?>

Hasan Sabbah ve 'Gizli' olanlar, göz önünde saklananlar!

1 yıl önce

HASAN SABBAH: GİZLİ OLANLAR 

Yunus Emre’nin şiirinde dediği gibi “Ölen hayvan imiş, aşıklar (ruh) ölmez”. Ruhu açıklamakla başlıyoruz.

İslam geleneğinde İnisiyasyon yani Tarikat, tasavvuf kapısıdır, tasavvuf okulu olan tekkede irfan ve erdem ile dolmak, entelektüel bilgiyi elde ederek bu yolla Allah, insan ve varlık döngüsünü anlamak isteyen müritler, Sufilik ile yayılan ezoterik bilgileri alarak hakikate ulaşmanın, doğruyu bulmanın akılla değil sevgiyle olduğunu kabul ediyorlardı.

Tarikatın özü olan Mistisizm’de esas olan Tanrı’yı sevmektir, sevgi sonsuzdur, beden ise sonlu, ruh ise ölümlü bedenden ayrılarak iyiliğin, aşkın ve sevginin kaynağı olan Allah’a ulaşacağı için ölümsüz olduğu varsayılmaktadır.

Demek ki, ulaşılmak istenen yer bellidir, sonsuzluk ve bir olmak, bütünleşmek.

Zamanla, Ezoterik Tarikatlarda da kast sistemi geldiği görülüyordu. Müritlerin içinden yetenekli olanlar kolaylıkla sıyrılıyor, donanımı arttıkça yeni başlayan birine göre entelektüel açıdan çok ilerideydiler.

Üstat/ Pir, el vererek onlarla Ana kola bağlı yeni Tarikatlar oluşturulmasının önünü açtı, hızla yayılmaya başladılar, eldeki güç arttırılmalıydı, veriler çeşitlenmeliydi, sayı yerine kalite özel koşul olarak öne çıkmasıyla her önüne gelenin tarikata alınmaması, sadece belli yollardan, testlerden, zorluklardan geçmiş kişilerin içeri girmesi kararlaştırıldı.

Ketumiyet; sır tutma kabiliyeti, sadece hak edenin, hakikate ulaşması, hak etmeyenin dışarda kalması kararlaştırıldı.

Tekkelerin gittikçe derine indiği, sırra ulaşmada neyin doğru neyin yanlış olduğunun sorgulanmaya başlandığı dönemdir; kendi içlerinde yeniden ayrılıklar çıkmaya başladı, daha derine indiler, spiritüel bilgi, gizliliği seviyordu, zorlaştırdılar, inisiyasyon süreci, çok çeşitli aşamalardan oluşuyordu ve seremonyaldi, herkesin gözünün önünde saklanmaya başladılar.

Hasan Sabbah’ın babası Ali bin Muhammed, oğlu Hasan'ın felsefe, kelâm, mantık, fıkıh ve matematik alanlarında iyi eğitim almasını sağlayarak, kaliteli yetişmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştı.

Aldığı din eğitimi ile Sufizmi yoğurarak yeni bir mistik felsefe oluşturmak için 17 yaşında İran’ın Tahran Eyaletindeki Rey şehrine gitti.

Fatımi bir din adamı (Dai) ondaki yeteneği fark ederek İsmaili Tarikatını incelemesi için kendisine Fatımilerin, Abbasilere karşı propaganda amacıyla kurmuş olduğu kütüphane ve kültür merkezine, Darülhikme'ye gitmesi ve İsmaili mezhebi hakkında eğitim alması yolunu açtı. Eğitimler sonunda Horasan Bölgesinin Dai’si olmaya yükseliyordu.

Hasan Sabbah, “hilâfet” makamına veliaht Nizar'ın geçmesini isterken, vezir ve başkumandan Bedr el-Cemâli ise Ahmed el-Müsta'li'nin geçmesini istiyordu.

Burada ipler kopuyordu ve Hasan Sabbah, otoriteye başkaldırmış, sırasıyla sürgün, hapisle cezalandırılmıştı.

En sonunda kaçmayı başarmış, 9 sene boyunca Batıniliğin propagandasını yaparak halk desteğini yavaş yavaş kazanacaktı.

Toprakları zor fethedilen, savaşçı ve eski geleneğe bağlı yerli halkın kontrolünde Kazvin şehrine yerleşmiş, burada Elemut (Alamut) kalesini karargâh yaparak Nazari İsmaili Devletini kurmuştu.

Elemut, iki bin metre yükseklikte, sarp ve dolambaçlı patikadan çıkılabilen dağlık alanda bulunmaktaydı.

Burayı muhalifleri yok etmeleri için eğittiği ve dini ve ezoterik bilgiler vererek cesaretlendirdiği, Haşhaşinlerin merkezi yaptı.

Haşhaşin” kelimesinden “H” harfi düşer ve “Aşaşin” olur, “Ş” Harfi “S” harfine dönüşür ve nihayetinde İngilizce’dekiKatil” yani “Assasin” kelimesine ulaşılır.

Muhtemelen, hançerlerindeki zehirden dolayı bu lakabı almışlardı.

Hasan Sabbah, kurduğu teşkilatta, dini hemen her konuya vakıf biriydi, sohbetler ederdi ve bu yolla ikna kabiliyeti son derece etkiliydi. Aksi durumda, despot birinin propaganda ile geniş kitleleri kontrol etmesi, kimi kale komutanlarını safına çekmesi, geniş kitleleri kontrol etmesi, insanları sebepsiz ölüme gönderebilmesi düşünülemez.

Kimsesiz çocuklar içinden dikkatle seçtiği 12-20 yaşındaki gençleri, yoğun ezoterik ve dini öğreti ile disiplinli bir şekilde yetiştirirken özenli davranırdı.

Onları sadece siyasi ve militarist planları için değil, istihbarat personeli olarak da kullanarak kılık değiştirme, gerçek inançlarını saklama, gizli işaret, parola ve sembol kullanma yoluyla gizli haberleşmede de kullanıyordu.

Marco Polo’nun onun hakkında duymuş olduğu ve kaleme aldığı Elemut Kalesi’ndeki haşhaş ve cennet bahçeleri hikayeleri ise tümüyle zamanla uydurulmuş hikayelerdir.

Kimi zaman din alimi, kimi zaman seyyah, kimi zaman esnaf hatta kimi zaman dilenci kılığındaki teşkilat personelinin, hedefi aylarca izleyerek uygun şartları beklemesinin de elbette uyuşturucu etkisi ile olması mümkün değildi.

Moral, motivasyon, ülkü ve ilahi kaynaktan beslenerek adanmışlık gerektiren, zor ve meşakkatli eylemler,başarı”yı da beraberinde getiriyordu.

Hasan Sabbah’ın savaşarak elde edebileceği zaferi, hedef olarak gördüğü bölgenin komuta kademesini suikastle ortadan kaldırarak elde ettiğini söyleyebiliriz.

Bu yolla hem maliyeti minimize ettiği, daha az kayıp verdiği, bölgenin kin ve nefretini üzerine çekmediği, halk desteğini kazanmasının önündeki hedef siyasi propaganda engellerini bertaraf ettiği ortadadır.

Hiç şüphesiz Hasan Sabbah zeki biridir.

Kutsal metinlerde bir yerde okumuşluğu vardır. Mecazları dikkatle çevirir, çocuk yaşta kelamda donanım kazanması bu özelliklerinde etkilidir.

Peki cennet motivasyonunun kaynağı ne olabilir, elbette dini, tasavvufi ve ezoterik öğretilerde bulunan cennet vaadi ancak ve ancak büyük fedakarlıklarla elde edilebilir, komuta kademesinin yok edilmesinin, maliyeti minimize etmesiyle çok ağır bir yük omuzlardan atılacaktır, kutsaliyeti burdadır, masum yaşlı, çocuk ve kadınların kurtuluşu, cennet için yeterince güçlü etkiye sahiptir.

Vaad büyük olunca, teşkilata girenler, bir daha eski kişiliklerine sahip olmayacaklardır ve eski hayatlarına geri dönemeyeceklerdir.

Ölenler geri gelmeyecek, yaşayanlar gölgelere karışacaklardır.

Asla uğruna ant içtikleri değerlerden vazgeçmeyecekler, ilkelerini unutmayacaklardır.

Cennet ve Ruhun ölümsüzlüğü vaadi onları karanlıktan çıkarıp aydınlanmaya, aydınlanmadan sonra karanlığa ve diriliş gününde yeniden aydınlanmaya yani kutsal sonsuz sevgiye, ilahi bir amaca hazırlamıştır.

Artık göz önünde saklanacaklar, gizli olanları asla ele vermeyeceklerdir.

Saygılarımla.

.

Av. Mustafa Çelik, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI