?>

Evrensel kadim Türk devletinin görünmez savaşçıları; Bingazili Yusuf

Ömür Çelikdönmez

4 yıl önce

Önce, yeni başlayanlar için kısa bir hatırlatma. Türkler, sadece  Trakya ve Anadolu coğrafyası üzerinde kurulu Türkiye Cumhuriyeti'nde  yaşamaz. Ama bura Türkleri, gen ve bilgi havuzunun bekçisidir. 

Eskilerin deyimi ile cihanşümul / evrensel  Kadim Türk Devlet Teşkilatı, sınır tanımaz. 

'Üçler Yediler Kırklar'ın yol verdiği “beyaz hayaletler” beş kıtayı gece gündüz denetler. Kimileri  onlara gölgedekiler der. “Zeitgeist / Zamanın Ruhu”nu  gönüllerinde hissederler. Beyaz Hayaletler sahada, 'Zeitgeist / Zamanın Ruhu'na sahip, daha derin, daha sırlı gizli kutlu bir merkezin görünmezleridir. 

Beyaz Hayaletler; Washington'da ünlü bir şirketin CEO’su,  New York Wall Street'de banker, New Orleans'da Jazz müzisyeni, Paris'te bir sokak ressamı, Nice'de şarap tadıcısı, Roma'da pizzacı, Venedik'te gondolcu Vatikan'da papaz, Londra borsalarında brocker, Berlin'de Mühendis, Madrit'de flamenko danscısı, Brüksel'de mücevher satıcısı,  Amsterdam'da bisikletçi, Lizbon'da armatör, Belgrat'ta sporcu, Bern'de kayak antrenörü, Atina’da tavernacı, Sofya'da taksici, Tiran'da lavazh -oto yıkamacı, Bükreş'te deri tüccarı, Viyana'da heykeltıraş, Kiev’de kömürcü, Moskova Kremlin’de ayyaş bir bürokrat, Pekin'de tasarımcı, Yeni Delhi'de yazılımcı, Tahran’da molla, Tokyo'da ürün tedarikçisi, Şam'da nargileci, Kahire’de antikacı, Kudüs'te Hasidik Haham olabilir.  

Birçoğu, en az beş kuşak öncesi bulundukları ülkeye yerleştirilen ailelerin çocuklarıdır. Şecere önemlidir, kan hafızası mühimdir. İçlerinde Türkiye’yi görmemiş olanlar bile var. 

Türkiye ile gönül bağları sessiz ve derindendir en önemlisi ölümünedir. 

Gizlilik esastır. Ankara'nın vitrin haber alma birimleri dahi onların izini süremez. 'Üçler Yediler Kırklar' zaten buna izin vermez. 

Deneyen, hayatının kumarını oynamıştır, tahtalıköye kısa yoldan muhtar olur. 

Yusuf Şetvan'ın ailesi…

1868'de İstanbul’da doğan Yusuf Şetvan, 14 Nisan 1949'da İstanbul'da öldü.

Mezarı Edirnekapı Şehitliği’ndedir.

Babası Fatih müderrislerinden, muhaddis ve edib Bingazili Şeyh Ahmed Şetvân Efendi'dir. 

Ahmed Şetvân, II. Abdülhamit döneminde özellikle Ramazan ayında tertip edilen Huzur Dersleri’nin müdavimi idi. Buhârî-i Şerîf okutmakla tanınırdı. 

Ahmed Şetvân, 1882 yılında İstanbul’da vefat etti. Fatih Camisi haziresine defnedildi.

Yusuf Şetvan'ın kızıyla evlendiği, 1893'te ölen Nakşi Şeyhi Cevat Berzenci'nin de mezarı buradadır. 

Şedvan” aile şöhreti, mu****inas oldukları güzel şarkı teganni ettiklerinden dolayıdır. Farklı kaynaklarda değişik imla ile geçer; Şedvan-Şetvan- Şatvan gibi. O nedenle yazı içinde Şedvan ve Şetvan şeklinde kullanılmıştır. 

Öğrenimi ve devlet kademesinde görevleri…

Yusuf Şetvan, sıbyan mektebinden sonra Fatih Askerî Rüşdiyesi'nden mezun olmuş, Mekteb-i Hukuk-ı Şahane'ye girmiştir. 2 Nisan 1888'de Adliye Nezâreti'nde çalışmaya başlamıştır. 

Yaklaşık 16 senesini geçireceği Adliye Nezâreti'nde, sırasıyla mülâzemetle (stajer), Beyrut Vilâyeti Reji Nezareti’nde dava vekilliği, İstanbul'da Tetkik Komisyonu azalığı, Adliye Nezareti Umûr-ı Cezaiye Kalemi kâtipliği, Adliye Nezareti İstatistik Kalemi mümeyyizliği, Umûr-ı Cezaiye Kalemi başmümeyyizliği, İstanbul Adliye Müfettiş Muavinliği ve İstanbul Adliye Müfettişliği yapmıştır. 

Muharrir ve muhabir Yusuf Şetvan…

Memuriyeti sırasında Ceride-i Mehâkim-i Adliye'’nin başyazarlığını da yapmıştır. Esad Seyyidin yazdığı Müselles isimli kitabı Arapça’dan Türkçe’ye çevirmiştir.

Trablusgarp Cumhuriyeti'ni kuranlardan…

Askeri Temyiz Mahkemesi Başkanı Bingazili Yusuf Şetvan, Süleyman Baruni, Mısrata Türk Beyi Ramazan, Suveyhli'nin, Trablusgarp'ta savaşıp orada kalan Türk subayı Nuri Calut  ile birlikte 1. Dünya Savaşında, Trablusgarp Cumhuriyeti'ni kuranlardan.

Trablusgarp Cumhuriyeti, الجمهورية الطرابلسية / El-Cumhuriyyetu't Trablusiyye/ Repubblica di Tripolitania bugünkü Libya topraklarının batısında 1918-1922 yılları arası var olmuş kısa ömürlü devlettir. İslam dünyasındaki ilk cumhuriyetçi hükümettir.

Bingazi Milletvekilliği…

Yusuf Şetvan, 1908-1912 döneminde Meclis-i Mebûsan Bingazi mebusluğu yapmıştır. Meclis-i Mebûsan mebusları tarafından kurulan Mutedil Hürriyetperveran Fırkası'nda yer almıştır.

1912 seçimlerinde de İttihat ve Terakki Partisi’nden Bingazi Mebusu olarak Meclis-i Mebûsan'a girmiştir. 

23 Nisan 1909’da 60 oy alarak Bingazi mebusu seçilmiştir. Meclis-i Mebusan da İkinci Şube ve Arzuhal Encümeni Kâtipliği görevinde bulunmuştur. İkinci devrede de görev yapmıştır. 

Berzenci ailesinin damadı…

Yusuf Şetvan, Kürt Şeyh Cevad Berzenci'nin damadıdır.

-Şeyh Mahmud Berzenci-

Mahmud Berzenci'nin Irak'ta İngiliz ordusuna karşı başlattığı direnişin arkasındaki isimlerdendir. II. Meşrutiyetin ilanından önce II. Abdülhamid'in önemli hafiyelerindendi.

Teşkilatı Mahsusa'nın “Bingazili Yusuf”u…

Trablusgarp'ın elden çıkmasından sonra, I. Dünya Savaşı sırasında Teşkilat-ı Mahsusa'ya katılmış, Medine, Libya, İsveç ve İstanbul’da faaliyet göstermiştir. Cumhuriyet'in ilanından sonra emekliye ayrılmıştır. 

Şahsiyet ve zevkleri…

Dersaadet Adliye müfettişi ve (Ceridel Adliye) sermuharriri Yusuf Şetvan at, araba meraklılarının en  ünlülerinden  olduğu gibi, zarafet sahibi ve  gayet yakışıklı görünümü olduğu söylenir. 

Son derecede kibar giyimli, ellerinde eldivenler, brik faytonuna geçip nadide dorularını gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız atlarını bizzat, vakur vakur kullanırdı. 

Şeyh Cevat Efendi’nin küçük damadı, Dersaadet Adliye müfettişi Yusuf Şetvan Bey, Fenerbahçe'de antika hamam harabesinin yamacından ayrılmazdı.

İstihbarat Vazifesi…

Birinci Dünya Savaşı süresince, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Yakın Doğu ve Kafkasya’da gerilla tarzı kurulan küçük birliklerde görev almıştır. Silahşor olmakla birlikte ikna kabiliyetini kullanan Şetvan, başlangıçta Bingazi’de İtalyan işgal ordusu aleyhine propaganda çalışmalarında bulundu. 

Teşkilatı Mahsusa’daki görevleri kapsamında E’s-seyid Şerif Ahmed E’s-Sünusi’nin, İstanbul’a bir Alman denizaltısıyla kaçırılması, İngiliz ajanı Thomas Edward Lawrence’i yakalamak için girişilen faaliyetler ve Kafkasya’da Ruslar’a karşı bazı faaliyetler gerçekleştirdi. 

“Cihan-ı İslâm” dergisini yayınlayan “Cemiyet-i Hayriye-i İslâmiyye”

İttihatçı çizgide bir sivil toplum örgütü Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye, istihbarat propagandası yapmak için kuruldu. Bu cemiyet, öncelikle Arap-Türk ayrılıklarına son verecek bir İslâm Cemiyeti olarak düşünülmüştü. 

Türkçü ve İslamcı politika izleyen İttihat ve Terakki Cemiyeti, Avrupa’nın, İttihat ve Terakki Hükümetine karşı, Hristiyan tebayı kullanmakla kalmayıp Arap Milliyetçiliğini ateşlemesinden dolayı, İslam Birliği ülküsü ekseninde sivil ve münevverleri bir araya getiren aksiyoner oluşuma ihtiyaç duydu. 

Cemiyet-i Hayriye-i İslâmiyye, İslam Birliği ülküsü çizgisinde, İslam coğrafyasını işgal eden  emperyalistlere karşı  faaliyetlere girişti. Bu amaçla eğitim, basın-yayın, cemiyet ve derneklerden yararlanıldı. 

Osmanlı İmparatorluğu haricinde Müslümanların yoğun yaşadığı yerlerde İstanbul ile pek çok cemiyet kurulmasına ön ayak oldular. 

Cem‘iyyet-i Hayriyye-i İslâmiyye tarafından Türkçe, Arapça ve Urduca olarak genellikle on veya on beş günde bir İstanbul’da yayımlanan, Cihan-ı İslâm dergisi, I. Dünya Savaşı yıllarında İslâm dünyasına yönelik siyasi yayınları ile dikkat çekmişti.  

Derginin imtiyaz sahibi, Hindistan’da ticaretle meşgul olan Hintli Ebü’s-Saîd el-Arabî el-Hindî Efendi’dir. Pencap Müslümanlarının Umum Kâtipliği ve eğitim kurumlarında yöneticilik gibi birçok görevi yaparak Müslümanlar arasında saygın bir yer edinmiş, İngilizler aleyhine başlayan faaliyetlerin başında yer almıştır. 

İngiliz Hindistan Şirketinin bu çalışmaları nedeni ile peşine düştüğü Ebu Saidü’l-Arabi, takipten kaçarak önce Mısır’a, daha sonra 1910'da Libya’da soluğu aldı. Teşkilatı Mahsusa'nın kurdurduğu Cemiyet-i Hayriye-i İslâmiyye yöneticileri, kendisi ile irtibata geçerek İstanbul’a davet ettiler, Cihan-ı İslam gazetesi yayımlanmaya başlandı. 

Cihan-ı İslâm  mevkutesinin sorumlu müdürü ise eski Bingazi (Libya) milletvekili ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın önemli şahsiyetlerinden Yusuf Şetvan'dır. 

Gazete denilmesine rağmen mecmua  münderacatına sahip Cihan-ı İslâm, 9 Nisan 1914'te yayınlanmaya başlamış, dergi 1915 yılı sonunda yayın hayatına son verdi. 

Toplam 53 sayı neşredilen Cihan-ı İslâm, esas itibariyle İttihat ve Terakkî hükümetinin kararıyla, o sırada İngiliz işgali altında bulunan Hindistan, Mısır ve İran’daki Müslüman halkı, İngilizler’e karşı uyandırmak, İngilizler’in Osmanlı Devleti ve hilâfet aleyhine giriştiği propagandaları önlemek ve tesirini ortadan kaldırmak maksadıyla yayın hayatına atılmıştı. 

Makalelerin ağırlık noktasını, zaman zaman isimler ve mekân adlarını işaret etmek şekliyle Britanya’nın Hindistan, Mısır ve İran’da Müslüman halka yaptıkları zulümler teşkil etmiştir. İngiliz-Hindistan otoriteleri, çok geçmeden vaziyetin farkına varmış ve Ağustos 1914’te Cihân-ı İslâm’ın Hindistan’a girişini yasaklamışlardır.

İtalyanlar Yusuf Şetvan'ın peşine nasıl düştü?

Bingazili müderris Ahmet Şedvan Efendi!nin oğlu, Bingazi mebusu Yusuf Şetvan’ın, Libya'daki İtalyan işgaline karşı yerel halkı direnişe teşvik etmesinde hiç şüphesiz yol arkadaşı Mustafa Kemal'in etkisi var. 

Bu yol arkadaşlığını Atatürk şöyle anlatır;skenderiye’de Ali Çetinkaya ve Milletvekili Yusuf Şetvan Beylerle Bingazili Yüzbaşı Hüseyin ve daha bazı gönüllülerden meydana getirdiğimiz kafile ile yola çıktık. Sellum’dan sonra bir gece yolu şaşırmak, bir iki gün susuzluğa katlanmak ve son günlerde yağmurlara tutulmak gibi küçük aksaklıklarla Ekim ayının başlangıcında bir akşamüstü Derne karargâhına vardık. Enver Bey ve Nuri Conker, Mareşal Fuat Paşa oğlu Reşit Beyler ve diğer subaylar tarafından karşılandık."

İtalyanlar, İstanbul’da Trablusgarplılardan oluşan bir grubun faaliyette olduğu  bilgisini almışlardır. Bu grubun bir müddet önce İngilizlerce Mısır’dan çıkarıldıktan sonra İstanbul’a gelen Halid-el Furkan, Emekli Binbaşı Muhsin Bey, Mülazım Ferhat, Abdüsselam Mansur-ı Şetvan Bey ve bir kaç kişiden oluştuğu İtalyanların bilgisi dahilindedir. 

İtalyanlara göre grup, Beşiktaş’ta Şeyh Cafer ve Zafer Efendi’nin konağında toplanıp Trablusgarp mücahitlerine yardım konularını görüşmekte ve bir Türk gazetesi vasıtasıyla propaganda yapmaktadır. 

Gruptakilerden en fazla Halid-el Furkan’ı takibe alan İtalyanlar, grubun Türk hükümetiyle temas halinde olduğunu ve kendilerine maddi olarak yardım edildiğini, ayrıca gruptaki üyelerden bazılarının Mısır yoluyla Trablusgarp’a sevk edildiklerini iddia etmekteydi. 

İtalyanlar, İstanbul’daki grubun Şeyh Senusi’nin Trablusgarp  cihadını teşvik ettiğini Mersin’de ikamet ettirilmesinin Trablusgarp ile haberleşmeyi sağlamak ve cephane gönderilmesini temine yönelik olduğunu dile getirdiler. 

Bunun üzerine Türk Hükümeti iddiaları araştırmaya başlamıştır. 

Konu hakkında İtalya adına Lozan Antlaşması’na imza koyan Mösyö Montagna, İstanbul’da Adnan Adıvar’la görüşmüştür.

Görüşmede Montagna, Adnan Bey’e, Trablusgarp mücahitleri lehine Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini, daha önceki İtalyan beyanatına rağmen Türk Hükümeti’nin herhangi bir harekette bulunmadığı gibi, bazı subayların Mısır’a beraberlerinde levazımat olduğu halde gittiklerini, Şeyh Senusi’nin Trablus komitesiyle alakadar olduğunu, Türk Hükümeti’yle yardım hususunda bir antlaşma yaptığını ve bu durumun Türk-İtalyan ilişkilerini zedelediğini söylemişti. 

Yusuf Şetvan'ın emrindeki dişi aslan; Mebruke Hanım…

Teşkilat-ı Mahsusa'nın kadın mensubu Mebruke Hanım, önce Hilali Ahmer’de görev yapmıştı.

-Mebruke Hanım'ın Ağustos 1912 tarihli "Resimli Kitab" kapağındaki tasviri-

Yusuf  Şetvan'ın hücresinde faaliyet gösteriyordu. Aklı da silahı da eyleme dönüktü. 

Şam’daki Fransa Konsolosluğuna sızarak önemli belgeleri ele geçirmişlerdi. Aslen Mısırlı olan Hüseyin El-Riyad adlı Teşkilat-ı Mahsusa ajanı, bir kadın aracılığıyla güvenlik görevlisini elde etmiş ve konsolosun İstanbul’a maiyeti ile hareket ettiği gece, baskında belge ve evraklar konsolosluktan dışarıya çıkarıldı. 

Fransız ve İngiliz askeri uzmanlarına göre eylemi gerçekleştirenlerden birinin kadın olma ihtimali yüksekti.

Sebeb? 

Çünkü bombayla patlatılıp açılan kasanın uzağında bir tutam kadın saçı bulunmuştu. 

Belgelerin Osmanlı İmparatorluğu'na ulaşmadan Mebruke Hanım'dan geri alınması için “Arabistanlı Lawrence” görevlendirilmişti.

Ancak baskında yer alan erkek ajanlar ifşa olmuşsa da Mebruke Hanım'a ulaşılamamış Lawrence, görevini yerine getirememiş ve bilgiler imparatorluğa ulaştırılmıştı. Mebruke Hanım, Şam’daki Fransız Konsolosluk baskını sırasında yaralanmış, sonraki görevlerinde daha arka plandaki işlere imza atmıştı.

Boşuna demiyoruz; “Âlemde şer, Türk’te er tükenmez!” Tanrı tektir, ordusu Türk'tür. 

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Not:

Yazdıklarımın çok daha fazlasını Doç. Dr. Sezai Balcı'nın "Panislamist Bir Mebusun Biyografisi: Bingazili Yusuf Şetvan"  başlıklı araştırmasından okuyabilirsiniz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI