Emperyalizmin yeni söylemi Küresel iklim değişikliği, NATO ve HAARP
Küresel iklim değişikliğinin emperyalizmin yeni söylemi olduğunu da nereden çıkarıyorum?
İklim konusunun güvenlikleştirilmesi, siyasi ve ekonomik açıdan ele alınması, uluslararası kuruluşların görev kapsamına sokulması ve piyasa ilişkilerine daha az yoğunlukta da olsa dahil edilmesi, uluslararası çevreci yaklaşımların doğasında olan dikkat çekici bir durumdur.
ABD ve bazı NATO üyesi ülkeler ile İsrail, Hindistan, Pakistan, Çin, Kuzey Kore ve Rusya’nın sahip oldukları nükleer silahların mevcudiyet gerekçesi, genellikle nükleer caydırıcılık ifadesiyle kavramlaştırılır ve buna sözde hümaniter-barışçıl bir anlam yüklenir. Nükleer caydırıcılık, Soğuk Savaş döneminde nükleer silahların kullanımı ile ilgili bir askerî stratejiydi.
Günümüzde nükleer silahlar, özellikle soğuk savaş dönemindeki gibi NATO üyesi Avrupa ülkelerinin artık siyasi-askeri güvenliklerinin kritik dayanağı değil. Bölgemizde ise İran’ın nükleer silah geliştirme çabaları Türkiye başta olmak üzere Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır tarafından endişe ile izleniyor.
Ancak nükleer silahların pabucunu dama atan yeni nesil iklim silahları bu korkuları boşa çıkarıyor.
Neden mi?
Çünkü “attan büyük deve, deveden büyük fil var” diye boşuna söylenilmemiş. Bu perspektiften bakılınca iklim silahları teknolojisi ve iklim değişikliğinin nükleer silahların üstlendiği nükleer caydırıcılık misyonunu etkisizleştirdiği görülüyor.
Bu kapsamda dünyanın birçok yerindeki ve Orta Doğu'daki iklim değişikliği, çatışma, yerinden edilme, ötekileştirme ve yolsuzluktan kaynaklanan önceden var olan hassasiyetleri artıracak ve aynı zamanda yeni riskler yaratacaktır. Bölgedeki hükümetlerin iklime uyum stratejilerinin bir parçası olarak daha kapsayıcı reformlar benimsemeleri gerekecek.
Bununla birlikte özellikle ABD kurmayları halen NATO’daki diğer müttefiklerine nükleer caydırıcılık konusunun önemsemesi hususundaki telkinlerinden bir türlü vazgeçmiyor. Diyorlar ki; “akıllı olun, Rusya ve Çin gibi nükleer silahlara sahip ülkeler tekrardan daha karmaşık ve çeşitlilik arz eden silahlar geliştirmek için yatırımlar yapıyor. Nükleer silahlar daha başından beri NATO’nun toplu savunmasının temelini oluşturmuştur.
NATO’nun nükleer silahlara sahip üyelerinin –Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Fransa– ulusal arsenalleri ve ABD’nin Avrupa’da konuşlanmış olan ileri nükleer silahları İttifak’a bir caydırıcılık unsuru, Müttefiklere de bir güvence sağlamıştır.
NATO’nun devlet ve hükümet başkanları NATO’nun nükleer bir ittifak olduğunu ve nükleer silahlar var olduğu sürece de öyle kalacağını tekrar tekrar teyit etmişlerdir. Basitçe söylemek gerekirse, hâlâ nükleer silahlarımız var çünkü nükleer caydırıcılık hâlâ gereklidir ve ilkeleri hâlâ geçerlidir.”
Bununla birlikte ABD, genişletilmiş caydırıcılık çabalarının bir parçası olarak Avrupa'ya nükleer bombalar konuşlandırıyor. Çift yetenekli uçaklara (DCA) yönelik tahmini yüz savaş başlığının Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda ve Türkiye'deki altı hava üssünde depolandığı bildiriliyor. Adından da anlaşılacağı gibi, DCA hem konvansiyonel hem de nükleer rollere hizmet etmektedir; ikincisi DCA misyonunu NATO'nun nükleer paylaşım düzenlemesinin merkezine yerleştirmektedir.
İklim değişikliği bu misyona meydan okuyor. Ani su baskını, kontrol edilemeyen yangınlar ve aşırı sıcaklık, DCA misyonunu destekleyen sistemler, altyapı ve personel için önemli riskler oluşturabilir. Bu riskleri değerlendirmek ve NATO'nun iklim değişikliğinin nükleer caydırıcılığı üzerindeki etkilerine etkili bir şekilde yanıt vermeye hazır olmasını sağlamak için daha fazla çaba sarf edilmelidir.
Tabii ki bununla yetinmeyerek NATO’nun sürdürülebilir ve yenilenebilir bir yapı olarak fiziki gerçeklik içinde kalması, nükleer silahlar var olduğu sürece nükleer bir ittifak olarak kalabilir diyerek gerekçelendiriyorlar.
Bence Sam Amca’nın en büyük korkusu iklim değişikliği ile ortaya çıkabilecek yeni teknolojilerin ABD finansal sistemine yeni riskler getirip getirmeyeceği?
Çünkü teknolojik ve jeopolitik değişimin hızlı temposu, izlenmesi ve değerlendirilmesi gereken yeni potansiyel tehditleri de beraberinde getiriyor.
Küresel ekonomide iklim değişikliği ve buna bağlı dönüşüm süreçleri alanındaki zorlukların ve fırsatların tanınması açısından bir evrim söz konusudur
NATO ve İklim değişikliği İklim silahlarının doktriner gerekçesi!..
Amerikalılar, İklim teknolojilerini küresel boyutta ölçeklendirip uygulayacak yatırımlarla ilgileniyor. İklim değişikliğinin, az bulunur kaynaklar için rekabet ve çarpışmalar dâhil, diğer güvenlik olayları üzerinde de bir “çarpan etkisi” olduğunun farkındalar. İklim değişikliği ve enerji arzı arasındaki korelasyondan hareketle, eski enerji kaynaklarının yerine yeni ve farklı enerji kaynakları ikame edileceğine kadar mevcut fosil yakıtların kullanılmasını şimdilik benimsemiş gibiler.
Bu nedenle günde yaklaşık 100 milyon varile ulaşan küresel petrol tüketimi tam gaz devam ediyor. Suudi Arabistan, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer bazı ülkeler, tükettiklerinden daha fazlasını üretiyor ve dolayısıyla fazlalıkları ihraç ediyor;
Doğal afetlerin ve iklime bağlı krizlerin sıklığındaki artış, silahlı kuvvetlerin daha yaygın şekilde konuşlandırılmalarını ve insansız kara, hava ve deniz altı araçları gibi, çift kullanımlı ve otonom platformların benimsenmesini gerektirecektir. İklim değişikliğinin neden olduğu çevresel değişiklikler, doğrusal veya kademeli değildir ve “kritik noktalar”la ilgili olarak ortaya katlanarak artan ani istikrarsızlıklarla çıkması riski vardır. Değişen çevre şartlarına zamanında ve başarıyla uyum sağlayabilmek için NATO Müttefiklerinin hızla askerî doktrinlerine alışmaya başlamaları şarttır.
Orduların savaşma şekilleri kültür (bağlı oldukları bölümün ve söz konusu ülkenin kültürü), askerî kurumların nasıl tasarlandığı, acil tehditler ve operasyonun yapıldığı çevre de dâhil birçok faktöre bağlıdır.
İklim değişikliğinin, bu faktörler ve dolayısıyla askerî doktrinler üzerinde derin, uzun vadeli ve somut etkileri olacaktır.
İklim konuları üzerinde giderek artan farkındalık, silahlı kuvvetlerin nasıl, neden ve nerede operasyon yapacaklarını şekillendirecektir. Bu nedenle iklim değişikliği, silahlı kuvvetlerin ele almak zorunda kalacakları beklenmedik durumlara göre tasarlanmasını da etkileyecektir. Neticede, özellikle yeni teknolojilerin ve yeteneklerin entegre edilebilmesi için önemli ölçüde doktriner adaptasyonun gerçekleşmesi muhtemeldir.
NATO’nun 2021 Brüksel Zirvesinde Müttefikler, çağımızın en önemli olayı olan iklim değişikliğinin etkisini anlamak ve bu doğrultuda uyarlanmakta başı çeken uluslararası örgüt olma çabasıyla iklim değişikliği konusunu NATO gündeminin en üst sırasına yerleştirmeye karar verdiler. 2022 Madrid Zirvesinde üzerinde anlaşmaya varılan yeni Stratejik Kavram da bu taahhüdü teyit eder. NATO, o zamandan beri iklim değişikliğinin günlük hayatta yaptığı muazzam etkileri gösteren birçok önemli raporlar hazırladı.
Ancak, iklim değişikliğinin NATO’nun çeşitli alanlarda yürüttüğü operasyonları nasıl etkilediği konusunda yapılacak araştırmalara hâlâ ihtiyaç var. Jeopolitik, askerî, ekonomik, sosyal, iklimsel ve teknolojik durumlar değiştikçe potansiyel NATO operasyonlarının çeşitliliği de artıyor ve gelişiyor. Özellikle uzay, enformasyon alanı ve şehirlerle ilgili alanlar en hızla gelişen alanlar.
Lakin, NATO’nun Bilim ve Teknoloji Eğilimleri: 2023-2043 konusundaki raporunda vurgulandığı gibi, deniz alanındaki rekabet yakın gelecekte daha fazla önem kazanacak. Ancak, NATO’nun deniz alanındaki hazırlıklılık durumuna ve dirençliliğine yönelik çeşitli olası tehditler arasında en önemlisi tartışmasız iklim değişikliğidir. İklim değişikliği daha şimdiden NATO doktrinini, operasyonlarını, varlıklarını, üslerini ve altyapısını etkilemeye başladı; bu durum gelecekte de devam edecek.
Erzincan İliç'te İklim Silahı kullanıldı mı?
Ortada iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği, ilgili yabancı firma ve maden sahasını sözde denetleyen kurum yetkililerinin ihmali dururken suçu başkalarına fatura etmek etik olmaz. Fakat yaptıkları yapacaklarının teminatı olan ABD emperyalizmi tarafından, Türkiye'ye yaşatılan 6 Şubat kıyamet tatbikatında ABD’nin küresel egemenliğini sağlayan askeri teknolojik bir silah High Frequency Active Auroral Research Program yani HAARP’ın kullanılmış olabileceğine dair güçlü emmareler mevcuttu. Hatırlarsanız Türk Uzay Ajansı Başkanı, Amerika'nın “Tanrı'nın Okları" diye adlandırılan uzay silahlarına sahip olduğunu söylemişti.
Hatta Kahramanmaraş/Pazarcık’ta ABD’li bir şirkete ait petrol kuyusu bulunduğu ve depremin sebebinin bu kuyuyla ilgili olduğu iddia edilmişti. Sınırlarımızın içinde veya yakınlarında fay hatlarını tetikleyecek şekilde büyük sondaj makineleri ile açılan kuyular, nükleer patlama etkisi yaratacak şekilde cephane ile doldurulduğu, daha bilimsel ifade ile “fay hatlarının termonükleer patlamalar tarafından tetiklenmiş olması” muhtemel denilmişti.
Hemen yarı resmi bazı doğrucu davutlar çıkıp, ABD isminin her geçtiği her iddia ve haberi çürütmeyi görev edindiler. Bu Amerikalıları aklama operasyonunun perde arkasını bilemiyorum. Kahramanmaraş Pazarcık’taki petrol arama faaliyetini, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) yaptığını, Kahramanmaraş’ın da dahil olduğu beş ilde beş yıl süreyle petrol arama ruhsatı aldığını 2022’de duyurdular.
NATO’nun doktriner yaklaşımında belirttiği İklim değişikliğinin neden olduğu çevresel değişiklikler doğrusal veya kademeli değildir ve “kritik noktalar”la ilgili olarak ortaya katlanarak artan ani istikrarsızlıklar çıkması, maalesef Erzincan İliç'te tatbik edilmiş olabilir. Ancak kurban olarak ABD’li maden şirketinin seçilmiş olması kimseyi yanıltmasın, şaşırtmasın. Çünkü ister iş kazası ister ihmâl ister sabotaj ister felaket deyin bu olayın ortaya çıkardığı bazı ayrıntılar HAARP tekniğinin kullanılmş olmasını perdeliyor, gizliyor.
Neden mi?
Erzincan İliç'te 9 işçinin toprak altında kaldığı maden faciasının yankıları sürerken, madenin aktif fay hattının üzerinde yer aldığı ve bu fayın raporlarda gösterilmediği Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz’ün açıklaması ile ortaya çıktı. Prof. Tüysüz’ün açıklamasına göre; "Bu fayın uzunluğu 35 kilometredir. 35 kilometrelik bir fay da aşağı yukarı 6,5 büyüklüğünde bir deprem yaratır." Tüysüz’ün ifadesi ise Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'nün raporuna dayanıyor.
Şimdi hangi memleket ve insanlık düşmanı bürokrat veya siyasi, bu ABD’li yabancı Anagold Madencilik şirketine ait altın madenine ruhsat verdiyse, imza attıysa eli kurusun, ocağı tütmesin diyen kayıp yakınlarının bedduasına, kim karşı çıkabilir?
Muhtemel bir depremde maden sahasının çevresindeki meskun mahalin zarar görmemesi mümkün mü? Altının taş kütlesinden ayrılması için kullanılan kimyasal maddelerin havaya, suya ve toprağa karışarak bölge insanların sağlıklarında telafisi ve tedavisi mümkün olmayan kanser türevi hastalıklara sebebiyet vermesinin müsebbibi kim?
Bana kalırsa birileri bizimle HAARP ediyor.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://tele1.com.tr/her-sey-cok-net-1009337/
https://ifri.org/downloads/Deterrence_Today_Dunn_2007.pdf
https://www.rand.org/pubs/research_reports/RRA2533-1.html
https://www.dikgazete.com/yazi/asrin-felaketi-ve-haarp-6509.html
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/why-oil-prices-arent-spiking
https://www.dogrulukpayi.com/bulten/haarp-ve-deprem-ile-yayilan-komplo-teorileri-uzerine
https://www.nato.int/docu/review/tr/articles/2020/06/08/buguenkue-nuekleer-caydiricilik/index.html
https://carnegieendowment.org/2023/07/06/climate-change-and-vulnerability-in-middle-east-pub-90089
https://teyit.org/analiz/abdli-petrol-sirketinin-kahramanmarasta-petrol-ararken-depremi-tetikledigi-iddiasi
https://www.hudson.org/energy/boycotting-climate-conference-ignores-delicate-balancing-act-required-decarbonize-brigham-mccown
https://sputniknews.com.tr/20240215/altin-madeni-fay-uzerinde-kurulu-fay-65-buyuklugunde-deprem-yaratabilir-1080766045.html
https://russiancouncil.ru/activity/policybriefs/evolyutsiya-podkhodov-k-ekologo-klimaticheskoy-problematike-vo-vneshnepoliticheskikh-doktrinakh-ross/
https://www.nato.int/docu/review/tr/articles/2023/11/30/iklim-degisikligi-natonun-denizdeki-hazirliklilik-durumunu-ve-direncliligini-tehdit-ediyor/index.html