Hazreti Peygamber zamanında eşinden ayrılmış mağdur kadınlar yoktu. Çünkü boşanan kadın, iddet bekledikten sonra başka bir erkekle nikahlanırdı genellikle.
Nikah, bir yerde sosyal güvence gibiydi.
Çokeşlilik hakimdi. Dolayısıyla kimsesiz, düşkün, karnını doyurmak için bedenini satmak zorunda kalan kadınlar yoktu.
Gelelim günümüze, boşanan ve bir işi olan ya da ailesi zengin kadınlar için sorun yok. Ama işsiz, ailesi fakir kadınlar hele bir de anne ise erkekler tarafından evlilik için tercih edilmezler genellikle.
Çocuğu varsa ve küçükse, ayrılmak istemez hiçbir anne evladından.
Yeni bir düzen kurana dek desteğe ihtiyacı vardır.
Nafaka da bu yüzden gerekli görülmüştür kadın ve çocukları için. Mevcut yasal düzenlemeler bu şekilde.
Bu uygulamaları, İslâm’a uygun bulmayanlara göre, olması gerekenler ise şöyledir:
-Nafaka iddet müddetincedir. Bu süre bitince kadın evlenemezse ailesi bakmalı, ailesi bakamıyorsa, kimsesi yoksa devlet sorumludur bu kadınlardan.
-Çocuklara gelince,çocuk 7 yaşına kadar annede kalabilir, babası nafaka öder çocuğu için, 7 yaşından sonra babanın yanında kalmalıdır. Çünkü çocuk kimin beşiğinde doğduysa onundur, neseb babaya aittir, velayet de babanındır.
-Mal rejimi ayrılığı esastır. Ayrılırken evlilikte edinilmiş mallar ortak değildir. Herkes kendi birikimini kendi alır.
Şimdi gelin, hep beraber düşünelim: “15 yıllık bir evlilik bitti” diyelim; 2 çocuk var.
Kadın ev hanımı.
Kadın, iddet müddetince nafaka alır.
Kadın, çocukların velayetini 7 yaşına kadar alır.
Kadın, ev hanımı olduğu için geliri yoktur. Bu yüzden, erkeğin edindiği mala ortak değildir.
15 yıl evli kalmış, ev hanımı olduğu için maddî birikimi yok, imam nikahı kıyılırken tespit edilen ‘mihr’i verip vermemek eşinin vicdanına bırakılmış, iddet müddetince nafaka alan, çocuklarını 7 yaşına kadar yanında tutabilen, ailesinin ya da devletin korumasına bırakılmış bir kadın...
Bu anlayışı sizce, Allah bir kadına reva görür mü?
Böyle bir anlayış, kadınları feminizme götürmez mi?
Eğer bir erkek, evlenirken kadının çalışmasına izin vermeyip, “Evimin hanımı, çocuklarımın anası ol!..” demişse, boşanırken “Ben sana bakamam; baban, erkek kardeşin ya da devlet baksın” diyemez.
Kadın, evlenene kadar ya da iş bulana kadar, bunlar da olmazsa ailesi ya da devlet değil, boşandığı kocası ömür boyu bakmak zorundadır.
Evlenirken; “Çalışmasın bana hizmet etsin!..”
Boşanırken; “Ben bakamam nafaka haram!..”
“Gider, yeni bir yuva kurarım çok rahat, bekar bir kızla; ilk eşim benim düzenimi bozuyor, zavallı biri gibi benden para istiyor!..” demek adalet mi?
Evet, İslam Hukuku bir bütün olarak düşünülmeli.
Aslolan adalettir.
Ayrıca erkekler nafaka ödediği kadınları, rencide ettiği müddetçe, gelecek kuşak kadınları daha da hırsla yetiştirecek kızlarını; “Aman ha! Çalış kızım, erkeğin nafakasına muhtaç olma!..” diyecekler.
Anneleri böyle boşanmış, baba evine yollanmış, “Devlet baksın” denmiş kızlar nasıl yetişecek sanıyorsunuz!..
Annesine “Ben sana nafaka veremem, kendi başının çaresine bak!..” diyen babasını gören kızlar, nasıl “Evimin hanımı olayım, kocam bana bakar…” deyip, ev hanımı ve anne olmaya özensin!..
Beyler!
Az kaldı, merak etmeyin; kadınlar artık nafakanıza muhtaç olmayacaklar.
Çocuklarınız 6 aylıkken bakıcıda, 2 yaşında kreşte olacak, yaşlı ana babalarınız huzurevinde, eşiniz de sizin nafakanıza muhtaç olmamak için iş yerinde olacak.
Siz de rahat rahat bir ev daha alıp, arabanızın modelini yükselterek, Allah'ın size verdiği hak sandığınız ikinci eşi aramakla meşgul olacaksınız.
Çok kıymetli maddi değerleriniz ve Allah'ın size verdiği fıtratın peşinde koşup, yıktığınız yuvalar göz ardı edilip, üstüne de “Kadınlar güçlendi, feminist oldu, bu yüzden aile kurumu büyük tehdit altında!..” diyerek zeytinyağı gibi üste çıkacaksınız.
2011’de imzalanan “İstanbul Sözleşmesi”, 2014’de yürürlüğe girdi.
İmzalanmadan önceki 5 yıl ve sonraki 5 yıl kadın cinayetleri rakamları şöyle;
Önceki 5 yıl: 4190 kadın; sonraki 5 yıl: 1372 kadın; erkekler tarafından öldürüldü.
Yürürlüğe girdiği 2014 yılından 2019 Ağustos sonu itibariyle yani son 5 yılda sayı 2079.
Şimdi sormak lazım; “İstanbul Sözleşmesi, kadın cinayetlerini azaltmış mı çoğaltmış mı?”
Eğer bu süreçte biz Diyanet’iyle, Sivil Toplum Kuruluşlarımızla, ilahiyâtçı İslâm hukukçularımızla, şimdi olduğu gibi susmasaydık; “ömür boyu nafaka”ya verilen tepkinin yarısını gösterseydik, İstanbul Sözleşmesi’ne, 6284’e mahkûm edilmezdik.
Öte yandan, evden uzaklaştırılan erkek sayısında artış var.
Aileyi korumak, kadının “Gelinliğinle girdiğin evden, kefeninle çıkacaksın!..” zihniyeti ise kadınların ölmesi değil, erkeğin evdeki konforunun bozulması şimdiki “Aile” feveranlarının sebebi.
İstanbul Sözleşmesi de günah keçisi.
Bakın 2007 ve 2009’da bu ülkede erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı “bin”i geçmiş.
Ve ortada İstanbul Sözleşmesi yok henüz.
Ve o dönemde, erkeklerin “Aile elden gidiyor!..” feveranları da yok; çünkü erkekler evden uzaklaştırılmıyor.
*
600 yıl İslam Hukuku ile yönetilmiş bu coğrafya, son 100 yılda bu hale neden ve nasıl geldi?
Bunda biz Müslüman zihniyetin rolünü, eksikliğini konuşmaz, suçu külliyen batıya, feminizme atarsak sorunlar çözülmez.
Nitekim çözülmüyor da...
*
Yıllarca hep yalvardık...
“Annenizle eşiniz arasında adil durun” dedik.
“Evde bize destek olun; bir işin ucundan tutun” dedik.
“Çocukların yükünü biraz daha alın” dedik.
“Kazandığınız parayı biz de bilelim; malımız mülkümüz diye özenelim” dedik.
Hadi kendimizden de geçtik, iyi bir baba olmasını bekledik.
İslâm’da hep kadını konuşacağımıza, erkekleri de konuşmayı bekledik.
Kendi içinizde bir özeleştiri yapmanızı bekledik.
Biz bunları beklerken, siz hep bizi konuştunuz.
Biz de artık beklemekten vazgeçtik!
Şimdi yine konuşulan siz değil AİLE...
Kadınlar bekledi, konuştu, bekledi.
En sonunda sustu.
Beklemekten de vazgeçti.
Şimdi suskun kadınların gittiği yuvalar, sadece ev.
Ve şimdi erkekler, virane olmuş evlerinin yasında.
Konuştukları yine kendileri değil; dişi kuşun yaptığı, koruyamadıkları AİLE...
“Kadının beyanı esas” olmuş ne ki...
“Nafaka süresiz”miş, ne ki...
Bu ülkede, “Genelevde çalışmak için vesika bekleyen 40 bin kadın” var.
Bu ülkede, “Son 15 yılda erkekler tarafından öldürülen 6244 kadın” var.
Ve bu ülkede, gündeme gelen birinci konu: “Nafaka”.
“Ömür boyu nafaka” elbette zulüm. Kanun değişikliği olmalı.
Ama ömür boyu nafaka kadar, giden 6244 ömür için hiç bir şey yapılmıyor; yapılması nafaka kadar gündeme gelmiyorsa...
Vesikalı çalışan, her gün diri diri gömdüğümüz kadınlar gündeme gelmiyorsa...
Şu güne hazırlanın ey Müslümanlar!
"Ve izel mevûdetü suilet… Bi eyyi zenbin kutilet"
"Ve diri diri topluma gömülen kadına hangi suçtan dolayı gömüldüğü sorulduğunda…" (81/Tekvîr - 8-9)
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com