?>

ERİŞTİ  NEVBAHAR  EYYAMI..

Sami Özey

5 yıl önce

- GECE SOHBETİ.. -

:

Geçen gün tramvaydayım.. Eminönü’ne doğru gidiyorum.. Baktım ki sokaklarını yıllarca arşınladığımız Fatih’imizin bir güzel insanı karşımda duruyor.. Kısa bir hoşbeş.. Ardından da biraz serzeniş..

"Be Sami’ciğim.. Bu memlekette sadece siyaset mi var?.. Devamlı  kavga eden, gürültü yapan, hayat biçimi çekişme olan insanlar mı var?.. Bu güzel ülke tüm nimetleriyle herkese yetmiyor mu?.. Allah rızası için çiçekleri de yazın, kuşları da, böcekleri de yazın!.. Bak bahar geldi kardeşim, bahar geldi.. Çiçekler açtı.. Biraz da çiçek kokulu yazılara imza atın!..” 

"Ya iki gözüm kardeşim, artık ben hiç bir gazetede yazmıyorum, ortalıkta dolaşıyorum.." desem de arkadaşım salvoya bir müddet devam etti!.. Ardından da gülüştük..

Gördüm ki arkadaşım dertlinin dertlisi.. "Peki yazarız be aslan kardeşim" dedim.. Sen yeter ki üzme kendini.. Dereden tepeden, şundan, bundan, derken, zaman geçti ve biz de menzile vardık.. Sonra da arkadaşımızdan ayrıldık..

Evet, bizim eskimeyen dostumuz haklı aslında!..

Gerginlik.. Zihin gürültüsü.. Stres..

Bu olumsuz figürlere fazlaca takılıp kalındığında sürmenaj oluyor insan.. Hatta zıvanadan da çıkabiliyor.. Hele bir de bu stil, bu tarz alışkanlık yaptı mı, gözler ne çiçek görüyor ne böcek!..

Halbuki aslolan; şevkatli, seviyeli ve sevimli olmaktır.. Böyle olabilmek için de insan ekseninin sevgiyle yoğrulmuş olması gerekir.. Söyleyen ne güzel söylemiş; “Sev Yaradılanı Yaradan’dan ötürü..

Bakın nasıl da laf lafı açıyor.. İnsanların mümkün mertebe gezmeleri lazım, değerli okuyucularım!.. Gezen, dolaşan insan iyi projeksiyonlar yapar.. Beyni açıktır.. Algılamaları kuvvetlidir.. Çeşitli insanlarla tanışır..

Değişik kültürlere şahit olur.. En önemlisi, kerametin sadece kendisinden menkul olmadığını anlar.. 

Değerli dostlarım, isterseniz şimdi de başka cümleler kuralım..

Şükürler olsun; bahar aylarına ulaştık.. Bahar gelince insan kıpır kıpır oluyor.. Resmen bir değişime uğradığını hissediyor!..

Ve her bahar geldiğinde aklıma öncelikle 0smanlı bakiyesi olan “Lâle” çiçeği geliyor.. Ardından da Lale Devri'nin ünlü şairi “Nedim” geliyor.. O Nedim ki Lâle Devri'nin bir büyük ve unutulmaz şairidir.. 

"Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda..

Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a..

İşte üç çifte kayık iskelede âmâde..

Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a.."

Diye sevdiği hanıma seslenişi ve o sözleri şiirleştirişi muhteşemdir..

Ve işte o Nedim'in bir başka şaheseri olan “Erişti Nevbahar Eyyamı” isimli meşhur şiirini de ünlü bestekar merhum Arif Sami TokerNihavend” makamında bestelemiş ve bugün bile dillerden düşmeyen bir eser ortaya çıkmıştır.. 

"Erişti nevbahar eyyamı, açıldı gül-ü gülşen..

Çerağan vakti geldi lâle-zarın didesi ruşen..

Çemenler döndü ruy-i yare rengi lâle vü gülden..

Çerağan vakti geldi lâle-zarın didesi ruşen.."

Bu eseri herkes okumuştur, hatta bu şarkıyı şarkının bestekârı olan Arif Sami Toker'in sesinden de canlı olarak dinledim, ancak bana "Bu şarkıyı en iyi yorumlayan kimdir" derseniz, ben hemen iki kişiyi söyleyebilirim..

Kıymetli dostlarım kadife sesli ve ipek sesli Mehmet Akça ve Erdem Özgen'dir derim.. İkisi de Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Müziği Korosu Ses Sanatçılarıdır.. Ve okuyuşları itibariyle çok özel, çok duygulu seslerdir.. 

Evet bu gece de biraz nostaljiye takıldık.. 

İyi mi ettik, takdiri siz okuyucularıma bırakıyorum..

Geceniz hayırlı ve huzurlu olsun..

Gönülleriniz inşirah bulsun..

Vesselâm..

.

Sami Özey, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI