?>

Hasan Abi’nin gönlü Zengin, sadece soyadı değil

Ulvi Alacakaptan

5 yıl önce

60’ların sonları, Metin-Nevra Serezli ve Altan-Füsun Erbulak çiftleri Dormen Tiyatrosu’ndan ayrıldılar.

Amaç kendi tiyatrolarını kurmak.

Ama nasıl? Altan Abi’nin Milliyet’te bayağı geniş bir köşesi var bir duyuru yayınladı;

“İstanbul sur içinde tiyatro salonu yapmaya uygun bildiğiniz depo, ardiye, kahve, hangar varsa lütfen bildirin. Bir de bize 1 TL bağış yapın.”

Gerisini Altan Abi’den dinleyelim:

“Ulvicim, gazetede çalışıyorum bir gurup geldi. Önde kalın paltosunu omzuna atmış elinde tespih oturaklı bir adam, arkada da adamları, adamın…”

- Altan Erbulak sen misun?

- Evet!..

- Sen salon mu isteyisun?

- Evet!

- Cel benimle.

Arabalara bindik, Aksaray, Çapa, KocamustafaPaşa’ya geldik. Yangın yeri gibi bir arsa.

- Ha purasu olur mi?

- Olur.

- Çiz! 

Elime bir dal parçası verdiler, çizdim. “Şurası giriş olur..” filan. “Hasan Abi” dedikleri, hürmet dorukta:

- Sen tavla bileymisun?

- Eh bilirim az-biraz.

- Cel bakayum…

Bir kahveye indik.

Birinci parti bitti, ikinciye başladık.

Adamlarından biri geldi, kulağına birşeyler söyledi. Hasan Abi:

- Cel bakayum.

Arsaya geldik ki iki iş makinesi, temel hafriyatına başlamış bile.

Filim gibi ya hu!

Kısa zamanda inşaat bitti, altta tiyatro salonu, üstte 4-5 kat konut; oyuna başladık ful gidiyoruz; ancak kiradan söz eden yok.

Ağzımı açacak oldum, susturuyor mal sahibi.

- Ne edeceksun kirayı… Boşveeeer!

Sonunda dayanamadım;

- Böyle olmuyor ama Hasan Abi, kira vereceğim…

- Ver işte münasip bi şi!

- Olur mu Hasan Abi mesela “1 TL” desem?

- Vermezsen şerefsizsin.

Üç ay böyle gitti.. 

Aybaşında “1 TL” götürüyorum; “Allah bin bereket fersun" diyip atıyor çekmeceye.

Sonunda ısrar ettim; “Böyle sürmez” dedim, bana:

- Ula sen ne akilsuz adamsın!.. Ben yukardaki dagreleru satacağdım 50’şer bine, altta Altan Erbulak oynuyor diye sattum her birini 100.000 TL’ye!..

-Metin Serezli ile Altan Erbulak, Çevre Tiyatrosu inşaatı sırasında-

Çevre Tiyatrosu”nun ilk oyunu “Yüzsüz Zühtü” o zamanlar İstinye Tersanesi’nde puantör olarak çalışan günümüzün ünlü bir yazarıydı; Kandemir Konduk!

“Hasan Zengin” yalnız soyadı değil, gönlü de Zengin biriydi.

Aksaray Köşebaşı, “KMPaşa Zengin”in de içinde olduğu 7 salonu vardı; ancak kötü kiracılar ve 70’lerin seks filmleri furyası sonu “Çevre” ile “Köşebaşı” kalmıştı elinde.

10 Mayıs 1985’de ise tiyatroculuğumun dönüm noktası mekanı olacaktı Çevre Tiyatrosu.

“İnsanlar ve Soytarılar”…

O Cuma, C.tesi-Pazar fulleyince, iki hafta daha uzatacağız, sonunda ise yaz gelip çatınca durdurcaktık oyunlarımızı.

Hasan abi bir gün, pasajdaki bürosunun önünden geçerken beni çağıracak ve bilinmeyen bir yönünü ortaya koyacaktı:

- Sen bu seyirciyi nasıl getirdin bi salona. Bu benim hayatımın hayaliydi. Bir gün yine bu civarda evim, sabah namazına kalktım. Sinemanın önünde bir kuyruk. Meğersem filimde Türkan Şoray kendi sesiyle ezan okuyor diye laf çıkmış -doğru değil tabii- ben bu sinemaları bu tiyatroları o seyirci için açtım… Sen bu işi nasıl becerdin?

Sonraları bir kez daha oynadık o sahnede.

Merhum Nejat Uygur’un oynadığı yıllarda, kendisi Ankara’da turnede. Hasan Abi:

- Gel tiyatro senin ancak Najat’la anlaşmam var; izin vermez.

- Nejat Abi daha 1 ay Ankara’da.

- Olsun kıskanır.

- Aman Nejat Abi benim neyimi kıskanacak? Ben pürsantajımı da almayayım bakalım ne diyecek?

Pürsantaj” seyirci sayısı üzerinden salon sahibinin aldığı komisyon.

Halletti, oynadık.

Sahnedeki dekoru da kaldırmadılar; onun içinde oynadık.

Civardaki bir yurttan gelen seyirciye:

- Hep dekorunuz az diye yakınırdınız… Alın size dekor!

Yıllar sonra beni Hastahaneye, Haseki’ye çağırdı.

- Alacakaptan, bütün prodüksyon benden! Para düşünme, “H.Ömer’in Adaleti”ni yapalım, oyun!

İnşaallah Hasan Abi” dedim.

Çok yaşamadı. Allah rahmet eylesin.

Yıllardır Işıl Kasapoğlu’nun “Semaver Kumpanyası” orada; güzel işler yapıyorlar, para vererek izlediğim tek tiyatrodur, bazen davetiye de yollarlar.

3 yıl “Kültür Bakanlığı Özel Tiyatrolara Destek Komisyonu”nda olumlu görüş verdim o topluluğa.

Geçen yıl, tek bir oyun için tarih istedim, veremediler; tarihi değiştirdik yine yer bulamadılar.

Salonun adı hala “Çevre Tiyatrosu”.

Ve 27 Mart 2020

Dünya Tiyatro Günü

Kapalıyız, Dünya Çapında.

-“Hayatta Oynamam” kitabımdan-

.

Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI