Egemen güçlerin coğrafyalara yerleşmek için oluşturdukları stratejik gerginlikler…
ABD, İngiltere, Çin ve Rusya karşılıklı gerginlikler üzerinden coğrafyalardaki yayılma ve yerleşme stratejilerini nasıl başarmaktadırlar…
“Birinci Paylaşım Savaşı” olarak değerlendirilen Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir dönem öncesine kadar, Devlet-i Âlî (Namı diğer Osmanlı), İngiltere ve Almanya arasındaki dengeyi, coğrafik geçişkenliği ve rekabet alanlarında doğru planlama ve kurguyu, çeşitli karşı manipülasyonlar arasında sağlayamadığı için tarih sahnesinden çekilmek durumunda kalmıştır.
Devlet-i Âlî, kendi iç işleyişinde insanlık ile bütünleşebilmek ve yeni görüş ve bakış açılarını hüküm sürdüğü coğrafyalara aktarabilmek için kabuk değiştirme, -Tabir yerinde ise- kendi kendisini tasfiye sürecini başlatan fitili, yine kendisi ateşleyerek bir üst aşamaya geçmeyi planlamıştı…
Devlet-i Âlî’nin gerçekleştirme sinyallerini verdiği tasfiye alanlarında konuşlanmak ve boşalan Politik ve Ekonomik alanları doldurmak için ön okumalarını yapmış ve gerekli lojistik zeminlerini hazırlamış olan akıl yapısına sahip ülkeler, bugünün egemen güçleri durumundadırlar…
İnsanlığı ileri seviyelere taşımak adına gerçekleştirildiği dillendirilen ve her yüzyıllık zaman dilimlerinde yeni bir dünya görüşü ve yeni sıçramaların yaşanmasında İnsanlığı değişim ve dönüşüme yönlendirenler, işgücü olarak alternatifi bulunmayan insanlığa, yaşadığımız 20. ve 21. yüzyıllarda bir alternatif yaratabilecek durumda olduklarını kavramalarından dolayı, mekanik aksamlar başlangıç olmakla birlikte, zaman içinde robotik araçlar ve en nihayetinde ise YAPAY ZEKA ile İnsan gücüne karşı rekabet alanı ve alternatif oluşturan yeni bir işgücü elde etmeyi başarabilmişlerdir.
Bundan sonra durum ne olacaktır?..
- Ekonomiyi ellerinde bulunduran yapılar, insanlık içerisinden seçilmiş olanlara ücreti mukabilinde yaşama hakkı mı tanıyacaklar!?.
VEYA…
- İnsanlığın emeğini ve alın terini sömürerek insanlık üzerinde egemenlik kuranlar, tüm insanlığa ödeyecekleri diyet karşılığında yaşama şansı mı bulacaklardır!?.
Kısacası, biyolojik insanlık ile makinaları kontrol altında tutan küçük bir zümre olanların savaşacağı dönemin perdesi mi aralanmaktadır!?.
Hayatın kilitlendiği ve sürekli kısır bir döngü içerisine sokulan anlayışlar silsilesine son noktayı bu iki soruya verilecek cevap belirleyecektir…
Gelelim ABD, İngiltere, Rusya denkleminde gerginlik stratejisi üzerinden coğrafyalarda yeni tasfiyeler ve yeni konuşlanmaların danışıklı dövüş şeklinde gerçekleştirilme planlarına…
Devamlı olarak ele geçirilmesi veya işgal edilmesi kararlaştırılan coğrafya sakinlerinden devşirilerek karşılıklı olarak çatıştırmak suretiyle veya savaş makinaları olarak kurulan ve devletleri kanunlar karşısında sorumluluktan kurtaran özel güvenlik şirketleri sayesinde, planları kusursuz olarak işletilmektedir.
Uygulanan bu strateji sayesinde egemen güçler, hem coğrafya sakinlerini kendi koruma şemsiyeleri altına girmeye zorlamaktadırlar hem de bu sayede nüfuz alanlarını artırmaktadırlar…
Amerika kıtasında “Birleşik Devletler” kurulabiliyorsa, Avrupa kıtasında “AB” kurulabiliyorsa, bu iki coğrafya dışında kalan dünyada birleşme ve bütünleşme neden gerçekleşemiyor diye sorulursa cevabımız ne olacaktır dersiniz!?.
Rusya, geleneksel olarak Batı ile rekabet içerisinde olduğunu deklare ettiği şekilde davranmakta mıdır!?.
İran, kısık sesli de olsa Batı’nın işgaline direnmekte olduğunu açıklayarak Rusya ile eşgüdümlü olarak mı davranmaktadır!?.
Türkiye, tüm bu baskıların ortasında bir çıkış yolu aramakla birlikte, çatışmasız alanların çoğaltılmasını sağlama stratejisini uygulayabiliyor mu!?.
Doğrusunu söylemek gerekirse, hiçbir devlet, bir diğer devlet ile birlik olma potasına şimdilik girmek istememektedir; çünkü devam eden nüfuz alanı genişletme ve diğer coğrafyalara yerleşme stratejisi adı altında işgaller ve paylaşım, hiç bitmemek üzere devam ederken, kurulmuş olan birliklerin dahi dağılma potansiyeli barındıran sürecin yaşandığı günümüz dünyasında, egemen güçlerin diğer milletleri ve devletleri hayatın akışında erteleme ve geciktirme hakları yoktur.
“İnsanlığın son umudu ve koruma kalkanı olan geleneksel devlet refleksleri, ekonomik gücü ellerinde bulunduran egemenlerin etkisi ve kontrolü altına girer ise insanlığın intihar ettiğine hep birlikte şahitlik etmiş olacağız” dersek yanlış mı etmiş oluruz!?.
Ait olduğumuz coğrafyanın devletlerine davettir…
Coğrafyamızda akıtılan kanı durdurun ve egemen güçlerin bu sefer de coğrafyamızı hayattan ertelemelerine izin vermeyecek hamleleri hayata geçirin.
Ya da hep birlikte egemen güçlerin bizleri hayattan ertelemelerini izleyelim…
Bu arada yeri gelmişken;
Devlet, her türlü zorluğun üstesinden gelme kudretine sahipken, Devletin desteğini almadan yaşama şansı dahi olmayan özel sektör şirketlerinin, devlet mekanizmasını kendi etkileri altına almaya çalışmaları da gülünç bir durum olsa gerek…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com