Çekya ile ilgili sadece şunu söyleyelim. Şam ile diplomatik ilişkilerini tüm baskılara rağmen hiç kesmedi.
Büyükelçiliği iş başında.
Ticaret, spor, kültür ve siyasi ilişkiler iki ülke arasında hiç kopmadı.
Çekya devlet erkanı ve büyükelçiliği Suriye’deki gelişmeleri uzaktan ve medyadan takip etmedi.
Tüm açıklamalarında yabancı devletlerin, istihbarat örgütlerinin ve sahaya sürdükleri ölüm makinelerinin nadide ülke Suriye’nin mevcut durumundan birinci derece sorumlu olduklarını hep söyledi.
AB’yi iki yüzlülükle suçladı.
ABD’yi ve Türkiye’yi ağır bir dille eleştirdi.
Çek Cumhuriyeti (Çekya) Başbakanı Andrej Babis dün Türkiye’deydi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Erdoğan’la birlikte ortak basın toplantısı düzenledi.
Yabancı devlet temsilcilerinin ziyaretleri esnasında genelde Suriye özelde İdlib ve Güvenli bölge konusu her daim hazır ve nazır konuşulur.
Erdoğan bu ayın 16’sında Türkiye’de yapılacak Türkiye, Rusya ve İran üçlü Suriye zirvesinden İdlib ve Fırat’ın Doğusu ile ilgili bir nihai kararın çıkacağını umut ediyor.
Erdoğan devamında; “Artık İdlib yavaş yavaş yok oluyor. Halep nasıl yok olduysa aynı şekilde İdlib'de böyle bir durumun içerisinde” açıklamasında bulundu.
8 bin yıllık ticaret, siyaset ve sosyal yaşamın merkezi konumunda olmuş, birçok devlete başkentlik yapmış Halep, 2011’den önce anlı şanlı bir kentti.
Suriye’nin sanayi, ticaret, finans merkeziydi.
Halep, Suriye’nin dünyaya açılan ticaret ve sanayi kapısıydı.
Halep varken Hatay, Antep ve sınır boyundaki tüm şehirlerimiz bu şehre gıptayla bakardı.
Uzak yakın diyarlardan gelip yeni bir yurt arayan, göçe zorlananların sığındığı, Ermeni, Türkmen, Kürt, Süryani, Filistinli ve daha nice toplulukların hamisi ve ocağıydı.
Sabahlara kadar güven içinde eğlenen insanların, harmoni içinde yaşayan medeniyet şehriydi...
Ülkemizde birileri henüz dinler arası diyalog projelerindeyken, Halep, Çan Ezan Hazzan ve istersen inanma istersen inanhürriyetinin emsaliydi.
Halebi soydular, ışığını söndürdüler, sanayisini, ticaretini, üretimini katlettiler.
Fabrikalarını söktüler Türkiye’ye taşıdılar.
Musallat oldukları 3 sene içinde Halep’e kan, gözyaşı, tecavüz, göç, talan, nefret, kin, mezhepçilik, fitne ve fesat ektiler.
Halep’te de mevcut olan Emevi Camii'ni askeri kışla yaptılar. “Cihadımız için her şey mubah" diyerek Kiliseler, Havralar, Makamlar, Camiler talan edildi.
Halep, silahlı yıkım örgütlerinden temizlendiğinde sevinçten sokaklara dökülen yüzbinlerin gösterilerini Sayın Erdoğan’a izletmemişlerdir.
Bu sebeple son haftalarda silahlı yıkım örgütlerin terk etmek zorunda kaldıkalrı İdlib kasabaların ve köylerinin sakinlerinin bayram havasında yaptıkları kutlamaları da göstermemişlerdir.
Ayrıca, "İdlib’e saldırılırsa milyonlarca insan sınırımıza yığılır" iddialarının temelsiz olduğu da görülür.
Türkiye’ye kaçmak isteyenlerin terör mensupları ve taraftarları olduğu görüldü.
Erdoğan, Elhak doğru söyler; İdlib, Halep gibi yok edildi.
Her iki kenti ve tüm Suriye’yi yakanlar bugün Türk bayrağı ve Erdoğan posterini yakan beslediğimiz akreplerdir.
.
Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com