Sözcü’yü, “Yandaş” diye yaftaladığı o köşe yazarları kurtardı… Fetullahçı Terör Örgütü'nü (FETÖ) arkalayan yayınlar yaptığı iddiasıyla hazırlanan iddianame sonucu savcılığın tanıkları olarak ifade veren köşe yazarlarının nasıl olup da önceden yazıp-söylediklerini inkâr edercesine konuştukları merak konusu oldu.
“Savcının tanıkları” nasıl olup da "Sözcü’nün tanıkları” oldu?” diye başlık attığı yazısında Rasim Bolbol, “FETÖ Sözcü’sü…”ne karşı çıktıkları mahkemede, çok kısa bir zaman önce söylediklerini inkar edercesine ifade veren, sonucunda ise o gazeteye “Savcının tanıkları Sözcü’nün tanığı oldu” başlığı ile konu olan 4 gazetecinin söylediklerine dikkat çekti.
İşte, Star Gazetesi yazarları Hüseyin Gülerce ve Ersoy Dede ile Türkiye Gazetesi yazarları Fuat Uğur ve Cem Küçük’ün yakın zamanda dile getirdikleri ifadeler karşısında “İhanetin Sözcü’sü”nden “Bu iddianame deli saçması…”na nasıl gelindi noktasında hatırlatmalarda bulunan o yazı
:
Hafta içi, Sözcü gazetesi davasında önemli bir gelişme yaşandı.
Gazetenin sahibi Burak Akbay ile 3 gazete çalışanının yargılandığı davada ara kararını açıklayan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, cezaevinde tutuklu bulunan Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’yu yurtdışına çıkış yasağı koyarak tahliye etti.
Mahkeme, gazetenin sahibi Akbay hakkındaki yakalama kararının ise devamına hükmetti.
Kimin tahliye edileceğine, kimin tutuklanacağına elbette bağımsız mahkemeler karar verir, bizi işin bu boyutu ilgilendirmiyor…
SÖZCÜ BAŞLIĞINDA GİZLENEN TUHAFLIK...
Bizim dikkatimizi çeken ayrıntı, olayların merkezindeki Sözcü gazetesinin, 9 Kasım Perşembe, yani muhabirleri Gökmen Ulu’nun tahliyesinin hemen ertesi günü attığı “Savcının tanıkları Sözcü’nün tanığı oldu” başlığında gizliydi.
Habere göre, davanın savcısının Sözcü aleyhine gösterdiği tanıkların tamamı, Sözcü ile ilgili suçlamalarını geri çekerek “Sözcü FETÖ’cü olamaz” demişlerdi.
Gerçekten de tuhaftı…
“Savcının tanığı” olan dört isim, nasıl olmuşsa olmuş, birden bire “Sözcü’nün tanığı” hüviyetine bürünmüştü.
O dört gazeteci, Sözcü’yü adeta dört ayak üstüne düşürmüştü.
"İDDİANAMENİN ACİLEN BİTİRİLMESİ..."
Mesela;
Sözcü’nün her gün “Atatürkçü” maskesi takıp FETÖ taktikleriyle operasyon çektiğini, söz konusu gazetenin FETÖ’nün yalanlarını servis etmekten başka bir vazife icra etmediğini her fırsatta dile getiren Fuat Uğur, Gökmen Ulu’nun tahliye edildiği duruşmada “Ben, Sözcü gazetesinin FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair hiçbir şey bilmiyorum” deyivermişti.
“Vatana ihanetin dibini buldu” dediği Sözcü’nün Fetullah Gülen yetiştirmesi Burak Akbay’a sipariş yöntemiyle “kurdurulduğunu” yazan…
Aynı Akbay için “Adaletten kaçıp İngiltere’ye sıvıştı” diyen…
Sözcü Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan’ı “Tam FETÖ’ye uygun bir karakter” olarak tanımlayan Fuat Uğur, iddianamede somut kanıt göremediğini belirtip “davanın acilen bitirilmesi gerektiğini” de “öğütlemişti”.
•
EVVELCE, "SÖZCÜ FETÖ'NÜN YALTAKÇISIDIR..." DİYEN GÜLERCE...
Peki ya, evvelce, Sözcü gazetesinin “FETÖ tetikçiliği” yaptığını belirten Hüseyin Gülerce?..
O ne demişti Sözcü davasının ikinci celsesinde?
Evet, zamanında “Sözcü FETÖ yaltakçısıdır, FETÖ’nün millete doğrulttuğu bir silahtır. Sözcü, ihaneti ortaya çıktıktan sonra da FETÖ’ye destek vermeye devam etmiştir” diyen Gülerce de “sanıklarla ilgili bire bir tespitinin ya da tanıklığının olmadığını” belirtmiş, kendi deyimiyle “FETÖ etkisindeki medyanın ipliğini pazara çıkarabilecek, FETÖ’nün verdiği belgelerle casusluk yapılmasını ortaya koyabilecek, Erdoğan’ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasının tezgâhını ispatlayabilecek dava”da sükût etmeyi yeğlemişti.
•
"İHANETİN SÖZCÜSÜ'NDEN, "FETÖ'CÜ OLMASI DELİ SAÇMASIDIR"A...
Yazılarına “İhanetin Sözcü’sü” başlığını atıp “Sözcü, 17 Aralık’tan 15 Temmuz’a gelene kadar geçen süre içinde FETÖ’nün operasyonlarını, ‘muhalefet’ kılıfı altında sundu” tespitlerinde bulunan Ersoy Dede de Fuat Uğur ve Hüseyin Gülerce’den geri kalmamıştı.
Bir dönem “Sözcü hep FETÖ’nün bir kanadıydı” diyen Dede, 8 Kasım’daki Sözcü davasının ikinci celsesinde ise “Benim açımdan Sözcü gazetesinin FETÖ’cü olması deli saçmasıdır” deyivermişti.
“15 Temmuz gibi bir kalkışmada, darbe girişiminde, devlet başkanının geceyi geçirdiği otelin koordinatlarını vermenin bir bedeli olmalı.. Bunu kimse habercilik diye yutturmaya çalışmasın. Sözcü Gazetesi de bu ihanetin bedelini ödemeli” satırlarının sahibi Dede, mahkemede şaşıp, o “ihanet” haberine imza atan Gökmen Ulu’nun tutuklu olmasını doğru bulmadığını söyleyivermişti.
VE SÖZÜN BİTTİĞİ YER...
Geçmişte “Ertuğrul ve Burak Akbay’ın sözde muhalif Sözcü gazetesi Emniyet-Yargı cuntasının faaliyetlerini hiçbir zaman eleştirmez. Daha doğrusu eleştiremez. Özellikle hedef saptırır” diyen Cem Küçük’ün “Bu iddianameye bakarak ‘Sözcü gazetesi FETÖ’ye yardım ve yataklık ediyor’ denemez. Bu komik” sözleri ise tam anlamıyla sözün bittiği yer olmuştu.
•
Evet, gerçekten de “sözün bittiği yer”deyiz. “Savcının dört tanığı”nın, “dört başı mamur(!)” şahitliklerle “Sözcü’nün tanığı” haline geldiği ülkedeyiz…
Hiçbir şeye şaşırmayın, burası Türkiye…
Rasim Bolbol, Yeni Akit - 12 Kasım 2017, Pazar-
:
Yazıda siyahlaştırma ve ara başlıklarla bazı paragraf ayırmalar bize aittir.
dikGAZETE.com