Resim, 28 (29) Eylül 2017 tarihli Hürriyet Gazetesinden alındı. Selçuklu Sultanlarının Alâeddin Tepesi’ndeki sandukaları.
Hiç mi anasına benzeyen sultan yok?
Öz
Bu makalenin amacı, “DNA analiziyle Konya NEÜ’nde Selçuklu Sultanlarının heykellerini yaptılar” şeklinde medyaya servis edilen olay ile DNA analiziyle heykel yapmanın ne kadar doğru olduğunu tartışmaktır.
Haber şöyle: “Konya'da, Anadolu Selçuklu Devleti'nin hanedan türbesinden çıkarılan naaş kalıntılarına DNA ve anatomi analizi yapılarak, 12'si sultan, 17 hanedan üyesinin yüz ve beden görünümü ortaya çıkarıldı.
Sergide sultanlardan 1. Kılıçarslan, Şahinşah Melikşah, 1. Rükneddin Mesud, 2. Kılıçarslan, 2. Rükneddin Süleymanşah, 3. Kılıçarslan, 1. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1. Alaeddin Keykubat, 2. Gıyaseddin Keyhüsrev, 4. Kılıçarslan, 3. Gıyaseddin Keyhüsrev ve 2. Gıyaseddin Mesud`un yüz ve beden gerçekliklerine uygun heykeli yer alıyor” (19.10.2023 AA, TRT Haber).
Heykellerin hepsi de birbirine benziyor. Sultanlar içinde hiç mi anasına ve dayısına benzeyen yok?
Bu husus bile, insanı kuşkuya sevk ediyor. Bu yapılan işlerin ilimle, DNA analiziyle ve tarihe hizmetle hiçbir ilgisi olmayıp, birilerine ve Konya’ya iş çıkarmak; bunlara millet kesesinden bir şeyler akıtmaktan başka bir gayesi olmadığı anlaşılmaktadır.
Açar Kelimeler: Konya, NEÜ, Selçuklu Sultanları, Naaş Kalıntısı, DNA, Anatomi, Analiz, Silikon Heykel
Giriş
Heykeller arasında iyi ki, Kutalmışoğlu Süleymanşah yok. Çünkü O’nun na’şı Halep kapısında. 1. Kılıçarslan’ı Silvan’dan getirdikleri gibi, O’nu da Halep’ten getirebilirlerdi. Bunlar yakında Hz. Peygamberin de silikon heykelini yaparlarsa hiç şaşmam. Çok da iyi ederler. Zira dünya para vererek, binlerce km uzağa gitmektense kurbanlarımızı Konya’da keser, Gonyalıları doyurur, tavaf yerine de Mevleviler gibi döneriz. Hem de yedi kez değil, başımız dönene kadar... Zira Hz. Peygamberin boyu posu, sakalı ve rengi hakkında, sultanlardan kat be kat çok bilgi var.
Ünlü vezir Karatay’ı ziyaretle, Dünya’yı kana bulayan küçük şeytanlar ile büyük şeytan azgın nefsimizi taşlarız. Cepheye gönderdiği vezirinin evine tecavüz eden sarhoş 2. Keykâvüs ile “biz komşu ve dost olduğumuz halde bizi değil, yabancı Moğolları tutuyorsun” diyen Karaman’a, -“biz derviş olduğumuzdan Allah’ın iradesine ve devleti kime verdiğine bakar ve onun yanında yer alırız” diyen Mevlana torunu Ulu Arif Çelebi’yi tanırız.
Heykellere bakarken, 1. Kılıçarslan’ın, imparatorun lafıyla Çaka Beyi şehit edişini; 1. Gıyaseddin’in, kendine sığınan Mankafas’ı Laskaris’e teslim edişi ile 6 yaşındaki yeğeni 3. Kılıçarslan’ı öldürüşünü; 2. Gıyaseddin’in, atası 1. Alâeddin’i zehirleyişini; 4. Kılıçarslan’ın, aman verdiği Mehmet Beyi şehit edişini; 3. Gıyaseddin’in, A. Siyâvüş’ün derisini yüzüşünü hatırlarız.
Prof. Kemal Göde’nin aşağıdaki açıklamasında görüldüğü gibi, Sultanların mezarlarına sahip çıkmayan Konya, şimdi de turizm için onların silikon heykellerini yapıyor. Hilal Ceylan gibi birçok genci de kandırabiliyor.
Ziyaretçi Hilal Ceylan (20), tarih kitaplarında ismini okudukları Türk hükümdarlarının heykellerini görmenin heyecan verici olduğunu söyledi. Çok etkilendiğini belirten Ceylan, "Konya gerçekten muhteşem bir tarihe sahip. Türk sultanlarının canlandırılmasını çok etkileyici buldum. Tasvir edemeyeceğim, aklımda canlandıramayacağım ecdadım, teknolojinin ilerlemesi sayesinde şu anda karşımda bire bir gerçek boyutlarda duruyor. Duruşları, bakışları çok heybetli. Heykellerin bu kadar iyi ve gerçekçi olabileceğini tahmin edemezdim" diye konuşmuş (TRT Haber).
Prof. Kemal Göde: 1995 Selçuklu Sultanları Türbesi
Prof. Dr. Kemal Göde “Türkiye Selçuklu sultanları ve türbeleri” adlı bir makalede özetle şöyle der:
19 Nisan-2 Mayıs 1995 tarihlerinde, Tıp Fak. Eski Dekanı Prof. Dr. Yusuf Erdoğan’ın başkanlığında, SÜ Tıp Fak. Öğretim Ü. Doç. Dr. Ahmet Salbacak ve ben, Alâeddin Tepesi’ndeki Selçuklu Sultanları Türbesi’nde incelemelerde bulunduk. 19 Nisan 1995 günü, Konya Valiliğinin talimatıyla, Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri türbe kapısını açtıkları zaman, okuduğumuz ve duyduğumuz durumdan, gördüğümüz manzara, daha vahim, daha hazin ve üzücüydü. İncelemek üzere kaput çuvalları açtığımızda, iskelet adına hiçbir şey göremedik. Dağılmış, çürümüş, karışmış kemikler ve kafatasları... Bu durum karşısında dehşete kapıldık, duygulandık ve gözyaşı döktük ve pek çok üzüldük bu hazin vaziyet karşısında şahsen benim dudaklarım uçuklamış ve haftalarca uykum kaçmıştır.
Türbenin cenazeliğindeki kemikleri tasnif etmeye çalıştık ve mevcut durumu ve yapılması gerekeni bir rapor halinde Konya Valiliğine sunduk. Bu raporu takiben yetkililerin gayretleriyle millî, dinî ve daha önemlisi insanî vecibeler yerine getirilerek uzun zamandan beri Sultanların kabirlerinde rahat yatmalarına mani olma hali sona ererek, kanlarıyla, canlarıyla, terleriyle kazandıkları vatan toprağına tekrar kavuşmuşlardır.
Sanduka sayısına ve elde bulunan bilgilere göre sekiz sultan olması gerekirken, türbede yaptığımız çalışma neticesinde, yirmi ikisi tam, ikisi parçalı olmak üzere 24 kafatasının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kafataslarına göre, çürümeler ve kaybolmalar yüzünden iskelet kemiklerinin yetersiz olması sebebiyle, bir iskelet kurmanın mümkün olmadığı görülmüştür. Kafatası ve iskelet kemiklerinin çokluğu gösteriyor ki, Selçuklu Sultanları iskeletlerine Künbedhane önündeki bahçede gömülü bulunan Selçuklu ailesi üyelerinin de, kafatası ve kemikleri karışmış ve böylece sayı artmış olmalıdır.
Alâeddin Tepesi- Selçuklu Sultanları Türbesi, iki katlı olup; kapısı doğuya açılan cenazelik veya mumyalık denilen Selçuklu Sultanlarının defnedildiği bodrum veya mahzen katına taş bir merdivenle inilmektedir. Selçuklu sultanlarına ait çinili sandukaların bulunduğu ikinci kata yine bir merdivenle çıkılır, Türbenin içinde iki sıra halinde, birinci sırada altı (6) ikinci sırada iki (2) olmak üzere sekiz (8) sanduka var. Bunlar geç devirlerde dağılmış, çiniler sökülmüş, bir kısmı ortadan kaybolmuş, kalanlar ise gelişigüzel yapıştırılmıştır. Lacivert zemin üzerine kabartma beyaz harflerden yazılar ihtiva eden bu çini kaplama, sandukaların altında yatan Selçuklu sultanlarının isimlerini gösteriyordu. Sandukaların hepsi de çiniyle kaplıyken, bugün dört tanesi çıplak ve harçla sıvanmış olduğu görüldü.
Bu sekiz çini kitabeli sandukanın tam altında cenazelikte bulunduğu anlaşılan taştan yapılmış mumyalıklar içinde altısı mumyalı, ikisi mumyasız olmak üzere sekiz Selçuklu sultanının na’şı vardır. Fakat ne yazık ki, bu bakımlı ve ziyaret edilen türbenin sandukalar kısmı nasıl tahrip edilmişse, cenazelik kısmı da, İstiklâl Savaşı’ndan sonra İzzed Bey’in Konya vâlisi olduğu tarihlerde, güya eski eserlere meraklı kendini bilmez, cahil birine “Selçuklu hükümdarlarının parmaklarında yüzükleri vardır. Çok para eder demişler!...”; o da cenazelikteki mumyaları çuvallara doldurarak, Konya’da Dede Bahçesi’nin arkasındaki Taç Veziri Türbesi’ne getirmiş, ne yaptıysa yapmıştır. Ter-ü taze duran altı hükümdar mumyasını köpeklerin ağzında gören zamanın Müzeler ve Kütüphaneler Umum Müfettişi Ahmed Tevhid Bey, bu hazin vaziyeti, zamanın Konya Vâlisi İzzed Bey’e söylemiş, ancak üçüncü müracaatından sonra, vâliden “Mumyaları Feridiye Karakolu Komiseri kaldırtmış, gömdürmüştür” cevabını almıştır.
“Sultanlardan I. Süleymanşah Halep kapısı, II. İzzeddin Keykâvüs Suğdak, III. Alâeddin Keykubad İsfahan olmak üzere Türkiye dışında; I. Kılıçarslan Silvan, I. İzzeddin Keykâvus Sivas, II. Alâeddin Keykubat Erzincan veya Erzurum, Sultan II. Gıyâseddin Mes’ud ise Kayseri’de medfundur. Diğer 10 sultan da “Darü’l-Mülk” olan Konya Alâeddin Tepesi, Alâeddin Câmii bitişiğindeki Künbedhane’de medfundur. Künbedhane cenazeliğinde mumyalı, mumyasız şu on (10) Selçuklu Sultanının bulunduğu ifade edilegelmiştir:
1- Şahinşah, 2- I. Mes’ud, 3- II. Kılıçarslan, 4- I. Gıyâseddin Keyhüsrev, 5- II. Süleymanşah, 6- III. Kılıçarslan, 7- I. Alâeddin Keykubâd, 8- II. Gıyaseddin Keyhüsrev, 9- IV. Kılıçarslan ve 10- III. Gıyâseddin Keyhüsrev.
Sekiz Sultanın Başına Gelen (Hürriyet 31 Mart 2004)
Prof. Kemal Göde’nin haber verdiği bu olayı, Hürriyet Gazetesi tam dokuz yıl sonra Murat Bardakçı imzasıyla 31 Mart 2004’de bir skandal haber olarak “Sekiz Sultanın Başına Gelen” manşetiyle duyurdu.
Tam 13 yıl sonra da, 29 Eylül 2017, aynı Hürriyet’te “Kemikleri Bulundu, Namazları 2. Kez Kılındı” başlığıyla bir haber daha çıktı ve SKANDALI 31 Mart 2004’de Murat Bardakçı imzasıyla duyurmuştuk dedi.
Konya Alâeddin Tepesindeki türbede yatan, Sultan 2. Kılıçarslan ve oğlu Sultan 1. Gıyasettin Keyhüsrev’in “kemikleri bulunmuş ve namazları ikinci kez kılınmıştı” haberi yapıldı. Hani 1995’te namazları kılınmış, naaşlar toprağa verilmişti?
Anlaşılan o ki, Konya skandala doymuyor. Bir maksada mebni olarak, iki naaş, çıkarılıp tekrar gömülüyor.
2017’den sonra heykel için naaşlar tekrar çıkarılıyor. Bir an için bu na’şın, size ait olduğunu düşünün!
Kültür ve Turizm Bakanlığına / Ankara (Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü); Sultan 2. Kılıçarslan’ın mezarının akıbeti hakkında bir dilekçe yazıp, 10 Ekim 2017 Salı günü 171359 sayıyla Bakanlık Genel Evrakına verdim.
Ve dilekçeye 29 Eylül 2017 tarihli Hürriyet’in 4 üncü sayfası ile İbrahim Hakkı Konyalı’nın 1969 yılında yazdığı Mumya yazısının suretini de ekledim. Maalesef dilekçe kanununa uymadılar ve hiçbir cevap vermediler.
DNA analiziyle heykel yapılabilir mi? DNA analiziyle ne yapılabilir?
Genetik uzmanlarının dediğine göre DNA ile ancak akrabalıklar tespit edilebilir. Kaldı ki, 8-9 Asır geçmiş bir iskelet için o da olamaz. Nitekim Adlî Tıp’ın verdiği alttaki bilgi de bu mahiyettedir. 79 yaşında ölen 2. Kılıçarslan’ın, kaşları ve sakalları bembeyaz, alnı kırışık ve sakallar göbeğine kadar uzamış vaziyette silikon heykeli yapılmış.
Bendeniz hâlen 79 yaşındayım ve kaşlarım siyah, sakalım kır ve kısa, alnım ise kırışık sayılmaz. DNA ve anatomi analiziyle, sakalın beyazlığı ve uzunluğu nasıl hesap edildi? Ayrıca 28 yaşında ölen Silvan’daki 1. Kılıçarslan’ın na’şı, Konya’ya gizli mi getirildi? Akıllı birisi, 1. Süleymanşah’ın türbesini ilk yerinde bırakır ve 1. Kılıçaslan’ın Silvan’daki türbesini ihya ile ziyarete açar. Maksat toprak değil, maksat insana, tarihe ve şehide saygıdır.
Yelkovan otları haber verdi
Yelkovan otlarının verdiği habere göre, 1. Kılıçarslan’ın mezarından bir kemik alıp, DNA testi için İstanbul Adlî Tıp Başkanlığına gönderilir. Adlî Tıp Başkanlığından Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne: "Selçuklu Sultanı 1.Kılıçarslan'a ait olduğu iddiası ile DNA testi yapılmak üzere Başkanlığımıza gönderilen numune materyal, kemik özelliğini kaybettiği için herhangi bir işlem yapılamamıştır" şeklinde bir cevap verilmiştir. Buna göre DNA analiziyle heykel yapıldı işi, bir reklam ve palavradan ibaretti ve esas skandal bu idi.
Hiç mi anasına benzeyen sultan yok?
Heykellerin hepsi de birbirine benziyor. Bu bile, bu işte bir kurt yeniği olduğunu gösteriyor. Bu sultanların içinde hiç mi anasına benzeyen yok?
Türkçede “kız halaya, oğlan dayıya çeker” diye bir deyim vardır. Bir insanın kimisi babasına, kimisi anasına, kimisi dedesine, kimisi büyük dedesine, kimisi de “adaldığına” (ad aldığına) çeker.
Sonuç: Tarihe ve insanlığa sığmaz işler
Kültür Bakanlığı ve Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne rağmen bu yanlış işler nasıl yapılıyor anlamak zor. İki Selçuklu Sultanı Konya’da olmadığı halde Konya’da gösterilmiştir. Henüz gençliğinin baharında (20 yaş) bulunan Hilal Ceylan ve onun gibi gençlere bu yanlışlar nasıl anlatılacak?
Yapılan yanlışların, cevapsız kalacağı mı sanıldı? Konya ve NEÜ, evvela Anadolu’nun tarihî yollarını veren el-İdrîsî’yi tercüme ile verdiği yolları araziye yerleştireceği yerde maalesef, tıpkı adaldığı gibi hep, işin reklam, para ve kazanç tarafını tercih etti.
Bir AA haberi, “İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce yürütülen “Türkiye Selçukluları Konya Hanedan Türbesindeki Naaşların Tanzimi” projesini, farklı bilimsel alanlardan onlarca uzman 6 yılda tamamladı. Anadolu’ya 1077-1308 yıllarında hükmeden sultanların görüntüsünü yansıtan heykellerle oluşturulan “Türkiye Selçuklu Hanedan Sergisi” hizmete açıldı (Serhat Çetinkaya, 19.10.23. Güncelleme 20.10.23) gibidir. Heykeller, 1. Kılıçarslan’la (1093-1107) başladığı için 1077 tarihi yanlıştır. Projede yer alanlar hariç, milletin zararına, uydurma bir projede onlarca uzmana 6 yılda ne harcandı acaba?
Konya, hiçbir zaman bağrındaki Selçuklu Sultanlarına sahip çıkmadı ve naaşların başına olmadık işler geldi; ama iş para olunca tarih, ilim ve hakikat bir tarafa bırakıldı; Selçuklu Sultanları ve naaşlarına, insanlığa sığmaz, skandal üzerine skandal işler ve uydurma silikon heykeller yapıldı ki, bizleri üzen esas mesele budur.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynaklar
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Göde, Kemal (2000): “Türkiye Selçuklu Sultanları’nın Defnedildikleri Türbeler ve Kümbedhane”, SDÜ, Fen-Ed. Fak. Sos. Bilimler Dergisi, Sayı 5, Isparta, s.1-18.
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.