?>

Herkesin Dinimiz, Millet ve Devlete karşı sorumlulukları vardır!

E. Yb. Halil Mert

4 yıl önce

Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (Rad-11)

Bir kavmin, Milletin hatta devletin durumu nasıl değişir?

Çok basit..

Fertler tutumlarını, duruşlarını ve davranışlarını değiştirirlerse Millet değişir, devlet değişir.

Pekî, nasıl olacak?

Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” (Asr)

Rabb’imizin emrinden de anlaşılacağı üzere; imân sahibi olmak yetmez.

Sâlih âmel yani her yaptığı işi doğru, zamanında, kaliteli, dürüst, yalansız, iffetle, hâyâ ile yapmak gerekiyor. 

Bitti mi? 

Hayır!. 

Israrla hakkı, doğruyu tavsiye etmek, ısrarla sabrı tavsiye etmek. Söz ve fiillerimizle fitneye sebep olmamak. İnsanlığın aleyhinde işler yapmamak…

Bu gün bakıyorum, en kolay iftirâyı dindar görünümlü birileri atıyor. 

Ne kadar acı değil mi?

En kolay yalanı dindar kisve ile söylüyor birileri. “Allah, kitap!..” diyerek dolandırıyorlar.

İlk söyleyenlere çok kızmıştım. 

ALLAH İLE ALDATMAK…” 

Ya şimdi?

Hepimiz sorumluyuz. 

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” diyen münâfıklık yaptığını bilmelidir.

Zararsız insan, kötülük yapmayan insan iyi insan değildir. İyi insan, başkalarına faydalı olan, iyilik yapan insandır. 

Kötülerle mücâdele edilmelidir. 

Kim mücâdele edecek pekî? 

Hepimiz.. 

Fert fert, alan, alan.

Tıpkı Büyük Dönemeç Sakarya Savunması gibi. 

Vatanın tüm sathında…

İyiyi, Millî menfaatleri savunacağız. Kötülüğe fert fert engel olacağız.

Hepiniz çobansınız, güttüklerinizden sorumlusunuz” diyor Rehberimiz SAV.

Yetti mi?

Hayır!

Öğretin, azarlamayın, Şüphesiz ki öğreten, azarlayandan daha hayırlıdır.” diyerek bize yöntem de söylüyor Güller Gülü SAV.

Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et.” (Al-i İmran-159) Rabb’imizin de emri böyledir.

Bizleri topluma karşı, devlet ve Milletimize karşı sorumlu olmaya zorlayan sosyal âmiller de vardır.

Bugün emperyalizmin kuşatması devâm etmektedir. 

Her gün yeni oyunlarla karşımıza çıkmaktadırlar.

“At izi ile it izi”nin çoklukla birbirine karıştığı doğrudur.

Ya da “BİZDEN!” kavramını çok iyi kullanan fitne hatta ihânet!

Her yerde karşımıza çıkıyor.

Soldan gelen tehlikeler alenîdir. 

Bunlarla ilgili olarak toplumun uyanık tutulması elzemdir. Ancak bunu yaparken ötekileştirmekten kaçınılmalıdır. 

Aldanmış insanlarımız vardır. 

Nihâyetinde bu insanlar da bizim insanımızdır. 

Bilmeden fitnenin parçası olmuş insanımız vardır. 

İnsanlarımızı kuklacılardan da kuklalardan da kurtarmaktan başka çaremiz yoktur.

Bu dönemde asıl tehdit, “BİZDEN!” kavramını sulandıranlar ve istismâr edenlerdir. 

Türkiye’de asıl cepheleşme, Millî ve Gayrimillî şeklinde olmalıdır. Birileri kafa karışıklığı oluşturarak insanımızın kendisini doğru konumlandırmasına doğrudan ya da dolaylı olarak engel olmaktadırlar.

Şu anda bekâ sorunumuz vardır. Bekânın idâmesi;

- Tam bağımsız güçlü Türkiye,

- İstikrarlı hükümetler.. İstikrâr

- Millî terbiye ve İmâna bağlı, en azından hürmetkâr nesiller,

- Fedâkâr insanlar.

- Devlete ve Millete büyük bir sevgi ile bağlı devlet memurları..

- Atamaların liyâkat, ehliyet, sorumluluk, sadâkât ölçüleri ile yapılması. Buradaki sadâkat asla bir guruba, zümreye, siyasi tarafa bağlılık olarak algılanamaz. Esas olan İmânla Millet ve Devlete olan sadâkattir.

- ADALET. 

- Milletin seçtikleri başta olmak üzere idarecilere, devlet memurlarına duyduğu güven ve itimâd.

Yukarıdaki şartlar artırılabilir.

Bugün Millî zemindeki insanlarımız iktidar çevrelerinden, devlet yönetiminden, adaletsizliklerden, rüşvet, iltimas gibi birçok konuda rahatsızlıklarını beyan etmekte, toplum içinde bunları asıllı-asılsız dile getirerek aslında büyük zarar vermektedirler.

Ya da İçişleri Bakanı’nın tâlihsiz ve şımarık danışmanının “Benim arabam birbuçuk milyon değil, 750.000 TL.” dediği gibi, toplumdan bîhaber siyasi ve bürokratların toplumda bıraktığı olumsuz iz, farklı ve süslü iktidar partili erkekler, “Süslüman” kadınlar, “KADEM” vb. yapıların, aile çevrelerinin referans gücü vd. muhâfazakar cepheyi âdetâ “Bıçak kemiğe dayandı!..” noktasına getirmektedir.

Gelinen nokta uykularımızı kaçırmaktadır.

Sınır ötesi harekâttan, Karabağ’daki duruşumuza, Libya, Balkanlar, Afganistan vb. derken başımızı ellerimizin arasına alıp gömülüyoruz.

Allah korusun! Ya bu “muhâlefet”, iktidara gelirse!.. 

Plan yok, yarın hedefleri yok!..

Tam tersi, yapılan tüm iyi şeyleri âdeta yıkmaya kararlılar.

İktidârın yıllarca koynunda büyütüp himâye ettiği “Kraliçe İslâmcıları” partileşiyor. 

Hep birlikte “Kraliçe”ye, FETÖ ve ABD’ye göz kırpıyorlar. Muhâlefetle koşulsuz birlikte olmaya hazırlar.

Bu arada, emperyalizm ülke içinde oyun kurarken bakıyorsunuz Kemalist geçinen “Balyoz Mağdurları” bile HDP, FETÖ ve ABD ile yan yana konumlanmaktan çekinmiyorlar. 

Düşünün devletin emekli albayı eski mebus, muhâlefete akıl veriyor, “Hükümet olmak için HDP’ye bakanlık verilebilir.” diyor. 

Muhâlefetin içindeki Millî hassasiyeti olan insanlar da muhalefetten kopup partileşiyor.

Aziz Milletim!..

Bu resim ülkemiz üzerindeki hesapların tezâzürüdür.

Burada şu cepheleşme maksatlıdır, kusurludur.

Aldatmadır. 

Lâik-Antilâik, İslâmcı-Atatürkçü, Muhâfazakâr-Modern… vb.

Bu ayrışmayı, sürekli toplumun gözüne sokarak Millî düşünmeye engel olan kesimler şâibelidir.

Ülkede gençlik sorun, yarınlar bulanık, çevremiz tuzaklarla dolu. 

Bakıyorsunuz muhâlefet bir mafyanın yayınladığı devleti tâhkir eden mesnetsiz iftiraları dahî büyütme derdinde.

İslâmî hassâsiyet ortaya koyduğunu düşünenler, Deccal’ı konuşuyor, Mehdi’yi tartışıyor. 

Son yüzyılda çözümsüz ve kangren olmuş, geleceği zerrece bağlamayan mâzinin kamplaşması ve kavgalarını gündemde âdetâ maksatlı tutuyorlar.

Tabiî bunların karşılığı toplumda birileri de var.

Mavi Vatan mı?

Ülkemin Dağlarını bekleyen Mehmed mi?

Krizde işini, aşını kaybeden insanlar mı?

Sınır Ötesi operasyonlar mı?

Gelen şehidler?...

İnanın birkaç dertli dışında kimsenin umurunda değil. 

Gençliğin geldiği nokta! 

Kimse konuşmuyor.

Şimdi, Vatanımıza, Milletimize, Dinimize, Devletimize gerçek mânâda sâhip çıkma zamanı. Her seviyede gördüğümüz hata, kusur ve ihanetlere yasalar çerçevesinde müdâhale etmeliyiz. 

Dedikodu üretmek âciz insanların işi. 

Rabb’imizin emrini yineliyorum. 

“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.”(Rad-11)

Bu arada insanımızın şahsî tefekkürünü kısıtlayan cemaat- tarikat vb. yapılara ek siyâset ve ağaları yetmedi bir de STK’lar, sözde guruplar var. 

Buralarda da kişi hürriyetini, Millî duruşu kısıtlayan ağalar, gardiyanlar ve kendisini toplumdan yukarıda gören birileri var. Bunlarla da mücâdele edilmelidir. Çünkü Millî mefkûre ve İmân Esasları ile kavgalı, pazarlık yapan bu zibidi tiplerin emperyalizm aşama aşama düğmesine basmaktadır.

Merhum Erbakan Hocamızın “Kuklacıya bakın!” öğüdü ile kuklacıya bakınca kuklaların mâhiyeti de ortaya ayan beyan çıkmaktadır. Bu, halkımıza çok iyi anlatılmalıdır.

Ülkenin Millî Cephesi’ni tutmaya çalışan Cumhur İttifâkı’na destek olacağız. Bunu yaparken de içimizdeki istismarcıların ihânete dönüşen hareketlerine de “DUR!” demeliyiz.

Türk Milleti ve Anadolu’daki duruşumuz sanki “Ve işte böylece sizi dengeli ve ölçülü bir toplum kıldık ki insanlar nezdinde Hakk'ın şahitleri (örnekleri) olasınız ve Resul (SAV) de sizin hakkınızda şahit/örnek olsun. …” (Bakara-143) ayet-i kerimesinin tefsiri gibidir. 

Çok bildiğini zanneden entel dantel tipler, önce babaannelerinin dedelerinin vakâr ve şahsiyetlerini, fedakârlık ve ferâsetlerini, duruş ve ahlâklarının kaynağını idrâk etsinler, sonra utanmazlarsa ahkâm kesmeye devâm etsinler.

Aziz Milletim!..

Ferâsetle, yılmadan ve hür irâdemizle her türlü ahlâksızlıkla, aldatma ve saptırmayla azimle, yasaların bize verdiği tüm hakları kullanarak mücâdele edeceğiz.

Tevâzû ile sünepeliği birbirine karıştırmayalım. 

Samimiyet ve sadâkat önce Allah’a sonra Millet ve Devletimizedir. Milletimiz mazlum ve imânlı, devletimiz şühedâ emânetidir.

Yılmayacağız.

Yıkılmayacağız.

Başaracağız.

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

YAZARIN DİĞER YAZILARI