Otizm.Araştırmalara göre, bundan 10 yıl öncesine kadar “120 bireyden biri otizmli” (davranış bozukluğu gösteren birey) olarak dünyaya gelirken, bu oranın günümüzde 58-60 bireyden birinin otizmli olduğu fikri yaygın.
Bu davranışsal bozukluğun en aza indirilmesi veya ortadan kalkması hususunda eğitimin süreci önem taşımaktadır.
Bu sürecin en önemli evresini ise hareket ve eğitim oluşturmaktadır.
İşte bu bağlamda, Faruk Unsal hocamızla “Beden eğitimin Otizmli bireyler üzerine etkisi”ni konuştuk.
Faruk hocamız, 2011 yılında Bolu İzzet Baysal Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Spor Yöneticiliği bölümünden mezun oldu.
Üniversite eğitimi sonrasından bugüne özel gereksinimli/ özel sporcular alanında çalışıyor.
Faruk Unsal hocamız, çalışma hayatını Truva Otizm Gençlik ve Spor Kulübü’nde Eğitim Koordinatörü olarak sürdürüyor.
Kamuoyuna yarar sağlaması adına, o hoş sohbet/röportajdan bir bölümü bugün yazımızın konusu yaparak, paylaşmak istiyoruz. Hayırlara vesile olsun inşallah…
KAYGIMIZI TECRÜBEYLE YENDİK
“Otizmli bireylerle çalışmaya İstanbul’da, hatta Türkiye’de bir ilk olan Anka Otizm Spor ve Yaşam Merkezi’nde başladım.
İlk defa engelli bireylerle çalışmaya başlayınca, bir şeyleri onlara aktarıp ve paylaştıkça, onların gözündeki ışıltı, bu alanda çalışma hevesimi artırdı.
İşe ilk başladığım, ne yapacağımı bilememekten kaynaklı olsa gerek, çocukların öfke nöbetleri ve onların gösterdiği tepkiler, duygusal olarak ister istemez beni etkiledi.
Biraz da olsa kaygılar yaşamaya başladım.
Örneğin; 9 yaşında bir öğrencimiz vardı. İlk mesleğe başladığımda eğitimcisi 5 dakika kadar öğrencisine bakmamı istedi.
Ben de çocuğun davranışa çok fazla vakıf olamadığım için, çocuğun bir anda öfke nöbeti geçirmesiyle şaşkınlık yaşadım.
O, 1-2 dakikalık zaman, sanki bana bir saat kadar gelmişti. Açıkçası kokmuştum.
Bu korku ve kaygının nedeni, çocuğun kendine bir zarar vermesinden kaynaklanıyordu.
Bu olaydan sonra acaba dedim; ‘Ben bu çocuklarla çalışabilir miyim, bu çocuklara faydalı olabilir miyim?’ çalıştığım kurumda yer alan tecrübeli hocalarımız sağolsunlar, kaygının üstesinden gelmemde yardımcı oldular.
Bizi yüreklendirip, cesaretlendirdiler. Bu durumların olağan olduğunu ve bu tarz durumlarda nasıl danış sergilememiz gerektiği bilgisini paylaştılar.
Bilmeden yapılan hatadan kaynaklı bu durumlarda, doğru davranış şeklini bizlerle paylaşarak tecrübe kazanmamızı sağladılar. Daha sonrasında zaten bu süreçlerin yaşanabilir ve kontrol edilebilir süreçler olduğunu fark etme şansım oldu….”
ONLARIN BAŞARISI, ÇALIŞMA AZMİMİZİ ARTIRDI
“İlk çalıştığım öğrencim, doktorlar tarafından klinik vaka olarak değerlendirilmişti.
Belli bir çalışmanın sonucunda, davranış değişikliği ve annesine ‘anne’ demeye başlaması, benim bu işi yapabileceğim konusunda öz güvenimi artırdı.
Bu çocuklara en ufak bir adım atma, kıyafetini giyebilme, yemek yiyebilme, tuvalet eğitimi, bize çok basit gelebilen fakat çocuğa çok karmaşık olacak becerilerin kazandırılması, benim için önemli bir kapının açılması, ayrı bir mutluluk anlamı taşıyordu.
Biz çalıştığımız iş yerine gelirken ‘Nereye gidiyorsun?’ diye soran olursa, ‘Kuruma gidiyoruz, okula gidiyoruz’ şeklinde cevap veriyoruz.
Çünkü yaptığımız bir işten daha ziyade, bizler için yaşam biçimi haline geldi. Bu çocukların hayatlarının 24 saat üzerinden organize edebilecek düzeyde çalışmalar yapıyoruz.
Biz inanır çalışır ve onların neler başarabileceğini gördükçe de, daha çok çalışma hevesim arttı…”
ÇOCUKLARIN ÖZEL BAŞARILARI
“İnsanlar, kendilerini ifade ettikleri doğrultuda kendilerini anlatabilirler.
Yaptığımız işte bakım da eğitim de söz konusu. Biz bakıcı-eğitici pozisyonunda yer alıyoruz.
Çocuk, beceriyi kazanana kadar, bakım kısmını destekliyoruz. Çocuk beceriyi tamamladıktan sonra, bakım kısmı tamamen sona eriyor.
O kadar çok vakayla karşılaştığımız oldu ki, bakım kısmını ayırt edip, eğitim kısmıyla doldurduktan sonra, çocuk hayatını idame ettirecek duruma geliyor.
Öğrencilerimiz elde ettiği kazanımlar sonucunda hayata tutunmaları, konservatuara girmesi, spor lisesinde okuması gibi niteliklere ulaşan öğrencilerimizin olması, biz Beden Eğitimcilerin bu noktada taşın altına elini koyduktan sonra, büyük kazanımların ortaya çıktığını görmekteyiz…”
AMACIMIZ üZüM YEMEK
“Özel eğitimcilerle birlikte çalışmak, biz Beden Eğitimcilere büyük katkı oluşturmaktadır.
Özel eğitimciler, özellikle çocuklarla iletişim kurmamız yönünde bize çok fazla değer katıyorlar.
Biz de onların çalışma alanlarını destekleyici nitelikte hareket ederek bir şeyleri çok daha iyi seviyeye çekebileceğimizi gösterdik.
Böylelikle güzel bir bağ oluştu. çalışmalarımızla ilgili bir hocamdan duyduğum çok anlamlı bir söz vardı, ‘Amaç burada bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek’.
Biz bu çocukları topluma kazandırmak için varız. Beden Eğitimciler olarak, çocukların yararına olabilecek her türlü çalışmada işbirliği yapmaya hazırız…”
APRAKSİYİ HAREKET EĞİTİMİYLE YENMEK
“Hareket ve egzersize katkı sağlama için apraksi isimli terimden bahsetmek istiyorum.
Apraksi, kişinin hareketi yapabilecek yetiye sahip olduğu halde, vücudun bu hareketi yapamadığı bir süreçtir.
Bu apraksi, konuşmayı ya da her hangi uzvun hareketini de etkileyebilir.
Bizim yaptığımız hareket eğitimi niteliğindeki çalışmalar, bu apraksi durumunun ortadan kalkmasına, çocukların kendilerini daha iyi anlatabilmeleri veya becerilerini daha iyi sergileyebilmelerini sağlamaktadır.
Örneğin, bizim yaptığımız hareket eğitimiyle, daha önce kaşığı tutup ağzının yerini şaşıran çocuk varken, hareket eğitimi geliştirdikten sonra, kendi vücut ve çevre farkındalığı öğrenen çocuk, belli bir süre sonra kendi başına yemeğini yiyebiliyor…”
SPORLA OTİZM YAFTASINI YEMEK
“Bir branşın ön basamağında, örneğin topu atmak ve tutmak kısmıyla başlayıp, ilerleyen seviyelerde bunu masa tenisi, basketbol gibi bir branşta aktif yer alma, çocukların yetenekleri doğrultusunda çok fazla deneyimleme şansımız oldu.
Basketbol, masa tenisi, yüzme branşlarında çocukların yaşantılarını etkileyebiliyor.
Bir mesleki bir dal gibi özümseyip ‘ben sporcuyum’ kimliğine bürünerek, bir yafta olarak üzerlerine yapışmış olan otizm yaftasını ortadan kaldırmak için güzel bir nitelik oluyor.
Örneğin; otizm teşhisi konan Can Demirci, Boğaz’ı yüzerek geçme başarısı gösteriyor.
Keza, Nihat Cevheri, Boğaz’ı geçen sporcular arasına girmeyi başardılar.
Doğru bir eğitim neticesinde, kazandıkları özgüvenle birlikte, sporcu kimliğine sahip olmaları ve hayatlarını otizm yaftasının dışında hareket etmelerini sağlandı. Bu da bizim için mükemmel bir durum...”
ÖĞRENCİLER EĞİTMENLER TURNUVADA YARIŞTI
“İnanarak çıktığımız bir yolda öğrencilerimize fayda sağlama gayretinden geri atmadıkça, sırtımızda, alnımızda ter eksik olmadıkça, Allah’ın izniyle çocukların başaramayacağı bir şey olmuyor.
Çocuklar öğrenme sürecini öğrenmeye başladıktan sonra, bazen öyle noktalara geliyoruz ki, ‘Boynuz kulağı geçer’ nitelikte, çok fazla çalışmamız oldu.
Hatta kurumsal olarak şöyle bir şey de yapmıştık; eğitimcilerle öğrencilerin bir arada bulundukları, birbirleriyle yarıştıkları bir turnuva yapmıştık.
Bu da inanıldığı ve çalışıldığında çocukların eğitimcilerle müsabaka yapacak duruma gelebileceklerinin göstergesi.
Bu çocuklara biz inandığımız ve çalıştığımızda, neleri başarabileceklerinin en güzel göstergesi...”
ÇALIŞMAMIZIN YANSIMASI BİZİ MUTLU EDİYOR
“Bu eğitim tek taraflı bir eğitim değil. Bizim elimizde sihirli bir değnek de yok.
Bu çocukların kazanılmasında, basamaklamayla defalarca çalışarak sürdürüyoruz.
Bu kazanımı elde ettikten sonra da, ‘Bu kazanımı elde ettik!’ deyip bırakmıyoruz. Bu kazanımı bir başka eğitimci devam ettiriyor.
Aileyi de işin içine dahil edip, bu kazanımı devam ettirmek istiyoruz.
Bu bütünlüğü sağlamadığımız takdirde, bu eğitim ciddi anlamda çok nitelikli bir eğitim durumu taşımıyor maalesef.
Bizim burada yapmamız gereken nokta, aileyi yaşadıkları süreçlerle beraber, özel çocuğa sahip olmuş olmanın beraberindeki süreçler, yaşadıkları sıkıntıları da gözeterek, hem psikolojik destek sağlayacak nitelikte, hem de bu eğitimin ve eğitimciliğin nasıl yapıldığı, çocuklara nasıl hitap edildiğinden tutunda, çocuklara nasıl davranılması gerektiği hususunda destekler veriyoruz.
Kurumda bazen biz eğitimciler kenara çekilip, aile bir eğitimciymiş gibi eğitimin içine dahil ediyoruz.
Burada eksik olan noktaları düzeltilmesi için destekleyip, daha sonra aileyi işin içine dahil etmiş oluyoruz.
Daha önce evinden dışarıya çıkamayan, ciddi manada problemler yaşayan birçok çocuğun sosyal ortamlara girmesinden tutun da, birlikte spor yapmaları, bisiklet turlarına katılmaları gibi süreçleri çok yaşadık.
Bu da bizi daha motive ediyor, daha mutlu ediyor. çünkü ne kadar çok bireyi topluma kazandırmış olursak, bu bizim için o kadar kıymetli ve değerli bir süreç oluyor…”
HAREKET VE EGZERSİZ HAYATA ENTEGRE EDİYOR
“Hareket ve egzersiz, otizmli bireylerin davranış problemlerinin ortadan kalkmasına katkı sağlamaktadır.
Vücutta, bizim kontrol edebildiğimiz fakat özel çocukların bazen davranış bozukluğuna neden olan enerji birikmeleri olabiliyor.
Bizim çocuklarımız bu durumları ya davranış problemleriyle, kendileri ifade edemediklerinden kaynaklı, ya da anlamsız hareketlerle dışarıya atmaya çalışıyorlar.
Hareket ve egzersiz eğitimi, bu olumsuzluğu aldıklarında bu sürece önemli katkı sağlanmış oluyor.
Enerjisini doğru kullanabilen bir çocuk da bu anlamsız, olumsuz davranışı yapmak durumunda kalmıyor.
Böylelikle, bu olumsuz davranışlar ortadan kalkıyor.
Bu ortadan kalkan problemlerle birlikte, iletişimi daha olumlu olan bir bireyle karşılaşmaya başlıyoruz.
En büyük handikap olan iletişim sorunu da ortadan kalkmasıyla birlikte, adımları daha hızlı atabilir ve hayatın içerisine daha entegre olabilir noktaya gelebiliyor…”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com