?>

Ermeni soykırım meselesi

Suat Gün

4 yıl önce

Her yıl 24 Nisan’da ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen meseleden biri de “Ermeni Soykırımı Meselesi”dir.

Birçok tarihçi, düşünür, bilim adamı, siyasetçi bu mesele hakkında dedi ki; “arşivleri açalım, belgelere bakalım, toplu mezar kazıları yapalım, Ermenistan’ın kendi devlet arşivlerini tetkik edelim!..”.

“İmkânı yok, olmaz!” dediler. 

“Biz soykırım var diyorsak vardır. Soykırım olmuş diyorsak olmuştur; araştırmaya lüzum yoktur; delile ihtiyaç yoktur, bu böyle olmuştur!”

Aslında bu mesele hakkında Batının delili ve hedefi şu olmuştur:

1.Dünya Savaşı öncesi, Doğu Anadolu’da bir Büyük Ermenistan Devleti kurmak istiyorlardı; bu mümkün olmamıştır. 

Ermeniler Suriye, Lübnan, Ermenistan ve Rusya’ya dağılıp gitmiştir. 

Proje iflas etmiştir. 

Dertleri şudur; bunu tekrar nasıl canlandırabiliriz?

Türkiye’yi durdurmak için ne kadar sıkıştırabiliriz?

Bağımsız politika takip etmelerinin önüne, nasıl geçebiliriz?

İsrail’in genişlemesini nasıl mümkün hale getirebiliriz?

Şüphesiz, bu mesele, 1. Dünya Savaşı içinde kışkırtılmış Ermeni halkı ile Anadolu insanı arasında yaşanmış acı bir olaydır. 

Bu savaşta Osmanlı Devleti, orduları ve halk, 3 milyon civarında zayiat vermiş, sadece Çanakkale Savaşlarında bile 257 binin üzerinde asker kaybı yaşanmıştır. 

Bu savaşlarda kullanılması yasak olan, “zehirli gaz” askerlerimize karşı kullanılmıştır. 

İngilizler, Filistin Cephesi’nde esir aldıkları askerlerimizi “Klozet havuzları”na sokarak 25 bin askerimizi kör etmiş, bu sayıdan daha fazla askerlerimizi, açlıktan, susuzluktan ve bakımsızlıktan öldürmüştür. 

Bu savaşlar içinde, Doğu Cephesinde Ruslar, esir ettikleri askerlerimizi Nargin Adası’na göndermiş, binlerce askerimiz açlıktan, susuzluktan, hastalıktan, bakımsızlıktan ve yılan sokmasından ölmüştür. 

Balkan Savaşı’nda Yunanistan, Selanik’i tek kurşun atmadan terk eden “Tahsin Paşa” denilen hain zattan teslim almış, teslim olan askere, esir muamelesi yapılacağına söz verdikleri halde, bu 25 bin askerlerimizi kurşuna dizmişlerdir

Onlar yaparsa “1 Nisan şakası”dır, gerçekten şakadır(!), haktır, doğrudur, meşrudur; halkımız nefsi müdafaa yaparsa katliamdır, vahşettir, soykırımdır, zulümdür!.. 

Mantık budur.

Son bir asra baktığımızda, Dünya liderliği ABD’nin eline geçtiği 1945’den bu yana en az 25 milyon insan ABD’nin askeri operasyonlarıyla, bu sayının birkaç katı miktar insan “abluka, ambargo” gibi insanlık dışı yaptırımlarla ölmüştür. 

Sadece 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Irak Harekâtı’ndan sonra uygulanan ambargolar yüzünden Irak’ta 500 bin çocuk ilaçsızlıktan ve bakımsızlıktan ölmüştür. 

1991 Körfez Savaşı’nda Kuveyt-Arabistan topraklarında bulunan ve teslim olan 300 bin kadar Irak askeri “Seyreltilmiş Uranyum yani zayıflatılmış atom bombası ve napalm” kullanılarak yakılmış, eriyen tankların içinde diri diri çöle gömülmüştür. 

Hâlbuki bu silahların kullanılması yasaktır, suçtur. 

BM’de, Cenevre’de; bu kanunları, bu kararları, bu yasakları alanlar bizzat kendileridir.

ABD’nin son yüzyılda insanlığa karşı yaptıkları katliamlar, “Neron’u, Korkunç İvan’ı, Kazıklı Voyvoda’yı” yaya bırakacak kadar büyük ve daha hunharca ve daha zalimce gerçekleşmiştir. 

Bu katliamlara şahitlik eden birçok Amerikan askeri ruhi bunalıma girmiş, bazıları intihar etmiş, bazıları da devletten intikam almaya teşebbüs etmiştir (1). 

Bu katliamların neler olduğuna geçmeden önce bu mevzuda şunları söylemek, ya da hakkı teslim etmek lazımdır, Rahmetli Erbakan Hoca ve Rahmetli Türkeş birçok konuşmalarında haklı çıkmıştır, söyledikleri keramet misali bir bir gerçekleşmektedir.

Rahmetli Ecevit, 2003’de ABD’nin Irak Harekâtına karşı çıktığı için partisi bir gecede dağıtılmış, tezkere oylamasında ABD askerine izin vermeyen Baykal ve ekibi tasfiye edilmiştir. 

Erbakan Hocamızın videolarının, konuşmalarının dikkatle izlenmesi gereklidir. 

Hepsi birbirinden daha fazla ibretli, hepsi birbirinden daha ferasetlidir. 

Bu işlerin arkasındaki ırkçı emperyalizme defalarca işaret etmiştir.

ABD’nin bir Anglo-Sakson (İngiliz-Fransız-Alman melezi) Yahudi Devleti olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkartmayacağız. 

Bu durumu ABD’nin siyahî Genelkurmay Başkanı Colin Powell, bir beyanatında açıkça söylemiştir; ABD, “Amerikan Yahudi Devletidir”, demiştir. 

Amerika’da yönetim gücü tepeden Yahudilerin kontrolündedir.

Clinton, Bush, Obama, Trump ve Biden fark etmez hepsi Yahudi lobisinin hizmetkârlarıdır. 

İsrail’in eski Başbakanlarından Ariel Şaron, bu durumu bizzat ifade etmiştir: ABD Dünyayı yönetiyor, biz de Amerika’yı yönetiyoruz. 

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi, atadığı büyükelçinin, elinde Süleyman Mabedi maketi ile dolaşması, damadının Yahudi ve İsrail lobisinin adamı olması bunun delilidir. 

BAE üzerinden İslam Dünyası’nda iç savaşı tahrik etmesi (Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan isimli bir soytarı üzerinden), Filistin’deAsrın Barış Plânı” adını verdikleri, aslanı kediye boğduran plân dâhil, her şeyi ile Yahudi Lobisinin hizmetkârlığı ve köleliği uğruna yaptı ve aşağılanarak gitti.

Yerine gelen Biden, ondan geri kalabilir mi?

Adam 10 sene önce söylemişti, “ben bir Siyonist’im”, diye. 

Bunları neden söylüyorum: İsrail’in Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’ü işgal ederek büyümesi için; Türkiye ve İran’ın müdahale edemeyecek kadar durdurulması, dağıtılması lazımdır. 

Türkiye ve İran zayıflatılırken ölçü kaçırılırsa Ruslar, Akdeniz’e iner, plân çöker, bunu önlemek için Rusya’nın Kafkasya, Ukrayna, Baltık ve Barens Denizi’nde başının derde sokulması lazımdır.

Bunun için Ukrayna’nın topraklarını Hazar Denizi’ne kadar genişletmesi plânını ortaya koydular. 

Böylece Rusya, Karadeniz’in kuzeyine hapsedilecek, Ortadoğu ile irtibatı kesilecek. 

Üç dönemden beri Ukrayna’nın başına Yahudi asıllı kişileri getiriyorlar. Viktor Yuşçenko, Petro Poroşenko, Volodimir Zelenski”  (2) 

Rusya’nın Türkiye ile çatıştırılması bu plânın bir parçasıdır. 

Bu mümkün olmazsa, Türk-İran savaşı hayal ediyorlar veyahut Yunanistan Türkiye’ye aniden saldırabilir mi? 

Saldırırsa sonuçları ne olur, plân yara alır mı, Yunanistan’ı galip getirecek bir formül bulunabilir mi? 

Bütün bu senaryolar üzerinde çalışıyorlar, plân üzerine plânlar yapıyorlar. 

Türkiye’nin ülkeler arası işbirliği, insani değerler ve dünya barışını esas alan plânlarını baltalamak için Libya, Suriye ve K. Irak’da başını belaya sokmak için uğraşıyorlar. 

Doğu Akdeniz’de İsrail ile birlikte tatbikat yapıyorlar? 

Kime karşı!?

1960’a kadar “Ermeni Soykırımı” diye bir mesele yokken neden bu tarihe kadar beklenmiştir? 

Neden Lozan’da bütün hesaplar ortaya dökülmüşken, “Ermeni Soykırımı” meselesi gündeme gelmemiştir. 

İngiliz diplomasisi, böyle bir meseleyi unutabilir mi, atlayabilir mi?

En zayıf anında Türkiye’yi sıkıştırmak mümkün iken neden bu kozu kullanmasınlar? 

Buna imkân ve ihtimal var mı? 

Böyle bir şey mümkün olmadığına göre, bu karar, plânlı sistemli bir karardır. 

Yahudi Lobisi tarafından tezgâhlanmıştır. 

Maalesef uzun yıllar Türkiye, sözde dost görünen Yahudi lobi şirketlerine para vererek (haraç), sözde soykırım kararı alınmasını durdurmuştur!

1970’den sonraki yıllarda ortaya çıkan, Ermeni terör örgütü Asala üzerinden gerçekleştirilen, 31 diplomat ve 58 vatandaşın öldüğü terör saldırılarını; CIA, MOSSAD parmağı olmadan (desteği-izni veyahut hoşgörüsü, görmemezlikten gelmesi) yapmak mümkün mü? 

Bu asrın başında Osmanlı Devleti’nin son 10 yılına hükmetmiş olan Devlet Adamlarından Talat Paşa (Berlin), Cemal Paşa (Tiflis), Said Halim Paşa (Roma) ve Bahaeddin Şakir Bey’ler (Berlin) yurt dışında Ermeni teröristler tarafından şehit edilmiştir. 

Bu durum bile tek başına Ermeni terörizmi hakkında yeterli delil temin etmeye yeterlidir. 

Bu yüzyılda hangi devletin lider kadrosu, tek hamlede topyekûn yok edilmiştir? 

Bu işler örgütlü istihbarat kurumları desteği olmadan, Berlin, Tiflis ve Roma gibi şehirlerde gerçekleştirilebilir mi?

Bizim dinimize göre fesat çıkartmak, insanların arasını bozarak nifak çıkartmak, dünya barışını bozmak en büyük suçtur. 

Bu suç, adam öldürmekten daha büyük suçtur. (Günahtır.) 

1945’ten bu tarafa ABD ve Batı tarihini ele alırsak yüz kızartıcı cinayetler tarihidir. 

Endülüs Katliamı, Amerika kıtasında Kızılderililerin ve İnkaların imhası, Afrika’nın köleleştirilmesi ve sömürülmesi, Çin’de Afyon Savaşları insanlık tarihinin yüz karasıdır. 

Son yüzyılda, ABD halkını para ile askere alarak; içinde çoğunlukla psikopatların bulunduğu komando birlikleri kurarak; Vietnam, Kamboçya-Laos, Sudan, Somali, Irak, Suriye, Kore ve Afganistan’da korkunç cinayetler işlediler. 

Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları atom bombasını ilk defa kendileri kullandılar. 

Dünyanın her yerinde on milyonlarca insanı hava bombardımanlarıyla, zayıflatılmış atom bombalarıyla, tahrip gücü nükleer silaha eşdeğer hale getirilmiş klasik patlayıcılarla ve napalm bombalarıyla imha ettiler.

Bütün bu cinayetleri, soykırım ve insanlık düşmanlığı olarak BM’e getirmek, insanlığın ortak vicdanına sunmak lazımdır. 

ABD halkını değil, Yahudi Lobisinin kuklası olan Amerikan Başkanlarını hedef almak lazımdır. 

Adamlar itiraf ediyor, “ben bir Siyonist’im” diyorlar. “Ben İsrail için kendimi adadım” diyor. “İsrail’in güvenliği her şeyden önce gelir” diyorlar!

ABD ile ilişkiler, F-35 meselesinden itibaren kopma sürecine girmiştir, yakın zamanda Türkiye’nin NATO’dan çıkartılması gündeme gelecektir. 

Yaptıkları cevapsız bırakılırsa, sessiz kalınırsa saldırganlıkları daha artacak, azacaklar, püsküllü bela haline geleceklerdir. 

Şerri def etmek için cesur olmak lazımdır, atak hareket etmelidir.

Beklemedikleri hamleleri yapmak lazımdır.

Bu mesele, hakikat temeline dayalı bir mesele değildir. 

Bunları tartışmaya çağırarak, belgeleri konuşturarak ikna edemezsiniz. 

Onlar, söylediklerinin doğru olmadığını biliyorlar. 

Yalan söyledikleri için, zaten sizinle tartışmazlar, oturup konuşmazlar. 

Bu meselenin çözümü, inkâr ederek, ikna ederek mümkün değildir. Çünkü bu karar, bir plânın parçasıdır, Türkiye’yi sıkıştırmak için bir araç olarak tasarlanmıştır. 

Türkiye, üzerine gelen tehdidi bertaraf etmek istiyorsa, hasar almadan kazanmak istiyorsa çok hızlı hareket etmelidir. 

Plânı bozmak için ciddi bir çalışmaya ihtiyaç vardır; Türkiye sanayileşmeye, ileri teknolojiye, savunma sanayine büyük ağırlık vererek, nükleer silah ve bunların atma vasıtalarını yaparak çetin ceviz olduğunu göstermelidir. 

Çünkü zor oyunu bozar. 

Zaaf çözülmenin, mukavemet gücün alametidir. 

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

(1) 19 Nisan 1995 günü sabahında eski bir Amerikan yedek askeri olan Timothy McVeigh ve yardımcısı Terry Nichols, Oklahoma City'deki Murrah Binası'nın önüne bir bomba bıraktı. Bomba, yerel saatle saat 9.02’de patladı. Patlamada Murrah Binası büyük zarar gördü ve yıkıldı. 168 kişi öldü, 680'den fazla kişi yaralandı. Patlama 11 Eylül 2001 saldırılarına kadar Amerikan tarihinin en büyük saldırılarından biri olarak tarihe geçti. Peki, bu askerler bu eylemi niçin yaptı? Sanıklar, ifadelerinde ABD’nin haksız katliamlarına karşı bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylediler.

(2) Ukrayna'nın RF karşıtı Yahudi C.Bşk.ları sırasıyla V.Yushchenko, P.Poroşenko ve V.Zelensky (ilk ikisi Yahudiliklerini sakladılar) Rothschild ve Soros'un finansmanı ve demokrasi talep eden algı operasyonlarıyla Ukrayna'da iktidara getirildiler. Aslında ABD ve AB bu yapıyı koruyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI