- İlah, tapınılan veya çok arzulanan mıdır? Para, “İlah”ın yerini alabilir mi?
Beşerden çıkartıp insanlaştıran duygularını kaybeden insanlık, tanrısından uzaklaşıp paraya mı tapmaya başladı?
Eski makalelerimdeki konularda, duyguları işlemiştim; duygular, insanı beşeriyete, ardından insanlaşmaya götüren tetikleyici faktörlerdir.
İnsanlık, “Tanrı” diye paraya mı tapıyor artık?
İlişkilerin dahi tek seferlik çıkar noktasına indirgendiği günümüz dünyasında, suçlu aramaktan ziyade, insanlığın nereye savrulduğunu değerlendirmenin elzem olduğunu haykırmalıyız…
İnsanlığın mirası adına kabul gören duyguların yok edilmesi ile birlikte, mekanikleşen insanlık olarak, gelecekte nerelere savrulacağımızı dahi kestirmenin çok zor olduğu dönemden hep birlikte geçmekteyiz.
Her türlü sorumluluktan kaçan ve çıkarı uğruna herşeyi yapmaya müsait hale getirilen insanlar yığını olduk.
İnsanlık tarihinin akışı sırasında, yaşadıklarımızın not edileceği sayfalara bu günler ‘’kara lekeler’’ olarak not düşülmesin!
Lakin gel gör ki, sahada yaşanan gerçeklikler hiç de arzuladığımız ve olması gerektiği gibi değil maalesef…
İnsanlığa gelecek kaygısının yaşatıldığı, insanlığın korku tünellerine sokulduğu ve dahi, korku ve kaygılarını giderecek tek nesnenin de para olarak sahaya sürüldüğü günümüz dünyasında, hayat kaosların içine sürüklenmektedir…
Egemen güçlerin, tek isteği de bu zaten. Onların tüm senaryoları kaostan çıkar elde etmek ve bu senaryo sayesinde insanlığı, tam bir keşmekeşin içine sokup umutsuzca çıkış yolu aratmaktır.
Tam bir kısır döngü değil mi!
Peki, çıkış yolu nedir? İnsanlık bu kaoslar ve tuzaklardan nasıl kurtulacaktır!
Çözüm bulmanın mümkün olmadığı ve bunun bir kader olarak yaşamamız gerektiği aldatmacasını yırtıp atabilmek için, insanlık tarihini incelememiz gerekir.
Örneğin;
Tarihin hemen her döneminde insanlık bu tür buhranlara ve kaoslara, egemen güçler tarafından -sömürebilmek için- sokulmuştur; ancak insanlık ve sağduyu, her seferinde çıkış yolu bularak galip gelmiştir.
Çünkü; milyarlarca insanın tetikleyeceği itici güç karşısında hiçbir beşeri güç tutunamaz…
Bu gerçeklik, maalesef bizlere unutturuldu veya “herkesin kendi şahsi çıkarı doğrultusunda menfaatperestçe davranması sonucu, bu gerçekliğin üzeri örtülebildi” dersek kelam yerini bulacaktır.
Neden tüm dünyada “devlet yapılarının hantal olduğu” yalanı parlatılmaktadır!..
Neden insanlığın hak arayış mekanizması olan devletler tasfiye edilmek istenmektedir!..
Neden tasfiye edilmek istenen devlet yapılarına alternatif olarak özel şirketler parlatılarak sunulmaktadır!..
Öyle ya; özel şirketler de olsa işlemesini sağlayacak olan yine insan değil midir!
Nasıl oluyor da devlet kademesinde faliyet yürüten insanın çalışması hantal oluyor ama aynı insan, özel şirkette faliyet gösterince verimli oluyor veya daha verimli olduğu algısı oluşturuluyor?
Bunun altında yatan sebep nedir?
Devlet mekanizması, insanların haklarını koruyan ve kollayan mekanizmadır. Bu mekanizma ile kazanılan tüm haklar, maalesef siyaset mekanizması sayesinde insanlığın elinden alınmıştır.
Devlet ve siyaset mekanizması uyumlu şekilde çalışarak milletin haklarını korumak ve kollamak ile vazifelidir. Doğru olan budur…
Karşılıklı restleşmeler ve iktidar elde etmek adına yapılan tüm müdehaleler, milletin çıkarlarını savunmak adına değil de iktidarların devamlılığı üzerine kodlandığından dolayı, birikimler ve değerlerimizi kaybettik. Kaybettiklerimiz sayesinde kaoslar ile hep birlikte yüzleşmek zorunda kaldık.
Milliyetçilik kavramının doğru kodlar üzerinden benimsenmesi devletin, yani hak arama mekanizmasının güçlü kalmasını tetikler ve bunu sürekli kılar.
Devlet mekanizması, etnik kimliğe veya belli bir topluluğa hizmet etmek üzere kurgulanmaz ve çalıştırılmaz…
Vatan olarak bilinen sınırlar içerisinde birbirlerine ortak aidiyet ile bağlı olan topyekün milletin çıkarlarını, devlet mekanizması ayırt etmeksizin korur, kollar ve gözetir!.. Devletin vazifesi budur.
Geleceğimize sahip çıkmak adına, herhangi bir egemen güç tarafından GELECEĞİMİZİ İPOTEK altına aldırtmamak adına, haklarımızı koruyan, kollayan ve dahi gözeten mekanizmamızı yaşatmak ve etkin kılmak zorundayız.
Aksi taktirde, insanlığın sahip olduğu tek hak arama aygıtını da kaybeder isek, geçmiş çağlarda acı şekilde tecrübe edildiği gibi; KÖLELER olarak hayatımıza hep birlikte ve sefil bir şekilde devam etmek zorunda kalacağız.
SON SÖZ;
Tüm insanlığa davettir…
Haklarınızı aramak için kurguladığınız devlet mekanizmalarınızı koruyunuz ve sahip çıkınız…
Aksi taktirde gelecekte yaşamak zorunda bırakılacağımız ‘’ÇAĞ’’ modernizm içinde KÖLELİK ÇAĞI olacaktır…
Menfaatin ve şahsi çıkarların esiri olmamak adına, modern dünya olarak sunulan KÖLELİK SİSTEMİ ve tüm bu aldatmacalarından vazgeçip reddetmek, kölelikten kurtaran yolun taşlarını döşeyecektir.
İnsanlık mirası olarak biriktirdiğimiz duygularımız, ‘PARA’ya tapınmanın önünde set oluşturur.
Böylelikle bizim olan geleceğimiz, İPOTEK ALTINA sokulmaktan kurtulur…
Yerle yeksan edilen putperestlik ve kölelik düzeni zamanında, küçük ve büyük putlar da mevcuttu…
Bugün o küçük putlardan sayılabilecek şey sakın PARA olmasın!..
Geleceğimizin ipotek altına alınamadığı güzel günler adına…
Kalın sağlıcakla.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete