Hissikablelvuku, sezgisel zekâ ve ‘Yıldızlararası’

Hüseyin Burak Uçar

1 yıl önce

2015 yılında yayınlanan LÜGAT 365 “Bazı Kelimeler Çok Güzel” isimli kitabı vitrinde gördüğüm zaman, hem bizi terk etmeye hazırlanan kelimelerle, hem hayatımızda gereksiz yer işgal eden kelimelerle derdi olan birisi olarak, ilgimi çekmişti.

İçerisinde 365 adet çok güzel kelime var. Bu kelimeler kitapta, “gündelik hayatın hengamesinden uzak, mağrur şekilde bir köşede duran kelimeler” olarak tanımlanmış ve onları derdest eden popüler mecralar aracılığı ile yeniden tedavüle sokma niyeti ile böyle bir kitap çalışması yapıldığı belirtilmiş. 

Bu kelimelerin ne kadar güzel şeyler olduğunu insanlara hatırlatmak, güzelliklerini popüler bir dille gösterebilmek, yeniden gündelik hayata karışıp, görünür olmalarını sağlamak amaçlanmış. 

Bu çalışmanın “Hayatlarımızdan tümden kaybolup gitmeden onlara son bir saygı duruşunda bulunma çabası” olduğu belirtiliyor.

Söylenildiği zaman herkesin kulağında çok hoş bir tat bırakan fakat kullanılmadıkça söylenişi de zorlaşan kelimelerden olan “Hissikablelvuku” kelimesinin, hangi kuşaktan olursak olalım hepimizin ilgisini çekme potansiyeline sahip olduğu kanaatindeyim. 

Bu kelime “Bazı Kelimeler Çok Güzel” kitabının da çıkış noktası olmuş. Bu süreç, önsözde şu güzel cümlelerle ifade ediliyor:

- Kitap fikri ilk olarak Hissikablelvuku kelimesi ile başladı. İnsanın içinden defalarca tekrar etmek geliyor. Adeta efsunlu bir kelime. Tek kelimelik bir şarkı gibi nağmesi ile akıyor ve hülyalara gark ediyor. İnsan bu kelimeyi bir kere duyunca, hep duymak istiyor. 

- Bu kelimenin ve diğer kelimelerin güzelliğini anlatmak istedik. Çünkü kelimeler derdimiz, kelimeler dermanımız. 

- Hayatlarımız kelimeleri şekillendiriyor. Gereksinim duymadığımız kelimeler ölüyor, gereksinim duyduğumuz yeni kelimeler ya da emoji’ler, caps’ler, gif’ler doğuyor. Bir ihtimal olsun, bu güzel kelimeler de hayatımızın rotasını değiştirebilir mi? Arzularımızı, gayelerimizi, önceliklerimizi sorgulatabilir mi?

Hissikablelvuku, dilimize Arapçadan geçmiştir. Olacak bir şeyi henüz gerçekleşmeden önce hissetmek ve veya önsezi anlamına gelmektedir. His kelimesinin önce manasındaki “kabl” ve meydana gelme manasındaki “vuku” kelimeleriyle birleşiminden oluşmuştur. 

Yakın zamanda yapılan araştırmalarla, sadece kafa beynimizin olmadığı kalp ve karın beynimizin de olduğu keşfedildi. 

Uzun araştırmalar sonunda genel zekamızın dışında bir duygusal zekamızın olduğu, bu iki zeka türünün de ötesinde bir sezgisel zekamızın da olduğu tespit edildi.

Çevremizde, “önsezileri çok kuvvetli” dediğimiz insanlara rastlamışızdır mutlaka. 

Sezgisel Zeka hem genel zekayı hem de duygusal zekayı bir arada kullanabilmeyi, üç beyin olarak nitelendirilen kafa beynimiz, kalp beynimiz ve karın beynimizden tüm sinyalleri alıp, bunları bir arada değerlendirebilmeyi ve en doğru ve en sağlıklı bir sonuca, karara, hükme bağlayabilmeyi ifade eden bir kavram. Diğer zekalardan daha üstün ve çok önemli bir güç. Bu güce sahip olanlar hayatta daha başarılı oluyorlar, engelleri, zorlukları daha kolay aşıyorlar ve liderlik vasıfları güçlü oluyor. 

Sezgisel Zeka için ihtiyaç duyduğumuz diğer bir kavram ise: Basiretli olmak. Basiretin tanımı “Bazı Kelimeler Çok Güzel” kitabında şöyle yapılmış:

“Bir şeyin gerçekliğini ve geleceğini gönül gözü ile kavramak”

Basiret kelimesi ile genelde birlikte anılan bir kelime daha var: Feraset.

Feraset kelimesi de basiret ile aynı anlamlara gelmektedir. Ancak basiret, tamamen sezgisel olarak ve kalp gözü denilen hisler aracılığı ile kazanılan yorumlama becerisidir. 

Feraset ise kişinin maddesel olarak gördüğü somut kanıtları zekaya uygun bir biçimde açıklamasıdır. 

Feraset kelimesi FarsçadaAt’ anlamına gelen “Feres” kelimesinden türemiştir. 

Geniş bir açıdan görebilmeyi ifade eder. Atların gözleri, bulundukları yer sebebiyle, canlılar içinde görüş açısı en geniş olan hayvanlardan birisidir. Hatta çeşitli işlerde kullanılan atlara sadece önünü görsün diye at gözlüğü takılır ve görüş açısı daraltılır. 

Bu nedenle ‘Olaylara at gözlüğü ile bakmak’ deyimi, bir kişinin bir olaya tek bir açıdan baktığını, ona etken olan diğer olayları veya faktörleri göremediğini veya görmek istemediğini anlatmak için kullanılır.

Bu yazıma, Hissikablelvuku kelimesi kadar, uzun zaman sonra tekrar izlediğim İnterstellar-Yıldızlararası filmi de ilham oldu.

Bu filmi, yıllar önce ilk izlediğimde uzayda ve zamanda yolculuğu konu edinen bir bilim kurgu filmi olarak izlemiştim. Oysa film, insanların sadece bilimsel hesaplarla değil daha çok hisleri ile doğru kararlara ve sonuçlara ulaşabileceğinin altını kalın çizgilerle çiziyor. 

Bir solucan deliğinden geçmek için uzayda yolculuk eden bir gemide bir bilim insanının dile getirdiği “Zamanı ve mekânı aşan tek şey sevgidir” repliği ve diğer bir bilim insanının kimsenin çözemediği yerçekimi problemini hisleri ile çözdüğünü söylemesi, filmin asıl derdini ortaya koyuyor aslında.

Akla gelen, kalbe doğan şeylerin, öngörülerin, ilhamların nereden geldiğini, hissikablelvukuyu, gönül gözü ile görmeyi bilim henüz net bir şekilde açıklayamıyor. 

Filmde bir baba ile küçük kızının arasındaki sevgi ve “Bir şeyin gerçekliğini ve geleceğini gönül gözü ile kavramak” konusundaki yetenekleri, filmin ana temasını oluşturuyor. Ayrıca izafiyet teorisi de dahil birçok bilimsel teoriyi de barındıran ve üzerinde tam 4 yıl çalışılmış olan senaryosunda, insanoğlunun dünyaya ve evrene sadece bilimsel bakma ısrarı ile dünyanın yakın gelecekte yaşanmaz hale gelmesi bir hissikablelvuku örneği olarak ortaya konmuş. 

Derinlerdeki mesaj ise kanaatimce, evrende yaşayabileceğimiz bir gezegen aramaktan çok elimizdeki yaşanabilir gezegenin kıymetinin bilinmesi gerektiği…

Evet, bazı kelimeler, gerçekten çok güzel. 

Bu kelimelerin kıymetini bilmek ve onların bizi terk etmesine izin vermemek için gündelik hayatımızda kullanımını arttırmak gerekiyor. 

Kitabın önsözünde dediği gibi: Bir ihtimal, bu güzel kelimeler hayatımızın rotasını değiştirebilir, arzularımızı, gayelerimizi, önceliklerimizi sorgulatabilir.

Bunu, özellikle içinde bulunduğumuz bu hassas dönemde, basiretimiz bağlanmasın, ferasetimiz kaybolmasın diye, at gözlüklerinden kurtulalım, olayları gerçekleşmeden hissedebilelim ve sağlıklı kararlar alabilelim diye yapmalıyız mutlaka.

Yazımızı Yıldızlararası filminin o ünlü repliğine küçük bir ekleme yaparak bitirelim:

- Zamanı ve mekânı aşabileceğimiz tek şey sevgidir. Çünkü imanın bile tamamlayıcısı olan sevgi, hislerin en yücesi, insanoğluna dair kadim problemlerin tek çözümüdür.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI