HAZİNE VE MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK CÖMERTLİĞİ
Sadece Batmanlılar değil, bütün ülke sizinle iftihar ediyor!..
Doğu'da bir deyim var: “Ağanın eli tutulmaz" sizde bu deyimlerin yansımasını görüyoruz...
Şimşek gibi gelip, bizleri ihya ettiniz!..
Emekli kardeşlerinizi ne çok da severmişsiniz; inanın, sizin gibi bir dehanın kıymetini de yeni anladık!..
Sn. Sayısalcı Bakanımız!..
Bizler kadir kıymet bilen insanlarız, biz sizi daha önceden de tanıyoruz...
Bu ülke, sizin gibi, Babacan gibi, hesap bilen nice şöhret sahibi uzmanları gördü!..
Ülkenizi ve de ülke insanımızı çok sevdiğiniz belli...
“Sayısalcılar hayattan anlamaz” diyorlar, oysa sizlerin insanları da hayatlarını da iyi tanıdığınız belli!..
Sizler çok iyi hesap uzmanısınız, sayısal zekanız tavan yapmış...
İşin doğrusu, bizler son becerilerinizden sonra yeteneklerinizin tartışılmaz olduğuna karar verdik...
Bizi şaşırttınız, bu kadar cömertliğe ne lüzum vardı?..
Emeklileri mahcup ettiniz...
Emekliler ilk defa titredi ve kendine geldi, en azından düşünce tembelliğini üzerlerinden attılar...
Şimdi kara kara düşünmüyorlar, düşüncelerini de aklaştırdınız!..
Bu kadar maharet göstermenizi takdir etmeden yapamıyoruz...
Geçenlerde doktor da bana “Artık ne yersen ye!..” dedi...
Artık bir türlü alınamayan hastane randevularına da son verdim...
Şimdi rahatladım, hiç bir sorunla uğraşmıyorum; sanırım bütün emekliler de aynı vaziyette...Yani relaks vaziyetteler...
Eskiden, iyi zamanlarımızda aldığımız bir arabam vardı, tamiriydi, muayenesiydi, sigortasıydı, mazotuydu, vergisiydi doğrusu çok can sıkıyordu...
Sizin aynı senede araç vergisini tekrar ödeme gibi harika buluşunuzdan sonra onu da satmayı düşünüyorum, böylece sorunlarımızı kökünden halletmiş oluruz, belki de sayenizde daha rahat edeceğiz (!) En azından yürümeye gereken önemi verir, hem daha sağlıklı oluruz...
EMEKLİLER İÇİN YAPTIĞINIZ GİRİŞİMLER HARİKA (!)
Sn. Bakanım, ben asgari ücretin ve de açlık sınırının altında maaş alırken ve de pahalılık artarken MTV, ÖTV, KDV, Harçlar ve mazot fiyatlarının artmasına karşı bizi enflasyondan korumak ve boşalan hazinemizi düzeltmek için zahmet edip, büyük ve zor bir hesap yapmışsınız...
Bu hesaba göre, benim daha önce Haziran ayında aldığım 7 bin 500 TL.nin üzerine 108 TL. zam vermişsiniz...
Yani aylığım, cömertliğiniz sayesinde 7 bin 608 TL. olmuş...
Bizi çocuklar gibi sevindirdiniz “ağanın eli tutulmaz” şüphesiz; ağalar istediği zaman her şeyi yapar...
Aslında 15 milyon emekli parasına yaklaşık ayda 108 TL. eklemek, büyük bir cömertlik; zira senelik olarak hesap ettiğinizde yaklaşık 20 milyar lira para ediyor...
Allah, bin bereket versin(!)
Biz emekliler, şükreden, sakin ve de şeker gibi tatlı insanlarız...
Özellikle siyasiler, bizi çok severler...
Bizim sesimiz de çığlığımız da çıkmaz; biz hep yutarız... Boğaz tellerimiz, eskiden beri antrenmanlıdır...
Bize -askerliğin parayla satılmadığı dönemlerde- gece eğitimi verilmişti; düşman sesimizi duymasın diye aldığımız emir gereği: “Ses çıkarma ve öksürüğünü yut” eğitimi aldık...
Köprünün altından çok sular geçti ama nedense o günden beridir, sesimiz çıkmıyor; her şeyi içimize atıyoruz; her seferinde yutuyoruz...
Ne yuttuğumuz da pek belli değil, kimisi hapı yuttuğumuzu söylüyor...
Olsun, kısacası biz sessizliğe iyi alıştık...
Yani diyeceğim o ki eskiden sendikalar, sesleri çıksın diye grevlerde davul bile çalardı, sanıyorum onlar bile yoruldu...
Şimdilerde bir tek ramazan davulcuları kaldı, bizi geceleri uyandıran!..
TO BE, OR NOT TO BE…
Artık, bütün mesele, olmak ya da olmamak değil, “ses çıkarmak ya da çıkarmamak” olduğunu bu millet biliyor!..
Boşalan hazineyi doldurmanın çok alternatifi var...
Bunun en kestirme yolu da 15 milyonu geçen sayısıyla emekli olan sabırlı, suskun ve kimsesiz vatandaşlardı...
Onları tercih etmeniz isabet olmuş...
Bu ülkede başka uygun bir sosyal sınıfı bulmanız veya hatırlamanız mümkün değil...
Dişe en uygun başka sınıf da yok zaten...
Sizden önceki değerli ekonomik hesap uzmanı abiler de öyle yapmıştı...
Böylece sayısalcıların yalnızca matematikten anlamalarının ötesine gidip, hayattan da anladığını bizlere gösterdiniz...
Zira aynı vergiyi iki defa alarak dünyada ilk defa hukuk ve insan hakları kurallarında da değişiklik yaptınız, kısacası büyük bir ekonomik devrim yaptınız...
Sonucu her vatandaş merak ediyor!..
Bazı emekli kardeşler “başımıza gelenlerin meraktan geldiğini” söylese de yine de gelecekten bir beklenti oluyor; bir umut işte...
Bundan sonraki hamlenizi bilmiyoruz, ama ikinci araç vergisiyle birlikte emeklilerin bu tür makinelere ihtiyaçları olmadığını ne güzel ortaya koydunuz...
Aslında emeklilerin hiç bir şeye ihtiyacı da yok, zaten yolun sonuna gelmişler...
Belki de boşuna havayı kirletiyoruz(!)
Emeklinin arabayla ne işi olabilir?..
Üstelik emeklinin arabaları da Nuh Nebi'den kalma hurdadan ibaret makineler...
Emeklilerin arabalarını hemen satmaları gerektiğini MTV vergisini aynı senede tekrar alarak, hatırlattınız...
Gerçi eski vergileri de ödenmemiş olabilir diye düşünmediniz, zira eski ödenmeyen vergileri nasıl olsa gecikme zammıyla birlikte almanız daha kârlı bir iş, bankalar da öyle yapıyor...
Materyalist sistemin çarkları hep uyumlu çalışır zaten...
Bu ülkenin yüzde 80'i taksitle yaşayıp, borçlu ölmeye mahkûm olsa da kendini mutlu hissetmemesi için bir sebep değil...
Bu, fazlalık kabul ettiğiniz emekli sınıfı, çok da cimri davranıyor, yakıt parası vermemek için arabalarını bile garajdan çıkaramıyorlar...
Üstelik arabanın muayenesi, sigortası, vergisi ve tamirinden de kurtulma yolunu açtınız...
Sn. Bakanım, önerdiğiniz gibi ikinci araç vergisinden sonra, anladık ki bizleri çok düşünüyorsunuz ve de aşırı ilgileniyorsunuz, kısacası “arabanızı satın kurtulun!..” diyorsunuz...
Biz hesabı sizlerden iyi mi bileceğiz?..
Tamam, aynen öyle yapacağız!..
Zaten her yere arabayla gitmeye de gerek yok, Allah ayak vermiş ve “yürü kulum” demiş...
Zaten bazıları iyi yürümüş ve de yürütmüş, bizim ayaklarımız da biraz emekliye ayrıldı ya!
Olsun, sürünerek de gideriz, ezelden antrenmanlıyız ya...
Zaten emekli nereye gider ki?..
Gitsek gitsek 5 yıldızlı hastanelerimize gideriz ama ona da gerek kalmadı; çünkü randevu yok.
Ben çözümü buldum, randevu engeli yüzünden artık hastaneye gitmiyorum; hastalıklara da zaten alıştım...
Ha, geçen bizim hanım, 17 Temmuz 2023'de Büyükçekmece'de Mimar Sinan Devlet Hastanesinden 19 Ocak 2024'e ultrason randevusu alabildi, ben de bu sürprize çok sevinmiştim...
Gerçi 7 ay kadar bir zaman var ama zaman tez geçiyor, bir de bakmışsın dünya değiştirmişsin; hiç de tedaviye gerek kalmayabilir...
Bizlere özele git politikası uygulanıyor ama özeller bizi paramız yok diye sevmiyor...
Bizler eski toprak sayılırız, şimdiye kadar yıkılmadık, yıkılmayız...
En azından ulaşamasak da güzel hastanelerimiz var!..
Eskiden ilkokul kitaplarında bir şiir vardı; “Orda bir köy var, uzakta, O köy bizim köyümüzdür” derdik...
Gitmesek de varmasak da o köyün bize ait olduğunu söylerdik...
Hastanelerimizde de öyle bir şey oldu; bir türlü varamıyoruz...
Özel hastanelerimiz bile bu sıralar çok yoğun, ne hikmetse bizlerden çok, yabancılarla daha çok ilgileniyorlar...
Olsun, zamanı gelince bizlere de imkan tanırlar diye bekliyoruz.
Enflasyon düşecek ve de fiyatlar, sayenizde ucuzlayacak ya!..
Hastalıklarımızı da o günler için bekletiyoruz...
Biliyoruz Sn. Bakanım, sizler de çok yoğun çalışıyorsunuz, Batman'dan çıkıp, Amerika'ya gittiğinizden beri sizleri hep bekliyorduk!..
Kemal Derviş, elini çabuk tutup, geldi ve IMF ile ülkemize yenilikler getirdi, ekonomik işleri kökünden halletti!..
O günleri hiç unutmadık, zira başbakanımız da 500 bin nüfuslu Lüksemburg'dan borç istemişti...
Sizin gelişiniz de Kemal Derviş gibi muhteşem olmuştu!..
Sizden önce bir de sayısalcı Babacan vardı, o da süper zekaydı, gerçi hayattan anlamasa da müthiş bir hesap uzmanıydı...
Babacan da o dönemde çok zorluklar çekmişti; 100 TL. emeklilere ek zam vermek için muhalefetin baskısına da maruz kalmıştı...
NE İYİ ETTİNİZ DE AMERİKA'DAN GELDİNİZ!..
Sn. Bakanım, Batman'dan çıktığınızdan beri sizler tahsilinizi ve çalışma tecrübenizi artırdınız...
Çok şükür, bu ülkenin sizlere muhtaç olduğunu fark edip, hemen geldiniz...
Bu ülkeyi, ikinci kez kurtarmaya karar vererek, büyük risklere girdiniz...
Şimdi bu yoğun çalışmalara göğsünüzü siper ederek, önce emeklilerden başladınız...
Bence emeklilere yaptığınız bu cömertliği hiç bir insanımız artık unutmayacak!..
Bu güzel çalışmalarınızın 15 milyon sessiz, sakin, kimsesiz ve de sabırlı emeklileri hedef alması, tabii ki bir tesadüf değil...
Bu, bir uzmanlık işi; ekonomi, çocuk oyuncağı değil, ciddi bir çalışma gerektiriyor...
İlk sırada kahraman emeklileri seçmeniz, tabii ki isabetli bir karar olmuş...
Bu kadar kalabalık, hazır ve kimsesiz bir sosyal sınıf dışarıdan çok dikkat çekiyor...
Üstelik emekliler, sendikal yürüyüş veya direniş de gösteremeyen mülayim, kendini savunamayan aciz bir topluluk!..
Aslında milletvekili emeklilerini de unutmamanız iyi olurdu...
Milletvekili kardeşlerimizin de bu krize katkı sağlaması sevindirici olacaktır...
Bizlere uygun gördüğünüz kıyaklardan birini onlara da çekseniz iyi olur!..
BEN, VERİLEN 108 TL. ZAMMI HAZİNE’YE BAĞIŞLIYORUM!..
Sn.Bakanımız bütçe açığını kapatmak için devlet kurumlarını tasarrufa çağırmışsınız...
Ancak emekliler değil, herkes elini cebine atmalı; serveti olan tepedeki varsıl kişilerden başlamak, sizin için bir sıkıntı olduğundan tepeyi bırakıp, tabandaki, sesi çıkmayan kesimlerle işe başladınız...
Bunların en hazırı ise emeklilerdi; yaklaşık 15 milyon sayısıyla iştah kabartıyordu, üstelik çok sessizdiler...
Zaten şimdiye kadar da asgari ücretin ve açlık sınırının altında tutulan bu hazır kıta emekliler, bütün yatırımların üstesinden de gelmişlerdi...
Petrol arama gemileri, şehir hastaneleri, uzay çalışmaları, yollar, tüneller, köprüler ve de terör masraflarının rahatça yapılması, açlık sınırının altında dayatılarak tutulan emeklinin fedakârlığıyla olmuştu...
Ne hikmetse yine emeklilerden başlamak, günümüzde en kolay yol haline geldi...
SN. BAKANIM, BENİM BİR ÖNERİM VAR...
Meclis'te kabul edilen son zamlarla birlikte milletvekilliği devam eden emekli bir vekilin tam 147 bin TL maaş aldığı ortaya çıktı!
Ortalama 55 bin TL olan emekli milletvekili maaşı 69 bin TL’ye çıktı... (Aydınlık gazetesi)
Bir Gün’de yer alan habere göre, böylelikle emekli milletvekillerinin ortalama 55 bin TL olan maaşlarının 64 bin TL yerine, yaklaşık 69 bin TL’ye çıkartılmasının yolu açıldı. (Gerçek gündem)
Son bir yılda milletvekili emeklilerine yapılan zam yüzde 176'yı buldu. (Cumhuriyet Gazetesi)
Madem ki sağa sola dengesizce dağıtılan hazinemizde büyük bir açık var, o zaman herkes taşın altına elini koymalı...
Önce kamuda tasarruf gerçekleşmeli, sonra da servet sahibi olanlara vergiler konmalı.
Bir önerim daha var, mevcut 600 milletvekili sayısının 200'e düşürülmesi, isabetli olacaktır...
Zira milletvekilleri yerine zaten parti ileri gelenleri yeterince her şeye karar veriyor, milletvekili kardeşlerimiz ise sadece parmak kaldırıyorlar...
Ayrıca milletvekili kardeşlerimizin de süper maaşları ve emeklilikleri yeniden ayarlanarak, tasarruf sağlanmalı...
İLKELİ OLMAK,ZORA TALİP OLMAKTIR...
“Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan, kötü insandır.” (Tolstoy)
Biz de kötü insan olmamak için yıllarca hak yemekten uzak durduk, adaletli olduk ve de hep paylaştık...
Kendimizi ihmal ettiğimizi emekli olunca anladık; şimdi de gönüllü kuruluşlara destek oluyoruz, ancak birilerinin baltası ise hep ensemizde...
Daha ne kadar insanlığa hizmet verebiliriz, belli değil...
Nereye kaçsak kurtuluşumuz yok.
Ben yetmiş yaşını devirmiş, hayatın her türlü badiresinden geçmiş bir kardeşinizim...
Ben “evet” demesine bir türlü alışamadım, aslında “evet” diyen materyalist anlayıştaki vatandaşların hepsi köşeyi döndüler!..
Onlara özenmedim, bizzat hayretle ve ibretle seyrettim...
Bu sınıfa dahil olanlar uygun adımlarla ilerlerken, bizler hep tökezledik...
Düşüp, kalkarken çok fatura ödedik ama yıkılmadık ayaktayız...
Pişmanlık mı?..
Hayır!..
Kimseler bizim varlığımızı görmeseler de biz yine dirençli ve ilkeli insanlarız...
Allah'ın bize dünya ve ahirette göstereceği sonuçları bekliyoruz...
Bunca bilgi ve tecrübem bana şunu gösterdi ki günümüze kadar, bize bir sürü geleneksel hurafeler, sağ-sol ideolojiler, uyulması istenen kurallar öğretildi...
Oysa benim yarım asrı geçen ömrümün sonunda gerçek hayattan öğrendiğim çok başka şeyler oldu...
Dünyada iki insan tipini tanıdım: İyiler ve kötüler...
İkinci anladığım ise materyalist dünyanın en önemli temel konusuydu: Sömürenler ve sömürülenler...
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com