EMPERYALİZMİN KAOS, TOZ DUMAN YARATARAK ÇIKARDIĞI FİKİR KARMAŞASI VE ÇARESİZLİĞE İTİLEN HALK…
TOPLUMU KABA TARAFGİRLİKLE BİRLİKTEN UZAKLAŞTIRAN HER TÜRLÜ İŞBİRLİKÇİYİ YENECEĞİZ.
YERLİ-MİLLÎ ARAÇLAR KADAR YERLİ-MİLLÎ NESİLLER DE YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ.
TÜREYİŞ
Coğrafya kader değil mi?
Ya tarih… O da kader.
Geçmişe müdahale edebilmemiz mümkün mü?
Ferdî manada içinde bulunduğumuz millet, doğduğumuz yer, ana-babamız, akrabalarımız… Hepsi kaderimiz.
Kaderimizde emreder bize, sorumluluklar yükler.
Hani diyorlar ya, “Gazze için Araplar ne yapıyor?” ya da “Karabağ’a diğer Türk Devletleri ya da İslâm Ülkeleri bizim kadar dâhil olamadı.”
Ya da Libya’dan bize ne?
Ya da Afrika’da ne işimiz var?
Bitmez…
Kısa öz.
Sen devletler kurmuş bir soydan geliyorsun. Sen en az bin yıldır bu toprakta hep özgür yaşadın. İşgâl gördün ama hürriyetini korudun.
Arapları 900 yıldır senin ceddin yönetiyor. Aklınıza sadece Osmanlı gelmesin.
Memluklular kimdi?
Farslar da Araplar gibi değil mi?
Osmanlı, Selçuklu, Babür, Safavi, Avşar, Kaçar, Harzemşah, İlhanlı, Karahanlı, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Timur..
Beylikler…
Viyana’dan, Çin’e, Japonya’ya, Afrika’dan Hindistan’a… Sen varsın.
Ordun var. Dinin var. Tören var, Dilin var…
Kendini kiminle kıyaslasan Rabb’imize karşı şükürsüzlük, insanlığa karşı idraksizlik yapmış olursun.
Gazze’de sen olacaksın elbette ve kimseye bakmayacaksın. Orduların 100 yıl önce çıktı oradan. Ecdad sancakları hala peygamber kabirlerinde…
Libya, Kuzey Afrika, Sudan, Arap yarımadası, hatta Habeşistan…
Afrika’da Tuareg Sultanı bilir misin 1405 yılında Yıldırım’ın gönderdiği oğlu Şehzade Yunus’un çocukları…
Bir Atatürk Filmi yaptılar. Gittik. İzledik. Filmi yapanlar sanırım Londra’da yaşıyorlar en az beş nesildir. Tam da rakı ile poz verip, Atatürkçülüğü rakı içmeye indirgeyen tipler var ya… Hani halkımızın hiç benimseyemediği… Tam da bu tipleri meşrulaştırmak için yapılmış film.
Üzüldüm.
Osmanlı’ya hakâret, Enver Paşa’yı binbir rencide ediş… Ayıptır…
İnsanların yaptığı en kolay şey geçmişi bugünün orta yerine koymak…
Hatta öyle ki kendi özel çıkar ilişkilerini dahi söz ve ulvî gâyelerin bir parçası yapabiliyorlar.
Misal adam Müslüman ama İngiliz’in kayığına binmiş. S. Eyyubi’ye düşman, Emir Timur’a binbir küfür, Kut-ül Âmâre’yi hâkir görür, İstiklâl Harbi kadrolarına düşman onu anladık ama İstiklâl Harbi’ni de yok sayar.
Bir arkadaşım şöyle yazmış. “Selahaddin Kudüs’ü İngilizlerden aldığı için hakaret ediyor, Kut-ul Âmâre’de İngiliz Ordusu’nun yenilmesi o kadar zoruna gidiyor ki Kut-ul Âmâre zafer değil “Adamları aç bıraktın, nesi zafer?” demiş, Halil (KUT) Paşa “Bir tek mermi sıkmadı.” diye 10 bin şehidimizi bile inkâr etmiştir.
Emir Timur, İzmir’de tapınakçıların kalelerini yıktığı için ona da hakaret ediyor. Adam İngiliz ekolü ABD Kuklası.
Benim çok etkilendiğim bir adamla ilgili bu yazılanlar…
Bu arada eleştirilerin hedefindeki insan tarihçi değil.
Başkaları Atatürkçü ya da lâik ya da çağdaş pozlarda Milletin töresini aşağılar, dinini aşağılar, tarihini reddeder, Arap Düşmanlığı maskesi ile İslâm Düşmanlığı yapar.
Ecdâd Düşmanı…
Sürekli geçmişte yönettiğimiz çevre halkları (Arap, Fars başta olmak üzere…) düşman göstererek gerçek düşmanları -ki 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana değişmediler- saklar.
Onlara “Kudüs bizden alındı” diye günlerce ayin yapan Almanya ve Avusturya’yı da ekleyin.
Libya’da savaştığımız İtalya’yı da…
Düşman demesek de dost değiller…
Batılı diye ezeli düşmanlarımızı saklar bizden çağdaş, lâik yobaz takımı…
Üzülerek ifade ediyorum bu kesimlerin çoğunda okuma sorunu var. Öğrenme sorunu var. İlginçtir yakın tarihte insanları yanlış yönlendiren söz ve kitapların çoğu tarihçilerin değil. Adam şair, konferanslar veriyor. Destan yazıyor. Bu solda da sağda da böyle… Bakın siyaset, yakın tarih, Atatürk Biyografisi yazanlara… Kaçı tarihçi ve ilim insanı?
Toplum ve düşünce gurupları şunun idrâki içinde olmalıdırlar.
Güçlü ve Büyük Türkiye hepimize lâzım. Solcusuyla, sağcısıyla, komünisti, faşisti, dindarı, muhafazakârı, laikiyle insanımız bize lâzım. Bu ülkeye birlik, beraberlik lazım.
1980 Öncesi kavgalar kime ne kazandırdı?
28 Şubatçıların hezeyanları ülkeye neler kaybettirdi?
Düşünün. Birileri milyarlarımızı hortumlamadı mı?
Diğer belâ Bölücülük…
Ülkemize maliyetini düşünün. Kim kazandı?
Vekâlet Savaşları ile bizi birbirimize boğduranlar için o kadar ucuza geliyor ki buradaki kan ve göz yaşı…
Mezhepçilik gerek ülkemiz gerek coğrafyamızda pusudaki düşman olarak tutuluyor.
Türkiye’de Millî sesleri hem artırmalıyız hem de çeşitlendirmeliyiz. Ülke menfaatleri deyince tüm kesimler aynı yönde tavır koymalı. Tavırlar çeşitli olmalı. Büyük kısmı siyasetten bağımsız olmalı. Siyaset bu STK ve etki gruplarını gerekirse emperyalist yapıların karşısında pazarlık masasına koymalı.
Hatırlayınız Merhum Şehid Kral Faysal zamanında kendi aleyhinde yazılar yazdırıp bunları toplayıp ABD’ni bunlarla tehdit etmişti.
Kısaca “Ben gidersem S. Arabistan’daki menfaatleriniz de gider.” demiş, ABD ve İngiltere’yi de ustaca karşı karşıya getirmiş, İngiltere’nin süregelen nüfuzunu da zayıflatmıştı.
Sonra biliyorsunuz şehid edildi.
Tekrar söylüyorum…
Sesimiz hem çoğaltılmalı hem de çeşitlendirilmeli. Taleplerimizin aynı en azından aynı yönde ve maksatta olması şartıyla elbette.
Millî ve yerli duruşlar, ahlâklı ve gerçek manada vatansever insanlar bir cephe olduklarını bilmeli. Karşılarında da her türlü işbirlikçi, emperyalizme kukla olmuş, olmaya meyyal birilerinin olduğunu bilmeliler.
FETÖ, Kesnizânî, DEAŞ, ÇYDD, Sorosçu, Gezici vb. yapıların da içimizden nasıl tuzaklar kurduğunu görmeliler.
Geçmişin tozlu sayfalarındaki netâmeli konular yerine, Osman Gazi’nin rüyası, Alparslan’ın muharipliği, Fatih Mehmet’in bilim ile mecz olmuş hedefleri, 1. Dünya Savaşı’nda mücadele verdiğimiz cepheler ve kayıplarımıza rağmen İstiklâl Harbimizdeki fedakârlıklar konuşulmalı.
Küresel Çeteye karşı nasıl mücadele verilir?
Coğrafyamızda karşılıklı bağımlılık ve kalıcı ittifaklar nasıl oluştururuz?
Ekonomiyi nasıl canlandırırız?
Gelir adaletsizliğini nasıl gideririz?
Ahlâk başta olmak üzere yozlaşma ve sosyal bozulmanın önüne nasıl geçeriz?
Yüce Dinimizi gerçek dindar insanlarla yeniden toplum hayatının, örf ve töresi ile birlikte nasıl yaşanır hale getiririz?
Yoz, sosyal medya toplumundan Küresel olanla uyumlu ve gerektiğinde mücadele edecek yerli değerlerle sosyal hayatını düzenleyen fertleri nasıl tekâmül ettiririz?
Gördüğünüz gibi gerçek ve çok büyük dertlerimiz var.
Kim geçmişten birini diriltip yargılayabilir, padişah ya da başkomutan yapabilir?
Kim geçmişteki muhterem, büyük, şeyh, üstad, lider, düşünür, vs. dediklerinin mutlak kusursuz, hatasız ve her şeyi doğru yaptığını iddia edebilir?
Bugünü kurtaralım. Yarını planlayalım. Öyle ki örnek gösterdiğimiz İngiliz, Amerikan Gevuru 100 yıllık planlar yapıyorsa biz 200 yıllık yapalım.
Önünü görmekten aciz, sırf lafazanlık yapıyor diye pespaye adamlara, toplumu düştükleri çukurda tutmaya çalışanlara primde vermeyelim, fırsat da…
Yerli-Millî araçlar kadar YERLİ-MİLLÎ NESİLLER de yetiştirmek zorundayız.
TÜREYİŞ
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Yazıyı açıklamaları ile buradan izleyebilirsiniz: