Kanunla vicdan arasında ‘gelgitler’ yaşayan bir hayatın yolcularıyız. Etrafımıza bir bakalım. Vaatler kadar, eleştirilerin bol olduğu yerde, çoğu kez ikilemleri oynarız ya. Bu tıpkı ‘sakal’ ile ‘bıyık’ arasında sıkışıp kalan tükürüğe benziyor. Tek çıkış yolu, yanlışı terk edip, doğruda kanaat kılmak. O da ‘nefsimize’ ağır geliyor. Sonrasında ise nasırlaşan vicdanlar. Tüm bunları niçin söylüyoruz!
Yakın bir süre, yani bir hata sonra Belediye seçimleri var.
Soysal bir varlık olan insana, götürülen hizmetin üretilmesi ve sunulması gereken yerler. Yani bir nevi, insana ‘dokunulan’ makamlar.
Bu makamları kimin ne maksatla kullandığını, seçim ‘arifesinde’ anlatmak tavsiye niteliği taşımaz belki ama, hatırlatma manası taşır…
Bizlerin yakın ‘markajında’ olan hareket, egzersiz ve sporun, yerel yönetimler, yani belediyelerin hangi aşamasında olduğunu birkaç kez, yine bu satırlarda dillendirmiştik.
Çıkarılan 5393 ve 5216 gibi kanunlarla yasal hale getirerek, çerçevesini çizdiği uygulamalar, belediyelerin uygulama ve yapması gerekenleri net bir şekilde ortaya koymaktadır. Kültür ve sanat kadar, spor da bu yapı içerisinde önemli bir yere sahip olmakta.
Özellikle toplumda özel bir yere sahip ‘engelli’ olarak tanımlanan bireylerin, günlük hayatında yer alan hareket ve egzersiz uygulamalarla, bireylerin spor aracılığıyla sağlıklı olmaları ve toplumla kaynaştıklarını görmekten daha anlamlı ne olabilir…
Belediye seçimlerinde, oyunun rengini artık vatandaş seçime bir ay, bir hafta, bir gün veya seçim günü, sandık başında vermiyor. Seçtiği anlayış/adayın görev süresince hayatının her aşamasında yanında olup/olmadığına bakıyor.
Bedensel engeli bulunan bir vatandaşın, ihtiyacı olan fiziksel rehabilitasyonu, otizmli bireyin atla terapi örneklerini gözümün önüne getiriyorum da, vücudunun yarısını kullanamayan tekerlekli sandalye atletizm takımlarının başarılarını düşündükçe "Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır…" anlayışıyla, Bağcılar, Gaziantep, Konya Belediyelerinin ‘takdir’ gerektiren çalışmalarını gördükten sonra, daha iyisi için umutlanmamak imkânsız…
İşte o umudun kapısının daha da aralanması için haftaya bugün sandık başında olacağız. Oyumuzun renginin ‘AK’, desteğimizin ‘Cumhur’a olması için o kadar çok neden var ki. AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Binali Yıldırım’ın da katılım sağladığı ve bizlerin de şahit olduğu "İstanbul’daki Bayburtlular Kahvaltısı"nda Bakan Süleyman Soylu’nun değindiği, terör örgütü PKK ile ortak hareket eden ve 100’e yaklaşan HDP Belediyesine kayyım atanması, ülke menfaatleri için Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti), Cumhur İttifakıyla ‘yandaş’ ve ‘gönüldaş’ olmayı kaçınılmaz kılıyor.
Bırakın engelli vatandaşa hizmet götürmeyi, kundaktaki çocuğa kurşun sıkan, çocuk yaştaki insanları terör belası içine çeken anlayışa sahip, bölmek, ayrıştırma ve yok etmek düşüncesinde olanlarla aynı safta bulunmak, insan ve insanlığa ihanet değil de ne?
Ülkenin huzur, güven ve geleceği için, bir ‘seçim’ daha karşımıza çıkıyor.
Birileri devlete ihanet için ‘hendek’ kazarken, birileri ise bunlara inat engelli veya engelsiz tüm vatandaşlarına, hizmette devamlılık sağlama azminde..
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @ahmetgulumseyen , @dikgazete