‘Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!’ (Bakara-155)
Ortak hayatın en önemli parçası diye geçiyor, sosyal sorumluluğun tanımı.
Özel sektör, kamu veya sivil toplum. Adı ne olursa olsun temel amaç, kişisel çıkarları bir kenara iterek, kamu yararına yapılacakları düşünmek, harekete geçmek ve uygulamak.
Sonuçlarını düşününce, elli yaş kapısına dayanan bizler, bir an geçmişi hatırladık.
Yer sofrasını, aynı tabaktan yemek yemenin hikmet ve bereketini hatırlatıyorum da. Evet, sevinci artırmak, hüznü azaltmak için paylaşmak. Çoğu kez bireysel hareket ve hamle bir yere kadar kâfi gelir.
Devamı gelmeyen uygulamalar ise kaybolup gitmeye nasıl ki mahkûm ise, kalıcı olanların yolunun açılması gerekiyor.
Bir uzvu eksik veya fonksiyonunu tam olarak yerine getirmeyen bireyler için söylenmiş, "Bana acıma, bir ışık da sen yak!” özdeyişine bağlı kalarak, sosyalleşmeye ihtiyaç duyan bireyler için yapılması gereken, onlara balık ısmarlamaktan daha çok, balık tutmasını öğretmek.
İşte o zaman, kişinin anlık kazanımı, devamlılık ve verimliliğe dönüşür...
Spor camialarının, ‘engelli’ bireyler için neler yaptıkları bizleri sevindirirken, sosyal sorumluluk adı altında anlık ve ileriye dönük yansımaları gördükçe heyecan duymamak da mümkün değil.
Her birinin amacı, özel bireyleri ekonomik, sosyal ve kültürel hayatın içerisine çekme amacı taşıyor.
Diyeceğimiz o ki, her bir uygulama, ülke insanının yarar sağlayacağı birer kazanıma dönüşüyor.
Bir başka deyişle "Birileri düşünür, birileri yaptığı yerde…" bizlerin de uygulayanlardan olmamız.
Proje mimarlarının her birinin ayrı ayrı tebriği hak ettiği, daha önce, yine bu satırlarda paylaştığımız, işte o projelerden sadece birkaçı…
16 Eylül Pazar günü oynanan Atiker Konyaspor-Fenerbahçe maçının hasılatı Otizmli çocuklara bağışlandı.
Bu anlamlı proje, müsabakadan toplanan hasılat, Selçuklu Otizm Bireyler Eğitim Vakfı’na (SOBE) maddi destek olacak.
Atiker Konyaspor takımı, tribün geliri projesi sayesinde Konya halkından elde ettiği geliri, SOBE Vakfı aracılığıyla, yine yöre halkı, Otizmli bireyler yararına olacak...
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, tarafından Sarıyer Veysel Vardal Görme Engelliler Okulu öğrencilerine mangala oyun seti hediye edilmesi de ayrıca dikkat çekici bir haber.
Görme engelli, mangala.
Onların belki gözleri görmüyor, bizlerin ise algıları kapalıysa, ne çare!
Gözleri görmeyen bir birey, mangala oyunun oynuyor ise, kendi insanımız için ‘engelli’ kelimesini kullanırken bir değil, birkaç kere düşünmek gerekliliğini görmüş olduk.
Diğer öğrendiğimiz ise, özel bireylerin geleneksel spor branşlarıyla iç içe olabilmeleri...
Eskişehir Yunus Emre Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin zihinsel, bedensel özel çocuklarla, "İmam Hatipler İyilikle Yarışıyorlar" etkinliği adı altında bir araya gelmeleri dikkatimizi çeken bir başka haber.
Projenin amacı, farkındalığı artırmak.
Projenin mimarlarının "Tebessüm sadakadır" Hadis-i Şerifine bağlı kalarak, projenin mutluluğa vesile olması, yapılan çalışmanın ne denli önemli olduğunu gösteriyor...
Milli Takım ve Fenerbahçe’nin Eski Milli Futbolcusu Tuncay Şanlı, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Gelişim Merkezi tarafından Engelsiz Kafe’de düzenlenen "Sakarya’nın değerleri Engelsiz Yüreklerle Buluşuyor" söyleşisi de dikkatimizi çekti.
Organizasyonun yapıldığı Mart ayından bugüne belki aylar geçti ama, Milli futbolcunun özel çocuklar ve aileleriyle bir araya gelmesinin, sosyal sorumluluğun en anlamlı örneklerinden olduğunu da, hatırlamak, hatırlatmakta yarar gördük.
Sözün özü; adınız/şanınız/yurdunuz/makamınız... ne olur olsun, insanlığın bitmediği yerde ‘umut’ ve ‘hayat’ var ve devam ediyor.
Sosyal sorumluk mu!..
Nasırlaşmamış vicdan.
Kişinin kendi elinde ve ebedi hayata yatırım demek…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com