Kâmil insan olmanın bir bedeli var, değerli dostlar..
Bu bedeli zaman zaman ödüyor insanoğlu..
Öyle bir garip zaman diliminde bulunuyoruz ki, adam kılığında görünenlerin önemli bir kısmı defolu..
Ve ister istemez de bu kişilerle muhatap oluyorsunuz..
Adamı dinliyorsunuz, “ağzından adeta bal akıyor, aman ne bilgili insan, ne allâme kişi” diyorsunuz!..
Hayatına bir bakıyorsunuz, davranışlarını bir süzüyorsunuz ki, yaptıklarıyla, anlattıklarıyla, yazıp çizdikleriyle, yaşantısı farklı..
İnsanlarla teşrik-i mesaisi, sakat!.. Ruhen defolu, cismen naylon!..
Peki, sahiden geziyor mu ortalıkta bunlar?.. Geziyorlar maalesef ve son derece de izzet-ikram görüyorlar...
Her meşrepte, her istikamette de bulunuyorlar..
Kısacası, bukalemun gibiler..
Sırnaşık olduklarından bulundukları yere iyi çörekleniyorlar..
Bu tipler fırsat düşkünüdürler.. Menfaatleri için başkalarını bozuk para gibi harcarlar..
Bu insanlarda “ideâl” filân da olmaz..
En ateşli “ideâlist” gibi görünürler, ama hikâyedir..
Bunlarda insan kıymeti de yoktur.. Emeğe saygı hele hiç yoktur!..
Kendi ürünlerinin dışındakileri önemsemezler..
“Bunları bazen aşırı mütedeyyin, bazen de haddinden fazla milliyetçi fotoğraflarda görebilirsiniz.. Bazılarını da solcu, liberal, hatta Allah’sız, kitapsız, saflarda da izleyebilirsiniz..”
Öyle ya; hasetlik yapan, fitne üreten, şan, şöhret için insanın üzerine basan, işi gücü dedikodu olan kişi, mütedeyyin olsa ne olur, inançsız olsa ne olur?..
Tek cümleyle, Allah (cc) bunların şerlerinden emin eylesin!.. Yollarını, dürüst insanların yollarıyla kesiştirmesin.. (Amiiin!..)
Kıymetli dostlar;
Kafamın takıldığı bir şey daha var..
O da, kanaat önderleri pozlarında olanların aşırı ve hak etmedikleri kadar iltifat görmeleri..
Gerçek Allah dostlarını ayırıyorum bir kenara..
Onların isimlerini zikretmek istemiyorum, zira onlar kendilerini bilirler ve sık sık isimlerinin anılmasını da istemezler.. Ancak; hocalığı, âlimliği, üstatlığı, ya da başka unvanları hak etmediği halde insanları karşılarında iki büklüm vaziyete sokanlar var ya, işte onları hiç mi hiç hazmedemiyorum..
Aslında onlarda kabahat yok, kabahat eğilip bükülenlerde, bükülürken de adeta şekil değiştiren çapsızlarda!..
Adamın fotoğrafına bakıyorsun, din âlimi, ya da aşırı lâik ilim adamı pozlarında, fakat enaniyet tavan yapmış!.. Sanki küçük dağları bu efendi yaratmış!.. Karşısındakiler de öyle ezilip büzülüyor ki, beriki ister istemez havalara giriyor!.. “Aman efendim, tamam efendim, siz bilirsiniz efendim, nasıl tensip buyurursanız efendim, vs..”
Af buyurun, neredeyse bir “def-i hacetiniz olayım efendim” demedikleri kalıyor, biçarelerin!.. Belki diyenler de vardır, ben bilemiyorum..
Bazı toplantılarda görüyorum.. İnsan soru sormak istiyor, adam hoşuna gitmeyen soru olunca soranı azarlıyor.. Nezaket diye bir şey yok, zarafet ise hak getire!.. Konuşunca susmuyor, kendi tespitlerinden başka görüşü kabul etmiyor.. Kısacası havalarda uçuyor.. Kimse de “nereye uçuyorsun be hemşerim” demiyor, diyemiyor!..
Diyemez, çünkü kendisinin hazretin yanında bir “hiç” olduğuna inanıyor, ya da öyle inandırılmış.. Evet, mütedeyyininde de, lâikinde de durum bu!..
Halbuki gerçek manadaki Allah dostları böyle mi?..
Değil elbette..
Onlar kemâle ermenin keyfini çıkarıyorlar.. Çünkü o lezzete varmışlar!.. İnsanı seviyorlar, Halik-i Zülcelal’in (cc) yarattığından dolayı..
Kalplerinden saygıyı eksik etmiyorlar, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’dan (sav) ötürü..
Netice-i kelâm; gerçek Allah dostları susarlar, az konuşurlar, hele de hiç boş konuşmazlar..
Bakın geçenlerde de paylaştığım gibi Sâdık Solâkzade isimli bir gönül eri ne demiş, hadi bir kere daha hatırlatayım..
KELÂMIN FİDDE İSE SÜKUTUN OLSUN ZEHEB.. KEMAL EHLİ KEMALATI SÜKUT İLE BULDU HEP..
Kâmil insanın portresi işte budur..
Az konuşan, çokça susan!..
Peki var mı böyleleri?..
Olmaz mı?..
Rabbilalemin kâinatı hiç boş bırakır mı?..
Ne demiş Ziya Paşa;
EN UMMADIĞIN KEŞFEDER ESRAR-I DERUNUN, SEN HERKESİ KÖR, ALEMİ SERSEM Mİ SANIRSIN?..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com