KKM SİSTEMİNDEKİ ÖDEMELERİN HAZİNEDEN ALINIP TCMB’NA VERİLMESİ İLE OLUŞAN GARİP DURUM…
- HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI’NIN GÖREVİ
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görevi, maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamaktır. Yani devletin gelir ve giderini yöneterek, bütçeyi oluşturan yetkili kurumdur.
- TCMB’NİN GÖREVİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, temel olarak ülkemizde para ve kur politikalarının yönetilmesinden sorumlu yetkili kurumdur. (Parayı piyasada tedavüle sunup fiyat istikrarını sağlamak)
1) Fiyat istikrarını sağlamak
2) Finansal istikrar
3) Döviz kuru rejimi
4) Banknot basma ve ihraç imtiyazı
5) Ödeme sistemleri
KUR KORUMALI MEVDUAT NEDİR?
Kur Korumalı Mevduat yani kısaltması “KKM”, yatırımcıların döviz kurlarında yaşanan dalgalanmadan, değişimden korunmak isteyen kişilerin kullanabileceği bir yatırım aracıdır. Bankalar tarafından sunulan bu işlem, yatırımcıların döviz kurundaki dalgalanma sonucu yaşayabilecekleri riskleri minimuma indirmelerine destek olur.
Kur Korumalı Mevduat; TL mevduat hesaplarına faize ek olarak kurda oluşacak değişimlerin farkını da eklemek suretiyle yüksek getiri vermeyi amaçlayan bir mevduat çeşididir.
İki türlü uygulanıyor:
1- TL mevduatlardan kur korumalı mevduata geçenlere, bankalar yüzde 17’ye kadar faiz ödüyorlar, kurdaki değişim TL aleyhine olmuşsa aradaki fark faize ek olarak Hazine tarafından bütçeden ödeniyor.
2- Döviz tevdiat hesabını bozdurarak kur korumalı mevduat hesabı açanlara yine aynı sistem çerçevesinde ödeme yapılıyor; yalnız burada farkı Hazine değil Merkez Bankası (TCMB) ödüyor.
Bir de “opsiyonlu kur korumalı mevduat hesabı” var.
Buna göre bankadaki döviz mevduatının yarısını bozdurup TL kur korumalı mevduat hesabına yatıran kişiye, bu bölüm için yukarıda (2 numaralı seçenekte) değindiğimiz gibi ödeme yapılıyor, döviz mevduatı olarak kalan diğer yarıya ise yüzde 7,5 faizli üç ay vadeli döviz hesabı açılıyor.
Bu karma karışık hesapların icat edilmesinin tek sebebi faize faiz dememek.
Oysa adına ne dersek diyelim bu ödemelerin tamamı faiz. Önemli olan paranızı bankaya yatırmanız karşılığında size verilen ek tutar.
Bunun adına ne derseniz deyin bu faizdir.
Kimin ödediğinin, niçin ödediğinin, nereden ödediğinin tanım açısından hiçbir önemi yok.
Hükümet, kurların sürekli yükseldiği ve enflasyonu da yükselttiği bir ortamda bankaların verdiği faize ek olarak Hazine veya TCMB’den kur farkı ödeyerek faizi enflasyona denk getirmeye ve bu yolla dövize dönüşün önünü kesmeye çalışıyor.
Oysa kur korumalı mevduat hesaplarının döviz mevduatından gerçekte pek bir farkı yok. Aslına endekslenmiş ya da bir şekilde bağlanmış her şey sonuçta aslı gibidir.
Bu izlenen yöntemin çok önemli sakıncaları var:
1- Ulusal parayı, yabancı paralara endekslemek ulusal paraya duyulan güveni temelinden sarsmak demektir. Bir ülkenin merkez bankasının görevi kendi bastığı paraya itibar sağlamak olmalıdır, bastığı parayı başka paralara endeksleyen bir merkez bankası ve bunu kullanan devlet, her şeyden önce kendi bastığı paraya güvenmiyor demektir.
2- Bankaların ödemesi gereken faizin önemli bir bölümünü konuya hiçbir şekilde muhatap olmaması gereken Hazine’nin ödemesi, bütçeye gereksiz yük getirerek bütçe açığının büyümesine yol açıyor. Böylece tasarruf sahipleri, tasarrufu olmayanların ödediği vergilerden de adı faiz olmayan ama faiz olan bir payı almış oluyorlar.
Karşımıza gelir dağılımı adaletinin iyice bozulmasına yol açan bir uygulama çıkıyor. Hazine, bırakın bankalar adına faiz ödemesi yapması, faiz gelirlerinden vergi alması gereken bir kurum. Bu, devleti, şirket gibi görmenin yarattığı bir optik kırılma örneğidir.
3- Aynı şekilde bankaların ödediği faize hiçbir şekilde muhatap olmaması gereken TCMB’nin bu uygulamayla dövizden dönerek kur korumalı mevduat hesabı açanlara fark ödemesi gereksiz yere zararla karşılaşmasına yol açıyor.
TCMB, yılsonunda bilançosunu zararla kapatırsa (ki bugünkü görünüm ciddi bir zarar oluşumunu işaret ediyor) bu zararı Hazine karşılayacak (TCMB’nin kârı nasıl Hazine’ye gidiyorsa zararını da Hazine karşılamak zorunda). Bu da yine bütçeye gereksiz bir yük getirecek.
İşin buraya kadar olan bölümü hükümetin, faiz meselesine karşı baştan beri yaptığı yanlış yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkan yanlış ekonomi politikasının getirdiği durumu sergiliyor.
Yanlış olan faizin ve ek ödemenin düzeyi değil, yanlış olan bankaların ödemesi gereken tutarın önemli bir bölümünü Hazine’ye ve TCMB’ye ödetmek.
Yanlış olan faize faiz dememek için tasarrufu olmayanların vergilerinden tasarrufu olanlara aktarma yapmak.
Buraya kadar verdiğimiz bilgiler, genel çerçeve açısından konuya bir açıklık getirmek içindi…
Şimdi gelelim, bu bilgiler altında ekonomideki mevcut durumu yorumlamaya…
- HAZİNE BAKANLIĞI ÖDEDİĞİ ZAMAN…
Hazine Bakanlığı, iki şekilde gelir elde eder; birisi borçlanarak, diğeri vergilerle...
Bu defa Hazine, bunu Merkez Bankası'nın üzerine atarak MB’nin ödemesini ister.
- MERKEZ BANKASI KKM’Yİ ÖDERSE NE OLUR?
Hazine Bakanlığı, KKM’yi ödemek için kendi gelirlerinden ödemesi gerekiyor…
Hazine Bakanlığı’nın kendi geliri, kendi giderini karşılamıyorsa bütçe açığı ortaya çıkar.
Bu nedenle KKM, Hazine’nin üzerinde olumsuz anlamda etki yapar. Yani bütçe açığını oluşturur; Hazine, KKM’yi karşılaması için vergileri arttırmak zorunda kalır. Vergilerin artması ise halktan tepki toplar ve Hazine’nin sırtına bir yük oluşturur.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile ilgili bir tartışmanın hala gündemimizde olmasının yanı sıra Merkez Bankası’nın temel görevi, enflasyonu düşürerek fiyatlar genel seviyesini düzene koymaktır
Bunu da para basarak yapar; yani parayı piyasaya tedavüle eden MB’dır.
Hazine’nin vergilerle toplayamayacağı parayı Merkez Bankası basarak tedavüle eder. Ve bunu mevduat
sahiplerine aktarır.
Aslında bu para, birden basılmayacak mevduattaki hesaplarda garantör olarak burada Merkez Bankası noktasına taşınacak; “bunun yapılması, ekonomiye yükü hafifletir mi” diye sorduğumuz zaman “hayır hafiflemez” diye düşünüyorum.
Sonuç itibariyle bu paralar, mevduat sahiplerine faizleri ile beraber ödenecek ve sadece bir yük transferi yapılıyor burada.
Merkez Bankası’nın bu seneki örneğin; piyasaya sunduğu tedavülleri ortalama 350.000.000 liradır.
KKM’ye ise 160.000.000 ödemek zorunda kaldığında, 150.000.000 baz oranında para basmak zorunda kalacak; dolayısıyla parasal enflasyon oluşacak bu da Merkez Bankası'nın, enflasyonla mücadele durumuna ters olacak.
Hükümetimizin hedeflediği “talep kısma” politikasına ters etki yapacak.
Bu durum ise piyasada şu etkiyi oluşturacak.
Para bollaşınca kısılan talep yine artacak böylece ekonomi çok da beklenen büyük bir darlaşma serüvenine girmeyecektir.
SON OLARAK TEMEL FARK
TEMEL FARK, önce BÜTÇEYE OLUMLU YANSIR, TCMB’NIN KKM’Yİ ÖDEDİĞİ KOŞULDA…
Mevcut finansal sistemin içerisinde şöyle bir gerçeklik var, para basımı dijital ortamda oluşur, yine bu da bankacılık sistemi içinde bir hacim oluşturuyor fakat halkın talebini artıracak halkın eline geçen likitidedir. Yani nakittir yani maaşı vs. bu da piyasayı etkilemeyebilir; Merkez Bankası, özel yapısı gereği para bastığı için bu bütçe açığını da olumlu etkileyecektir; aksi takdirde Hazine Bakanlığı, KKM’yi ödemeyi üstleneceği bir durum olsaydı Hazine, vergiyi artırmak zorunda kalacaktı çünkü hükümet, Hazine’den parayı vergiler üzerinden toplar.
Bütçe açığı varsa KKM’ye de ödeme yapacaksa bu açığı kapatmak için vergileri arttırmak zorunda kalır.
Vergilerden de çok ciddi tepki aldığı için bir yol olarak kur korumalı mevduattaki paraları, Merkez Bankası’nın üzerine yıkmıştır.
Hazine, sorumluluğu tek başına üstlenirse yük iyice Hazine’nin sırtına binip ekonomiyi olumsuz etkileyecekti. Bunun için MB PARA BASABİLDİĞİNDEN BİR MİKTAR DAHA RAHAT EDER VE ŞU AN TALEP AZ OLAN EKONOMİYE PARA SUNULUNCA HALKIN TALEBİ ARTACAĞI İÇİN PİYASA BİRAZ RAHATLAR.
Yalnız bu son noktada tek bir sorum var; Türkiye’deki döviz mevduat hesaplarında acaba gerçek döviz var mı?
.
Gamze Erol, dikGAZETE.com