Eros'un diğer adı da MASUMİYET
Masumiyeti, sadece olan varlığın duruluğunda göremeyenler için;
Canlının en masum hali bebeklerde tezahür etmiş.
İnsan, hayvan fark etmez. Yavru yavrudur.
Masum Masumdur!
Yanında yakınları veya etrafta kimsecikler yokken bir masuma nasıl davranıyorsun?
İnsanlık onurunun düzeyini herkes oradan bilebilir.
Eros'un diğer adı da MASUMİYET!
Canilik dozu açıkça meydanda.
İnsanların sinir ucunu asıl zıplatan;
Yine yeni yeniden, bunda da bir çeşit 'iyi hal' görmeleri ve caniyi salmaları.
Üstüne, zerre pişmanlık belirtisi yok. Yüzsüzce kutlama yapabiliyor.
Videonun tamamını hiç izleyemedim. Gördüğüm yetti.
Yolda, sokakta, iş yaparken, durup duruyorken aklıma geliyor. İçim eziliyor, isyan ediyor.
Birincisi, bu 'sokak hayvanı' değil. Bu tanımın kabul edilmesine şaşkınım.
Kısırlaştırılmış, adı belli, yeri belli. Belki site dışına, sokaklara bile çıkmamış hiç. Deneyimsiz.
Kendi güvenli bölgesinde. Faili tanıyor. Tanıdığı için de önünde duruyor.
Kısırlaştırılmamış sokak kedisi böyle minnoş olmaz. Güvenip önüne yatmaz. İlk hamlesi, güvenli bir yerden dikizlemek olacaktır.
Destursuz davrananı da paralar.
Hayvanı kısırlaştırmak, 'survival' içgüdülerini zayıflatır.
Tırmalamış-mış. Ayakkabı üstünden. Yalan da, tırmalasa ne ayrıca, ezik!
Durup duruyorken yaptığı net görülüyor.
Ve bilinçli olarak vahşeti dakikalarca sürdürdüğü.
Soğukkanlı bir şekilde kapıları kapatıp, masumu çaresizce köşeye sıkıştırarak...
Ve;
İnsanlık onuruna, masumiyet özüne seslenen;
O kulakları yatırmış son bakış!
O bakış, insanı mahvediyor.
Tüm duyguları her daim ortada olan, bununla özel bir varlık ayrıca.
Tüm masumiyeti ve teslimiyetle, defalarca canını yakmış cani 'devden' merhamet dileniyor.
Yine de dakikalarca kemikleri rastgele kırmaya devam ediyor!
“İlle de kısas” diyenler fil bulmalı, o derece yani. TT!
Onda bile, tarifsiz, tahammül edilemez hainlik ve canilik dozu eksik kalır.
O masum bakış! Ah o bakış!
Azıcık insanlık barından herkes için üst düzey sinir zıplatıcı doz.
Korku filmlerine taş çıkarırcasına.
Bakılması tavsiye edilmez. Hele çocukların erişmesi itina ile önlenmeli.
Bu şahsın, toplum içine, başka masumların içine salınmasının nesi normal?!
Bu kararı verenler sorgulanıyor artık asıl.
YETER!
CİDDEN YETER ARTIK!
Stresliymiş!
Merak ettim harbiden. Kimse diyememiş mi ki;
- Her streste böyle iblisleşeceksen yandık.
Asıl, stres yönetimi bu derece berbat biri önce bir kapatılmalı işte.
Hayatın bir parçası bu artık. Herkes strese giriyor. Fakat kimse bunu caniliğe mazeret gösteremez!
Bir masuma caniliğin ise, hiçbir koşulda, zerre mazereti, iyi hali, hafifletici sebebi o-la-maz.
Masumiyet kutsaldır.
Belki de tüm bu varlık,
Aslında masumlar için, onların yüzü hürmetine vardır.
Ve senin de artık bilinçli yetişkin bir insan olarak temel bir sorumluluğun varsa,
Bu yegane görevin, masumiyeti ve masumu korumaktır. Nereden biliyorsun?
Azıcık insanlık mayası, onuru olan, masuma, güçsüze el ayak kaldırmaz.
Bir kedi için mi?
Evet.
Ve algılayamadığın:
Kedi veya değil,
Öldürmüş-öldürmemiş bile değil konu;
Bugün el kadar masuma dakikalarca vahşice eziyet eden, yarın her şeyi yapabilecek canilikte demektir.
Vesile olduklarıyla içimizi-dışımızı höykürten, ayağa kaldıran masum Eros'un hakkı verilene kadar devam edecek bu.
Sevgiyle uğurlansın, adalet yerini bulsun.
Dakikalarca tarifsiz zulme katlanmış bir damla canı.
Bugün masumları, çocukları, senden güçsüzü savunamayan, yüzüne bile bakmayan ADALET, yarın sana hiç bakmaz.
Masumlara yapılanlara alıştırılanlar, ADALET sana lazım olunca parmağını bile oynatmaz.
Hep mi ille de sıranın kendine gelmesi beklenecek?
Zulme sessiz kalana ne denirdi?
Başkalarının deneyimlerine de şuurla bakma ahlakına ne oldu?
Esas mesele bir hayvan, bir kediymiş gibi;
Sokak köpeği sürülerini sahiplenenlerin paye çıkarması ayrı,
“İnsanlara neler yapıldı, neredeydiniz?!” ezberleri döktürenler ayrı.
YETTİNİZ CİDDEN ARTIK!
Yettiniz!
.
Canilik, eziyet dozunun iyi hali o-la-maz.
Çiğ hesapla kararı verecek hakime 'iyi' davranması bizi ilgilendirmez.
Yok bir de kötü davransaydı!
Toplumda duygusal şoka sebep oldu ve bardak taştı artık.
Dönüşü yok.
GENEL OLARAK:
- Canilik dozu ayrıca yargılanmalı.
- Kamuya açık alanda yapılması ayrıca yargılanmalı.
- Toplum vicdanını yaralaması, çocuklara kadar sebep olduğu duygusal şok ayrıca yargılanmalı.
Açık ve net: Toplum vicdanını, masumiyetini yaralayacak ne bulsalar yol vermekteler.
Çok acayip tuhaf değil mi ki bu?
Saldınız da; Toplumun içi, masumiyete bu derece saldırıyı ve faillerin bırakılmasını kaldıramıyor artık.
Cidden elimizde değil, kırmızı çizgiler çoktan aşılmıştı zaten.
Ve şahsın, toplum içinde can güvenliği de yok gibi. Bunu da görüyor musunuz acaba?
BARDAĞI TAŞIRDI.
Eşik aşıldı.
Hepsi bir bir tekrar dizildi, hesaba katıldı.
Hatırlar mısınız bilmem. Kasklı seri sapığa ne oldu? Sonrasını hiç duymayız.
Bu toplum zararlısı ezik, yaşıtı üniversite arkadaşının açtığı davadan yırtmış.
Nüfuzlu babası kurtarmış diyorlar.
Ankara'daki konservatuvarda adı çıkınca nereye gelmiş dersiniz?
İlkokul itibarıyla kızımın da okuduğu okula!
Konservatuvarlar ilginçtir. İlköğretim ve üniversite aynı ortamda okur.
Hiçbir şey olmamış gibi sessizce kabul edilmiş. Veliler bihaber.
Çocuklar duyduğunda şok geçirmiş, inanamamıştı.
Özellikle bizim küçüklere çok iyiymiş hep.
Yaşıtlar dişli çıkınca, yönelimi değiştirmiş. Veya hep buydu aslında.
Fakat bakmış pabuç pahalı, okulda kendini tutmuş artık çakal.
Kurumlar, aynı ortamda bulunan küçük yaştaki çocuklarımızın güvenliğini, hep birlikte şansa bırakmışlar böyle.
Başka okullardan küçük yaşta çocukları takibe alarak, kıstırıp seriye bağlamış.
Sebepsiz fazla iyi olandan çekin. Kimse o kadar iyi değil ve olmak zorunda da değil. Doğalı bu.
Fakat ilk davacı genç kadın var ya, kafaya takmış bunu.
Dedektif gibi araştırmış, peşini bırakmamış.
Başka türlü bir sapık olduğunu hep biliyormuş, anlatamamış.
Tekrar yapacağını da.
'Kasklı'yı duyunca, malum şahıs olduğundan ilk bu kadın şüphe etmiş. Yakalanmasında büyük katkısı var.
Sorarım şimdi. Bu toplum zararlısını salanlar, vesile olanlar, yardım edenler, o kadar çocuğun vebaline girmedi mi?
Peki bu genç kadından af dileyen, onurlandıran çıkmış mıdır dersiniz?
Haklı şahsi sebeplerle, hapisten 'cenaze' çıkarmaların da sadece film senaryolarında olmadığını düşünüyorum artık.
Kimse, "Şuna ses çıkarmayan, bunu abartmasın." filan demesin.
Herkesin hayatının şeceresini tutuyormuş gibi, genelleme ezber varsayımlarla biliveren, şuurdan bahsetmesin.
Sanki hepsine ayrı ayrı olay çıkarılmamış, bağrılmamış gibi!
İnsanlar, kendini tutup şahsı yargıya havale etmiş.
Bu derece canilikte, kendine 'iyi hal' görenleri anlamak zorunda değil.
Toplumda "Kendi işini kendin gör." anlayışı yayılmaya başladı. Farkında mısınız acaba?
İstenen bu mu ki, anlamadık gitti!
Masumiyete kast edilmesi, insanda tanımsız bir dehşetle karışık öfke ortaya çıkarıyor.
KORKU salmak, DEHŞETe düşürmek, toplumu ÇATIŞTIRMANIN kısayolu.
DESPOTLUKLA hizaya getirilmeye gönüllü etmenin açık bileti.
Tam test edip onaylayacaklardı ki,
Yetişkinlerin masumiyet özünü hesaba katmadıklarını anladılar.
Yetişkin insan, masumiyeti safça ifade etmese de, özündeki, yeri geldiğinde ortaya çıkmasını bilir.
En çok da; Minik bir masumla karşılaşınca erir, sevgi seli akıtır.
En büyük korkuları, masumiyetin olağanüstü gücü.
Tüm organizasyon, örgütlenme bunun için:
Masumiyet düşmanlığı.
Buna hizmet eden tüm dehşet ayarları, çatışma ortamları, korku, baskı, varlıklarını diri ve 'gerekli' tutmak için.
Beyin, onaylasın-onaylamasın, sürekli gördüklerini normalleştirmeye başlar.
Ekran bombardımanları öncesini yaşadığımız ve halen hatırlayanlardan olduğumuz için belki, farklı bir algıya sahibiz.
A-lış-ma-yız.
A-lış-ma-ya-ca-ğız!
Zaten gözden çıkarılışımız da ondandır.
Eleştirmek için dahi olsa, şiddet görüntüleri yayımlayanlar bunlara katkı yapar.
Gökkuşağı gaspçılarının acayip şovlarını 'hayretle' paylaşanlar da.
Çocuklara, bu temada giysi, oyuncak, şekerleme dahi almayın.
Masumiyetlerine doğrudan saldırı.
Hiçbir projeleri bilinçli yetişkinler için değil zaten.
İleri yaşlardakiler için tek olayları, hızlı ve toplu 'gidişler' kurgulamak.
Asıl hedef ÇOCUKLARIMIZ!
Gelecekleri, varlıkları, çocuklarımızın MASUMİYET enerjisini sömürmelerine bağlı.
Yedi yaşına kadar bilinçdışı temel inanç kalıpları ve kimlik oluşur. Ötesi hikaye.
Ellerine beşikte ekran verilen nesilleri düşün.
Sonra da, sürekli tekrar edilen 'gerçekler', bilinçdışı inanç kalıpları ve ağları örer.
Bilinçli geçinenler, 'etkilenmeyenler' dahil herkesi etkiler.
Bu alemin doğası yansılama sanki.
Kitlesel bilinçdışı inanç ağı oluşmuş. Şahsen etkilenmesen ne olur? Etkilenmiş toplumun içindesin artık.
Mis gibi yok hükmünde yaşıyorsun, inanmıyorsun, korkmuyorsun;
"Maske takmayanlara uzaktan taş atın." diyen doktorların müridleriyle uğraşıyorsun.
Temel prensipleri;
Dik duranları, arada kalanları da, toplumun kendisine hallettirmek.
Ellerini bile sürmezler. Komşuyu komşuya kırdırırlar.
Neyle?
Çakma inanç kalıpları ve görsel illüzyonlarla.
Veya uyduruk, beş para etmez ödül sistemi ile.
Bu da başlardadır anca. Eşiği geçip kapana basınca biter.
Beyin frekansı sesle de etkilenebilir. Sadece sesle bilinçdışı indirmeler yapılabilir.
Şifa niyetine yayımlı frekanslara dahi şüpheyle bakmak lazım.
Gönülden niyet ettiğimize ulaşabilecek donanımda yaratılmışız zaten çok şükür.
Sadece içimizdeki duru sesi dinlemiyor, yapmıyor, inanmıyoruz.
Dışarıdan sihirli değnek, kurtarıcı bekletmeler de hep bu 'uyuyan devi' uyandırmamak için.
Sen-ben önemsiz,
Çocuklarımızın,
MASUMİYETİN PEŞİNDELER!
Eğilme, dönüştürülme potansiyeli olan, henüz uyanmamışın...
Eşiği aşan, geri döndürülemez, bilirler. Ve oralara hiç bulaşamazlar;
Ya dönüşür ya da silkelenir yoksa.
Kısa ve uzun vadeli planlarla ilerler.
Uzun vadeli planlardan biri: YALAN TARİH.
Bu bile, kurguyu besleyecek bilinçdışı inanç kalıpları oluşturmak için.
Yalan tarih masalları ve derinlere ötelenmiş varlık esası içimizde çelişir.
İçten yanmalı motor gibi. Tam da ihtiyaçları olan çatışma enerjisini üretip durarak.
Şuursuzca.
Bilinçdışına 'gerçek' algılatılmış bir temel veriyor ki;
Ne kadar saçma olursa olsun, mevcudu ve geleceği bunun üzerine inşa edebilsin...
Belirli bir geçmiş gerçeğine inandırılmış toplumlar, çok daha kolay manipüle edilebilir.
Bu temeli kurmasa, kimsenin 'imtiyazlı', 'asil' filan olmadığını da hemen bilirdik zaten.
Bu 'imtiyaz' olayı, genel olarak akıl almaz suçlara yol vermenin de süslü kılıfı.
İşin ilginç yanı, her türlü orantısız tuhaflık ortada. Fakat o kadar inanılmaz ki, kimse akıl edip bakmaz, söylesen inanmaz.
Çocukların yaşam kalitesi git gide kutulara, paketlere sığdırılmış.
Sıfır enerjili üretilmiş gıdalar ve ekranlarda 'ulaşılamayan' hayatlar.
Tatminsiz bir tüketici topluluğu, mükemmel enerji sağlayıcıdır.
Kim için?
Enerji vampiri, 'imtiyazlı', hepi topu avuç içi kadar, türlü çeşit maskeli, mayadan zındık örgütlü bir tarikat için.
İnsan da bunlar için yaşıyor adeta. Şuursuzca katılıyor oyunlarına.
Böyle bir alemde ADALETTEN bahsedilebilir mi?
Bu hukuk kimin hukuku?!
Bilinçli bir toplumun asla kaldıramayacağı saçmalıkları sürdürmenin tek yolu, bu saçmalığın daniskası kavramı normalleştirme ile başlamış;
İmtiyaz.
Nereden?
Soydan.
Hmmm. Cibiliyetinizi...
Olmadı Liyakat.
Nereden?
Çoğunluktan.
Söylenenin aksine, çoğunlukla haksız olan çoğunluk;
Ezber bozanlara pek katlanamaz.
Doğrulanmış minnak bir parçayı bilim sanır;
Yalanlanamayan kocaaa bilinmeyeni ise hurafe.
Bugünün masumları, geleceğin enerji sağlayıcıları, 'yaş iken' eğilsin diye her yolu kullanırlar.
Varlıkları tamamıyla buna bağlı;
Adım adım, MASUMİYETE yürürler.
Hepsinden öte; Kedilerle hep varmış bir dertleri.
Tarihin çeşitli dönemlerinde seri katledilmeleri ilginç.
Varsayımım, denge unsuru titreşim tutucu bunlar.
Ve asıl büyücüler, kedi barındıramaz.
Hakiki şifa kanalları da, 'pazarlıklı-koşullu' büyü yapmaz, zaten kendinden büyülü varlığı onurlandırır sadece.
Sırf varlıklarıyla varlığı onurlandıran kediler gibi.
Dişil enerjinin ete kemiğe bürünmüş hali sanki.
İnsanların sinirini bu kadar zıplatması da bu belki;
Her birimiz mtDNA taşıyıcıyız; İçimizdeki dişil enerji bir kükrerse, yer yerinden oynar.
Genel olarak, yavru masumiyeti paylaşılmış, kendinin büyüttüğü hayvan ile iletişim de çok farklı tabii.
Yeri, başka bir hayvanla da dolmuyor.
Özellikle, yavru kedi büyütmemiş biri, kedilerin çok acayip varlıklar olduklarını algılayamaz.
Başka kimseyle bu iletişimi paylaşmıyorlar.
Aptala, şirine, minnoşa yatarlar, işine gelmez takmazlar...
Sonra bir an gelir, sanki kainatın tüm sırlarına vakıf bir çift bilge göz dik dik bakar.
El kadar yeni doğanın bilinçli iletişim kurabileceğini, öncesinde aklıma bile getiremezdim.
Ve çelişen konu, 'sokak hayvanları' da değil:
Sokaklara salınmış, salınması teşvik edilen köpek sürüleri.
Bunlara çiğ et de verirsen, açık yaraya ayar bozmaya başlar.
Bu köpekgillerin doğası sürüleşmek. Sürüleşince de bi tık bi tık havalara girip vahşileşmek, avlanmak...
Doğası bu hayvanın. “Niye yaptın, yapma kızarım bak sonra” diyemezsin.
Bir de 'dövüş köpeği' besleyen 'köpeksever' caniler var halen şu memlekette.
Yasal mı ki bu?
Hayvanı vahşileştirmek için küçücük karanlık bir kutuda uzun süre aç-susuz bırakırlar.
Bu canilerden biri, sokakta köpeğine, kedi parçalatırken engel olamıyormuş havalarında keyifle izliyordu. Kayıt, bir dükkanın güvenlik kamerası.
Etraftaki insanlara da hayret ettim, ses var icraat yok. Biri bi kürek bulup indirememiş kafasına.
Minyon bir kadın olarak, başka bir köpeğimize vahşice saldıran, güya K9 eğitimli koca kurt köpeğimizi, uğraşıp didinip çekebilecek yüreği ve gücü bulabildiysem, bu iri kıyım şahsın sıfatına tüküreyim.
İşte asıl bu vahşilerin, canilerin yargılanması ve kapatılması şart.
Hepsinde de bizim göremediğimiz bi 'iyi hal' görürler.
Sahi, konu canilikse, 'iyi hal' direkt lügattan çıksın artık hatta.
Masumlara fenalığın tamamını 'canilik' saydığımı söylemeye gerek yok herhalde.
Masumiyete canilik, toplumda değişik öfke patlamasına sebep oluyor.
Bu insanların yapabileceklerinin vebali de yardım ve yataklık edenlerin de üzerinde artık.
Toplum için tehlike sayıp kapattıkları, kovaladıkları ise hep gazeteciler filan.
Sanki, vahşilerden korunacak süper güçlerimiz var,
Fakat okuduklarımızı süzgeçten geçirecek, muhakeme edecek aklımız yok.
Yazarları "Topluma zararlı" diye içeri tıkmak, toplumu ne kadar aşağılayıcı bir durum aslında.
Elmalarla armutların toplanamayacağını ana okulda öğretirler.
Sokak köpeklerinin sürüler halinde kontrolsüzce salınmasını anormal bulmayanlar, kendilerine hayvansever demesin.
Bunların saldırdığı insanların, kedilerin, hayvanların sevenleri değilsiniz.
Sadece köpekseversiniz.
Denge yok bir kere.
Köpek sürülerinin salındığı yerde kediler azalır.
Bu bile zamane 'kedi' operasyonunun bir parçası.
Kediler çekilirse de; Paris, NY gibi fareler sokaklara çıkar.
Bir de bu normalleşti. Tek hayvan köpek sanki.
Baktığım hayvanlarla özel iletişim kuran biri olarak; Köpekleri de severim.
İletişim kurduğun her hayvan özeldir. Candır.
Tıpkı özel iletişim kurduğumuz insanlar gibi.
İnsanları da sevdiğimiz ve 'üst düzey' değer verdiğimiz halde;
Sürüyü büyüttükçe havalara giren, örgütlenen, silahlanan, saldırganlaşan, şiddeti ilke edinmiş çeteleri savunmuyoruz.
Genel olarak, 'canilik' dozunun normalleştirilmeye çalışılması, yayımlara göz yumulması, hatta özendirilmesi altında yatan aşikar artık;
Hedef, özümüzdeki MASUMİYETi 'inletmek'.
Peki, hepsine ayrı ayrı, tek tek bağırdık ya;
Bağırmak, yazmak, zorla yargıya havale etmek, birilerinin bir şey yapacağını sanmak, beklemek yetiyor muymuş?
Peki neden neden neden?
İş masumlara gelince, neden hep olağan, hep o kadar da bişi olmamış gibi geçiştiriliyor?
Online çocuk katliamı gösteriliyor.
Masumiyete bu derece saldırıya karşı; Boykottan başka hiçbir şey yapamıyorsun.
Bir bakıyorsun, medet umdukların da yapmıyor.
Normalde ortalığı yıkan afili uluslararası örgütler dahil.
Senin-benim liyakat verdiklerimiz, hep birlikte çocuk katliamı izliyor ve izletiyor.
Yine yeniden bişi yapılamıyormuş, çaresizmiş gibi hep.
Korku, kin nefret büyütüyorlar sadece.
Şu boykotlar var ya; failleri milim sarsmaz.
İkiyüzlülük de ortada çünkü. Halen, danışık dövüş çarklara su taşırken şikayet...
Farkındayız değil mi?
Birkaç on yıldır, MASUMİYET her yönden ağır saldırı altında.
Çocuklara yapılan eziyetlerin üstü kapatıldı.
Alenen soruşturmaya muhtaç iddiaların sorgulanmasını isteyenler kapatıldı hatta;
Fakat failler kapatılmadı.
Hep birlikte çıldırdık çıldırmasına da;
Farkında mıyız?
Meseleleri kalıcı olarak çözeceklerine;
Tam tersine, zihinlerimize MASUMİYETi 'ezikleme' operasyonu yapıyorlar.
Her yönden.
Vicdanımızı hiç olmayacak, hiç tanımadığımız seviyelerde üzüyorlar.
Masumlara fenalıkla kast edilmesini normalleştirecekler güya!
Çok beklerler.
Bizim özümüz SAF MASUMİYET.
Kök-Türük!
**
.
Sümeyya Demirel, dikGAZETE.com