için de konuşmak gerekli bir o kadar, konuşulamıyorsa sıkıntı vardır; onun için iletişim her şeydir…
Doğru yerde doğru lafları kullanmakla, yanlış yerde yanlış zamanlarda konuşulanlar arasındaki farklarla insanların hal ve gidişleri bile çizilebiliyor…
“Acaba şimdi doğru zaman mı” diye kendi kendine kuruntu yapacağın yerde, aklına gelince ara; erteleme, işi vardır, şimdi olur mu, müsait mi diye düşünmek yerine ara, sor.
Sözünü bil, söyleyeceğini söyle Allah’ın selamını esirgeme, bir sevgi “alo”su ile sesini duy ve sesini duyur.
Mutluklukları ertelemiş olabilirsin ama iletişim çağında, iletişimsiz kalma ki unutan ve unutulanlardan olmayasın.
Ve konuşup, görüşerek, anlaşarak, selam alıp vererek, mutlu olmak her insanın hakkı, hele de böylesi muhatabınız ile dünyanın neresinde olursa olsun iletişime geçmenin kolaylaştığı bir zamanda…
Arayanınızın soranınızın çok olduğu ve görüşmelerin mutlu ettiği bol iletişimli günlere inşaallah..
.
Mine Tuna, dikGAZETE.com