Anlık hafızamıza güvenen, geçmişimizi ise çok ama çok çabuk unutan bir milletiz, ne yazık ki.
Tarihte kurduğumuz on yedi Türk Devleti’yle -ki bu sayı eksiktir- gurur duyuyorken, on altı devleti nasıl yıktığımızı dile getirmiyoruz.
Bunları yıkmayı nasıl başardık.
Bununla ilgili yapılan çalışmalardan çıkarılan dersler Milli Eğitim ya da YÖK’e bağlı hangi öğretim kurumlarının müfredatında işlenmektedir.
Dünyanın, örf ve adetlerine bağlı en büyük ülkesidir Çin.
Çinliler bu zamana kadar kaç devlet kurmuşlardır veya yıkmışlardır!..
Kullandıkları sistemleri mi çok sağlam ya da sistemleri uygulayan kurumları yönetenler mi muhteşemdi!
Hangi sistemi kurarsak kuralım, hangi teknolojiyi ithal edersek ya da üretirsek üretelim, bunları uygulayanlar da insandır.
Ne yazık ki bütün insanların ilk öğretmeni olan annelerdir ve annelerimiz bize hep güzellikleri aşılamıştır.
Bazen şunu derim; “keşke dünyayı çocuklar yönetse” ama olmuyor.
Orijinal paradigması olanlar zaman içerisinde dejenere oluyor ve dillerine dikenler takılıyor.
İnsan doğmak güzel, ancak insan kalabilmek çok daha güzel.
Hayatımızda başarılı birer birey olmak için kimleri örnek almamız gerekir?
Akşam televizyonların başına geçip izliyoruz bütün haber kanallarını, o kanallar bile reytingleri artsın diye, insanlara kötü örnek teşkil eden haberleri yayınlamaktan zevk alıyorlar.
İnsanların en çok televizyon izledikleri saatlere konulan dizilerin Türk insanına vermek istediği nedir?
O dizilerin ana duygu ve düşünceleri nelerdir?
Şu mümkün değil mi acaba; topluma örnek teşkil etmeyen haberlerin yayınlanmaması -buna bizleri yöneten ve yönetmeye aday olan- parti liderlerinin haberleri de dahil.
Bugün, ülkenin geleceğini şekillendirmek için çırpınan kamu ve özel sektör yetkilileri, 1980 dönemini çok ama çok iyi bilirler.
Hafızamız çok zayıf.
O dönemde bütün siyasi parti liderleri, birbirlerini hep suçlarlar ve sokak eylemlerini teşvik ederler, ülkede yokluk çekilir, kardeş kardeşi öldürürdü.
Bu konu ile ilgili bir anımı anlatmak isterim.
O dönemde, ortaokul öğrencisiyim.
Babam hem yaşadığımız köyde ve hem de çevre köylerde hatırı sayılır birisidir.
Terör olaylarının, kardeşe kardeşini tanıtmadığı bir dönemdir.
Komşu köyden bir kadın gelip babama yalvarıyordu; “abi ne olursun çocuklarımla konuş, birbirlerini öldürecekler, ben anneyim ve çaresizim” diye.
Bir anne bunu hak ediyor mu!
“Sol”un ne olduğunu, “Sağ”ın ne olduğunu bilmeyen gençliğin yok edilişiydi o yıllar.
Sönen ocaklar, yok olan o fidanların yarınları…
Yıllar sonra bu terör olaylarının arkasında kimlerin, hangi devlet ya da devletlerin olduğunu anlıyoruz.
80 ihtilali ile terör bir günde bıçak gibi kesilmişti ve ülke sulha kavuşmuştu ama giden gitti.
Giden Türk Gençliği idi, giden Geleceğimiz idi.
Bu günler de tıpkı yarınların yazıldığı gibi yazılacak ve tarihte yerini alacak.
Yarının çocukları, bizim için ne diyecekler!..
Bizim bizden başka dostumuz yoktur.
Bu coğrafyada yaşayan herkes kardeştir.
Her kim, bu coğrafyada yaşayanların arasına nifak sokmak isterse de haindir.
Ey güzel ülkemin asil yöneticileri, devlet sizlerin elinde.
Hiç kimsenin bilmediklerini sizler biliyorsunuz; çünkü güç sizde.
Bildiklerinizi, bilmeyenler ile uygun şekilde paylaşınız, asil bir millete de bu yakışır; üç gün sonra çok geç olabilir.
Bedava peynirin sadece fare kapanında olduğunu, para alanın emir de alacağını unutmayalım.
Bir elin beş parmağı bile aynı değil.
Hoşgörüyü hakim kılmak esas olmalıdır.
Kullandığınız dikenli dilin ilk kanatacağı beden sizlerin kendi bedenidir.
Kurduğumuz asil ve onurlu devletlerle gurur duyuyorken, yıktıklarımızın iç muhasebesini de devamlı yapalım geç olmadan.
Yapacağımız iç muhasebe bizlerin değil, gelecek neslimizin önünü aydınlatan ışık olacaktır.
Tarihçilere de yazacakları güzel hatıralar bırakmamız gerekir.
Bir önerim de olacak; Afrika ülkelerinin bir asır öncesinde ne tür hatalar yaptıklarını kim yazacak.
Eskiden “ısmarlama ayakkabı” yaptırılır, terzilerde ölçülüp biçilip elbiseler diktirilirdi; artık günümüzde de ısmarlama silahlı veya silahsız terör örgütleri kurduruluyor.
Ismarlama terör örgütleri, görevlendirildikleri ülkelerde, yeraltında ya da yer üstünde faaliyetlerini her türlü kurum ve kuruluşlara sızmak suretiyle de fütursuzca yürütüyor.
Gaflette olmamamız gerekir.
Farkında olmadan ısmarlama örgütlerin, pardon bu taşeronların inşa ettikleri kanalların içinde su misali onların istedikleri yerlere akmayalım.
Bu ülke zor zamanlarında kahramanlar çıkarmıştır.
Zor zamanlar da görmeyelim, kahramanlar da.
Hiç görmez miyiz bahçemizdeki çimenlerde, onlarca farklı canlı bitki yan yana, sırt sırta ve omuz omuza yaşıyor da kavga etmiyorlar.
Düşünebilmek güzeldir.
.
Seyfi Turan, dikGAZETE.com