- Gazze’nin savaşçıları, moralli ve son nefese kadar mücadele edecektir, durum gayet net…
- Gazze’yi kurtaramaz isek, “İlk kıblemiz ve Kırmızı çizgimiz” olarak sürekli konuştuğumuz Kudüs için zor günler kapıda demektir
Bu savaşın iki amacı var, Gazze’nin 20 yıldır gerçekleştirilemeyen Sina’ya taşınma planının bugün bombalarla yerle bir edilerek gerçekleştirilmesini sağlamak. Bu gerçekleşmez ise Gazze’den Hamas’ı tasfiye ederek yeni bir koalisyona Batı Şeria’ya dönüştürmek.
İsrail, 2008’den bu yana Gazze’ye 5. saldırısının planı Gazze’yi boşaltmak veya Hamas’sız bir Gazze oluşturmak. Gazze düşerse gerçekten Filistin için tarihin ikinci 1948 NEKBE travması yaşanacaktır.
Araplar özellikle dört ülke Mısır, Suriye, Ürdün ve Irak, “67 ruhunu canlandırarak İsrail ile siyasi ve ekonomik alanda ciddi bir şekilde savaşma arzusu ile bir araya gelemez ise bu kez Arap dünyası Kudüs için daha büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır.
Gazze'de geçmişte yaşananlar…
1948,1967 ve 1973 Arap ülkelerinin İsrail ile giriştikleri üç savaşı akıllara getiriyor.
Filistin'de İngilizlerin manda yönetimi sona erer ermez silahlı örgütler, 14 Mayıs 1948'de David Ben Gurion tarafından İsrail devletinin kurulduğunu duyurmuş ve İsrail'in kurulmasıyla aynı dönemde yaşanan 1948 Arap-İsrail Savaşı, Filistinlilerin yaşadığı acıları azaltmazken, o günden bugüne, topraklarının işgal edilmesini de durduramadı.
Arap birlikler, Mayıs 1948'de Filistin'deki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine saldırılar düzenledi. Silah ve teçhizat açısından zayıf olmalarına rağmen bu birlikler, silahlı Siyonist çetelerin ele geçirdiği Filistin topraklarında tekrar kontrolü sağlamıştı. Ürdün, Irak, Suriye, Mısır ve Lübnan orduları, Filistin'de Siyonistlere karşı ilerlemeler kaydetti.
Arap-İsrail savaşları…
Tarihe Arap-İsrail Savaşı olarak geçen 1948'teki savaşın başında Arap ülkelerinin orduları İsrail'in işgal ettiği bölgelerde kontrolü sağlayarak İsrail'e karşı zaferler kazandı.
Buna göre Mısır birlikleri, Beytullahim ile Kudüs'ün güney kırsallarına kadar ulaştı. Mısır güçleri ayrıca Yafa kentinin sınırları, Necef (Negev) bölgesi ve Akabe Körfezi'ne kadar ilerledi.
Suriye birlikleri, Celil kenti (bazı Yahudi yerleşim birimleri hariç) ve Taberiye Gölü'nü kontrol altına aldı.
Lübnan birlikleri, Akka şehrine yaklaştı, Nasıriye kentinin güneyindeki köylere kadar ulaştı. Irak birlikleri Tel Aviv'i kontrol altına aldı. Cenin, Tulkerm ve Kalkilya'ya vararak, Akdeniz'e 13 kilometre uzaklığa kadar ilerledi.
Ürdün birlikleri, Kudüs, Ramallah, Lid ve Remle'de kontrolü sağladı ve hatta bölgede Irak ve Mısır birlikleriyle buluştu.
Çatışmalar sonucu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararıyla 11 Haziran 1948'de ilk ateşkese varıldı.
Ateşkes kararı, tarafların bulundukları konumlardan ileriye gitmemesini, savaşan asker ve güçlerinin sayısını artırmamasını öngörüyordu.
Söz konusu kararla, bölgedeki çatışmalar 4 hafta durdu.
Filistinliler ve Arap birlikleri ateşkese bağlı kaldı. Ancak İsrail, ateşkesi ihlal etti ve bu 4 hafta boyunca durumu lehine çevirdi.
İsrailliler, bu süreçte askeri güçlerini çoğalttı. Ateşkese bağlı kalmayarak, silah, cephane ve teçhizatın yanı sıra savaşçılarını da arttırdı.
Uluslararası müdahale ve ateşkes, Arap ordularının sahada kazandığı zaferleri İsrail lehine çevirdi.
Bu durum, İsrail'e fayda sağladı ve dengeleri onun lehine değiştirdi.
Öte yandan İsrail'in ateşkes ihlallerini görmezden gelen ABD ve İngiltere gibi büyük devletler, Arap ülkelerinin silah ve teçhizat edinmesine engel oldu.
O günün Arap ülkeleri ve liderleri…
İsrail’in işgal ettiği kutsal toprakları geri almak için İsrail’e karşı Gazze, Doğu Kudüs, Batı Şebria ve Golan tepelerini geri almak için birlik olmuş tam üç kez İsrail ile savaşmışlar. Her yenilgi sonrası intikam hisleri ile tekrar savaşa girmişler.
1948, 67, 73 yılları Mısır, Suriye, Ürdün fiili sıcak çatışmalara girerken Irak, Libya, Suudi Arabistan da bu savaşlara destek vermiştir.
O günün Arap ülkeleri, sahip oldukları askeri eğitim ve silah gücünün çok zayıf olmasına karşın, ABD ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan İsrail’e karşı bir mücadele vermişlerdir.
Bugün Arap ülkelerinin ekonomik ve askeri gücünü geçmişle kıyasladığımızda çok daha büyük potansiyele sahip olduklarını görüyoruz.
Mısır, Suriye ve Ürdün, İsrail ile geçmişten bu güne yaşanan üç savaşta önemli bir tecrübe ve role sahiptir.
Bugün işgal edilmiş kutsal Filistin toprakları 48 ve 67 de bu üç ülkenin sınırları içerisinde idi.
Bu yüzden son Arap ve İslam ülkeleri Filistin Zirvesi’nden 1,5 milyar Müslüman toplumu artık somut bir direnç ve yaptırım beklemektedir.
Arap ve İslam dünyasının her ne kadar kendi içerisinde özgürlük, demokrasi, insan hakları, mezhep savaşları sorunu kavgası ile meşgul olsalar da en azından Filistin sorununun İslam dünyasını hala bir masada tutma gücüne sahip olduğunu görüyoruz.
22 Arap ülkesi halâ sessizliğini koruyor!..
Arap dünyası, hiç değilse bu kez sahip olduğu enerji ve ekonomik gücünü silah olarak kullanabilir.
Gazze açık hava hapishanesi ve direnişin merkezinden baktığımız zaman özellikle Arap ülkeleri liderleri, dedelerinin İsrail’e olan tavırlarına benzer bir (ekonomik) savaşı neden düşünemezler. Sahip oldukları doğal gaz, petrol ve ticari gücü bir silah olarak neden kullanmazlar.
Bugün Gazze’de bir avuç Hamas ve diğer Filistin direniş guruplarının mücadelesi karşısında yaklaşık 360 milyon kişinin yaşadığı toplamda 22 Arap ülkesinin sessizliği, büyük bir trajedi olarak tarihe geçmektedir.
“Gazze'yi yerle bir et ve boşalt” planı…
Tüm dünyanın ve Arap İslam âleminin gözleri önünde son özgür Gazze toprağı İsrail, ABD ve İngiltere’nin desteği ile 5. kez işgal planı saldırısıyla karşı karşıyadır.
2008-2012, 2014 ve 2021 de Gazze’ye yapılan tüm İsrail saldırılarının tek amacı Gazze’den sistematik göçü sağlamak idi.
İsrail’in kontrollü düşük yoğunluklu saldırıları, Gazze halkının direnişi karşısında beklenen kazanç elde edilemeyince bu kez 7 Ekim saldırısı sonucu “Gazze’yi yerle bir et boşalt” planı devreye girmiştir.
Bugüne kadar ateşkes için BM, ABD, İngiltere devletleri ile uluslararası bir mekanizma devreye giriyordu. Bu kez maalesef NATO, AB, BM tüm küresel emperyalist güç merkezleri İsrail’in saldırılarına karşı sessiz ve birçoğu destek vermektedir.
İşgal edilmiş Gazze’yi, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı kurtaracak olan tek çözüm özellikle Filistin topraklarının Gazze, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepesi’nin sahipleri olan Mısır, Suriye ve Ürdün’ün bedel ödemeyi göze almaları gerekiyor.
Arap devlet yöneticileri, bu bedeli alamazlar ise, önümüzdeki süreç, Arap halkları, toplumları, sivil insiyatifleri ile ciddi bir yeni iktidar değişimlerine sahne olabilirler.
Filistin mücadelesinde siyasi aktörler devre dışı!..
Filistin direnişi, Arap toplumlarında her zaman çok sürpriz gelişmelere gebe olmuştur.
Gazze, Filistin direnişi sadece Arap İslam dünyasında değil, Batı Hristiyan dünyasında da, insani-vicdani bir durumu sembolize eder.
Bu Gazze’yi boşaltma planı, 2000’li yılların başından beri ABD tarafından Mısır liderlerine Hüsnü Mübarek, Mursi ve Sisi’ye çeşitli vaatler, teklifler ile dayatılmış ve kabul görmemiş bir plandı.
Son olarak, 2018 ABD Başkanı Trump, “Yüzyılın Projesi”, “Normalleşme Planı”nı devreye soktu. Fakat bu normalleşme planında masada maalesef Filistin Aktörleri değil, ikinci-üçüncü Arap ülkeleri vardı.
Filistin halkı ve mücadelesinin siyasi aktörleri her zaman devre dışı kaldı.
Mahmud Abbas'dan ABD ve İsrail'i mutlu etmeyen açıklama!..
“7 Ekim Savaşı Hamas’ın başlattığı bir savaş değil, İsrail’in ‘Gazze’yi Boşaltma Savaşı’na ön alma direnişi idi.”
Savaşın ilk haftasında ABD Başkanı Biden, “Savaş sonunda Gazze’yi artık ne Hamas, nede Tel Aviv yönetmeyecektir” dedi.
Burada Filistin Ulusal Yönetimi (Mahmut Abbas ) ve bir koalisyon yönetim tarzı planlanıyordu.
İlk ana plan 2006’da seçimle işbaşına gelen Hamas Yönetimi’ni Gazze’den tasfiye etmekti.
FKÖ lideri Mahmut Abbas, saldırıların ilk haftasında “Filistin’in direniş hakkı vardır” açıklaması ile Hamas’a desteğini belirtti.
Bir müddet sonra da Hamas’ın Filistin halkı adına genel olarak söz söyleme temsiliyeti olmadığını açıkladı.
Abbas burada Hamas’a; “uluslararası arenada Filistin sorununun muhatabı benim” mesajını vermiştir.
ABD’nin “Gazze’yi artık Hamas yönetmeyecek” planına Mahmut Abbas’ın, “Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’nin de içinde olduğu geniş çerçeveli bir planın içerisinde oluruz” cevabı ise ABD’yi de İsrail’i de memnun etmiş görünmüyor.
Gazze'ye “ikinci Nekbe”yi yaşatma planı!..
Gazze’ye Arap Dünyası aktif olarak desteğini vermezse Filistin, ikinci büyük felaketi 1948 yeni sürgünü NEKBE’yi yaşayabilir.
İsrail'in 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi, Filistinliler için onlarca yıldır devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı oldu.
Bu nedenle 14 Mayıs'ı takip eden gün yani 15 Mayıs "Nekbe" (Büyük Felaket) günü olarak sembolleşti.
Günümüze kadar uzanan bu süreçte Filistin topraklarının büyük bölümü işgal edildi.
Sistematik katliamlarla binlerce Filistinli öldürüldü.
Bir milyona yakın kişi vatanından sürüldü.
675 köy yok edildi ve bazı kentler Yahudileştirildi.
Nekbe'den bu yana işgali genişleten İsrail, 27 bin km’lik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koydu.
Filistinliler ise bu alanın yüzde 15'ini kullanabiliyor.
İsrail ayrıca 1967'de işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da da yasa dışı Yahudi yerleşim birimi inşaatlarına devam ediyor.
İsrail, İngiltere ve ABD açıkça Gazze’ye ikinci ‘NEKBE’yi yaşatmaya çalışıyor.
Gazze’yi bu kez yalnız bırakmanın Filistin’e faturası daha büyük olacaktır.
Arap liderlerine Netanyahu ayarı!..
Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde: "Eşit olmadığımız bir savaş veriyoruz ancak bu, dünyaya bir ders olacak ve tarihe geçeceğiz" sözü, kararlı onurlu bir mücadelenin içerisinde olduklarını fakat bu sözü; “Arap İslam dünyası, üzerine düşeni yapmalıdır” şeklinde okumak gerekiyor.
Arap liderlerine ayar veren Netanyahu: “Eğer gücünüzü korumak istiyorsanız tek bir şey yapabilirsiniz; o da sesinizi kesmektir...” açıklamasına hala tek bir Arap liderinden cevap gelmedi.
Bu aslında İsrail’in açıkça Gazze’yi yerle bir ederek boşaltma planında kararlı olduğunu gösteriyor.
Arap İslam Dünyası Zirve katılımcıları, sadece Gazze Refah kapısını insani yardıma açabilse bu bile büyük bir başarıdır.
Netanyahu’nun “Hizbullah'a İsrail'i sınamamasını tavsiye ediyorum” tehdidi aynı zamanda İran’a verilmiş bir mesajdır. Tabii bu 7 Ekim Savaşı, İsrail saldırısı aynı zamanda İran için çok büyük bir sınav olmuştur. Bu dönem tüm Arap ve İslam ülkeleri yıllarca İran’ın Kudüs hassasiyeti ve retoriklerinin oluşturduğu heyecan ve dinamizmin sonuçlarını merak ettiği, sabırların zorlandığı bir dönemdir.
Gazze Filistin direnişi…
Hayatlarını, ömürlerini kutsal topraklar için feda etmeye hazır destansı bir mücadele sergiliyorlar.
İsrail in eski istihbarat birim yöneticilerinin çok önemli Hamas analizleri var;
“Hamas, aldığı darbelere rağmen ayakta, komuta ve kontrol yapılarının çoğu hasar almadı, yani elindeki imkanlarla bize hâlâ büyük hasar verebilir.”,
“Gazze’deki Hamas liderleri Yahya Sinvar, Muhammed Deif ve Mervan Issa, savaşı düzenli şekilde nasıl yöneteceklerini ve askeri kanattaki operatörleri nasıl kontrol edeceklerini biliyorlar.”,
“Gazze’deki savaşın tüm boyutlarında hem Hamas’ın hem de İslami Cihad’ın kabiliyetleri ve sürprizleri var.”,
“Hamas’ın liderleri ve savaşçıları kararlılar, yıllarca bu anlar için eğitim alıp hazırlandılar.”,
“Hamas ideolojisi, Gazze’nin kalbinden kısa vadede sökülüp atılamayacak.”
Arap ülkelerinin cesaretsizliği!..
Gazze’nin savaşçıları, moralli ve son nefese kadar mücadele edecektir durum gayet net.
1948 Arap–İsrail Savaşı veya Birinci Arap–İsrail Savaşı, Filistin'de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948'de Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Millî Konseyi'nin, İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etmesinden birkaç saat sonra Arap Birliği'nin İsrail'e savaş ilanıyla başlayan savaştır.
Bugün Filistin Gazze halkı, 48’de dedelerinin İsrail’e saldırdığı o cesareti, ellerindeki imkânsızlıklara rağmen gösterirken, Arap ülkelerinden sadece çok basit insani yardım için bir koridor açma cesaretini göstermelerini istemektedir.
“2021’de Hamas Hareketi'nin Gazze Sorumlusu Yahya es-Sinvar, İsrail'in Kudüs'teki ihlallerini sürdürmesinin bölgede büyük bir dini savaşa sebep olacağını belirtmişti. Filistin direnişi, Tel Aviv'de sokağa çıkma yasağını mecbur kıldı" diyen Sinvar, İsrail güçlerinin ise Hamas'ın askeri ve siyasi lider kadrosu ile idare ve kontrol merkezini hedef almada başarısız olduğunun altını çizdi.
Yahya es-Sinvar, İsrail'in kara operasyonu hilesiyle hareketin seçilmiş 500 adamına yönelik suikast girişimine çalıştığını ancak bunda da başarısız olduğunu ifade etti.
Hamas'ın kontrolünde 500 kilometrelik bir yeraltı tüneli olduğunu açıklayan Sinvar, İsrail güçlerinin bunun ancak yüzde 5'ine zarar verebildiğini aktardı.
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün çağrısı!..
Sinvar, İsrail'in düzenlediği suikastlarla Hamas'a 2.,3. ve 4. seviyeden bağlı 15 kişiyi öldürdüğünü dile getirdi.
FKÖ'nün Hamas, İslami Cihad ve askeri güçleri olmadan kültürel ve politik bir kompartımandan başka bir şeyi temsil etmediğini savunana Sinvar, şu anda Filistin birlik hükümetinin kurulmasının savaşın düzeyine uymadığını kaydetti.
Sinvar, tüm tarafları Filistin iç siyasetini yeniden düzenlemek ve kapsamlı bir strateji oluşturmak için tek bir masa etrafında toplanmaya çağırdı.
En son İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 10 Mayıs'ta başlattığı saldırılar, varılan ateşkesle 21 Mayıs'ta sona ermişti. İsrail'in saldırılarında 66'sı çocuk, 39'u kadın toplam 254 Filistinli hayatını kaybetmiş, 1948 kişi de yaralanmıştı.
Gazze, 2008’den beri İsrail ve ABD’nin çeşitli saldırı ve provalara sahne oldu. Bugünkü savaş, gerçekten büyük bir kırılma ve dönüm noktasıdır Filistin için.
Bu direniş, Batılı Hristiyanları ayrıştırıyor!..
Avrupa, Gazze direnişine toplumsal destekler her geçen gün artarken, siyasi cephelerde de öz eleştiriler yaşanıyor.
Fransa'nın İslam ülkelerinde görev yapan 10 Büyükelçisi, Macron'a bir mektup yazarak İsrail yanlısı politikasının yanlış olduğunu İslam ülkelerini kalıcı olarak kaybedebileceklerini söylemesi çok değerli bir gelişme.
Fransa diplomatları; "Orta Doğu'da İsrail lehine konumumuz, Fransa'nın Arap dünyasındaki itibarını ve nüfuzunu kaybettiriyor" İtirazlarını Arap İslam dünyası henüz istenilen fırsata çevirebilmiş değil.
Gazze Filistin direnişinin metodu, sivil toplumları Filistin için büyük bir desteğe ilgiye çevirmiş durumdadır.
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü: “Dünya çapındaki gösterilerin yüzde 95'i Filistin yanlısı, yalnızca yüzde 5'i İsrail yanlısı” olduğu bilgisini paylaştı.
Batı dünyasında Filistin sorununu 1970’li yıllardan bu yana bir Arap İslam sorunu değil de, insanlık ve özgürlük sorunu olarak gören cesur ve vicdanlı bir potansiyel var, bu çok önemlidir.
Arap dünyasının en önemli sorunu İsrail’e karşı siyasi ekonomik ve diplomatik bir savaş ilan edecek cesareti ortaya koyamamaları.
Bu kez gerçekten Gazze’nin sahibi Mısır ve Doğu Kudüs Ramallah’ın sahibi Ürdün ile Golan Tepelerinin sahibi Suriye’nin siyasi, ekonomik bedel ödemesi gerekiyor.
Direniş hattı cepheleri bugün büyük vebal atında!..
Mısır’da Mursi iktidarda kalabilseydi, Suriye’de İslamcılar, İran ve Rusya rejimle uzlaşabilseydi, bugün İsrail, Gazze’ye bu şekilde saldırma cesaretini gösteremezdi.
Ulusal çıkarlar ve mezhepsel yargılar üzerinden yapılan jeopolitik okumalar maalesef tarihi hataların sürdürülmesi sonucunda bugün çok büyük kayıplar veriyor.
İslam dünyasının önemli sorunu, İran ve Arabistan’ın mezhepsel öncelikleri ve ulusal çıkarlarını önemsemeleri Ortadoğu’da emperyalist odaklara karşı var olan toplumsal direncimizi çökertmiş olmalarıdır.
Maalesef Arap ve İslam dünyası olarak geldiğimiz noktada Gazze’yi kurtaramaz isek, “İlk kıblemiz ve Kırmızı çizgimiz” olarak sürekli konuştuğumuz Kudüs için zor günler kapıda demektir.
.
Osman Atalay, dikGAZETE.com