?>

Dindar, dinci, Atatürkçü, şucu, bucu… İdeolojiler ve ideallerin istismarı…

E. Yb. Halil Mert

11 ay önce

DİNDAR, DİNCİ! ATATÜRKÇÜ, ŞUCU, BUCU…

İDEOLOJİLER VE İDEALLERİN İSTİSMARI…

(İDEALLER VE İDEOLOJİLER ÖZÜNDE NE KADAR İYİ OLURSA OLSUN, TATBİK EDENLER VE MENSUPLARI KADAR İYİDİR İNSANLIĞIN GÖZÜNDE…)

Bir yazı göndermişler…

“DİNCİLERİN ON ORTAK ÖZELLİĞİ...”

Okudum... Önce dindarları da töhmet altına alıyorlar ya bazı İslâm ve Millet Düşmanları. Böyle bir maksat da gözetildiği için çok üzüldüm önce.

Türkiye’de böyle bir tuzak hep var.

Biliyorsunuz. En kötüsü de 28 Şubat Süreci ve FETÖ İhâneti’dir. Her ikisinde de sessiz dindar çoğunluk “Bunlar bizden değil!” demediler, diyemediler.

28 Şubat Süreci’ni hatırlatın…

Batı Çalışma Grubu ve Radikal Kemalist Kadro, Hukukçuların koordinasyonunda, Ordu içindeki destekçileri ve Medyadaki tetikçileri ile müthiş bir baskı grubu oluşturmuşlardı.

Karşılarındaki gerici!, dinci dedikleri halk ise birkaç gruptu.

1. Dindar, tamamen masum, vatanına, milletine, dinine, devletine sadàkâtle bağlı sessiz çoğunluk.

2. FETÖ gibi gizli işbirlikçi gruplar. Bunlar 28 Şubatçı İhânet çevreleri ile tam bir işbirliği içindeydiler. Düşünün devrin Genel Kurmay Başkanı, Şanlı Ordumuzda sözde dinci! avına çıkmış, büyük baskılar yaptırırken FETÖ’CÜ’lerin okullarını Genel Kurmay’da kabul ediyordu. Hem de birkaç kez. FETÖ, onların basınında Merhum N. ERBAKAN Hocamın hükümetine; “Beceriksizler, gidin!” diyordu.

3. Cemaat/Tarikat yapıları tamamen baskıları kabul etmiş ve sessiz kalıyorlardı. Zaten Erbakan’a da oy vermiyorlardı.

4. 28 Şubatçılara gerekçe oluşturan Militan görünümlü dinci! yapılar. Bunlar 28 Şubatçıların örgütlediği, emperyalist dış güçlerin istihbaratçılarının yönlendirdikleri gruplardı. Hatırlayın Fadime, Kalkancı, Aczmendiler, Cami önü şeriatçıları, Hizb-ul tahrir vs. vs. vs.

5. Millî Siyaset Grubu. N. Erbakan, T. Çiller ve M. Yazıcıoğlu’nun başında olduğu siyasi grup, baskılarla mücâdele ettiler. 

Özetle; 4. Grup, istihbarat servisleri ve medya aracılığı ile binbir kötülük yapıp, tüm mütedeyyin insanları hedef haline getirdiler.

Maalesef 1. Gruptaki samimi insanlar, sessiz kaldılar, bu halleri adeta aşırılıkları ile toplumu tahkir edip bölen insanlara sahip çıktıkları algısı oluşturuldu.

FETÖ devlette, STK’nda, diğer cemaat ve tarikatlarda paralel yapılar oluşturup zulüm ederken yine bu 1. grup sessiz kaldı.

Bu sessizliğin nedenleri ne olabilir?

Öncelikle “Konunun içinde dinimiz var, dindar insanlar var.” deyip vebalde kalma korku ve endişesi…

Bu yüce bir duygu.

İstismar edilen de bu duygu. Tıpkı annelik duygusu gibi.

Halkımız FETÖ’ye 15 Temmuz Kalkışması’na kadar sabretti. Düşünün…

FETÖ, kamudan ve ticarî alandan gitti gibi görünüyor. Ama ahlâkı kaldı. Ahlâkının özünde TEDBİR dedikleri münafıklık vardı. Özeti “Sözde Allah Rızası için her şey serbest!”

Yalan söyle, rüşvet al, devleti dolandır, kul hakkı ye, liyàkâtsiz insanları istihdam et, iftira at, büyük günahların hepsini yapabilirsin…”

Maalesef tüm toplum kesimlerine bu adamlar hem sızdılar hem de bulaşıcı bir mikrop gibi kötü alışkanlıklarını ve hastalıklarını bulaştırdılar….

Şimdi gönderilen metni sizinle paylaşıyorum…

Burada “dincilerin” diyordu ben, bunu “şucu-bucuların” dedim. Çünkü hepsi birbirine benziyor.

Bir yanda dinimiz istismar edilirken, diğer yanda, töremiz, Atatürk, içinde bulunulan mezhep, tarikat değerleri, Bölücülük… Bunların tamamı istismar ediliyor. 

“ŞUCU BUCULARIN ON ORTAK ÖZELLİĞİ.

1- Parayı ve menfaati, çıkarlarını çok severler…

2- Çok kolay yalan söylerler…

3- Beyinleri paradan sonra en çok kadınlardadır…

4- Demokrasiyi sevmezler…

5- Hedefe ulaşmak için her yolu mubah görürler…

6- Duygusal ve idealist pozlarda sık sık ağlarlar. Tabiî bu da sahtedir.

7- Kendilerinden görmedikleri insandan veya milletten çaldıklarını gâvurdan elde edilen ganimet gibi düşünürler.

8- Yeterince güçleninceye kadar, hepsi çok mazlum ve anlayışlıdır.

9- İnsanlara öbür âlemde cennet vadederken kendileri cenneti burada yaşarlar.

10- Amerikan karşıtı olduklarını söylerler ancak hepsinin arkasında İngiliz, İsrail ve Amerikan istihbarat örgütleri vardır…”

Hele de siyaset kurumları içindeki durum daha da vahim…

Bir avuç idealist insan, bir sürü yük adamı sırtlanmışlar. Oysa dışlamalılar. Ama toplum, bu büyük temizliğe hazır değil, doğru da anlamıyor.

Siz hiç görüyor musunuz kendi partisinin belediye başkanına işlem yaptıran herhangi bir partiyi?

Maalesef hayır! 

Aziz Milletim.

Riyâ ve ahlâksızlık başta olmak üzere kötü alışkanlıklar çok hızlı yayılır ve toplumları bozar.

Hele de küreselleşen dünyada inanın her türlü ahlaksızlık, virüs gibi yayılıyor ve insanlığa nüfûz ediyor.

Önce çevremizde, sonra beldemizde, sonra yurdumuzda sonra tüm insanlık sathında mücàdele ederek kötülük ve her türlü istismarı yenmek zorundayız.

İDEALLER VE İDEOLOJİLER ÖZÜNDE NE KADAR İYİ OLURSA OLSUN, TATBİK EDENLER VE MENSUPLARI KADAR İYİDİR İNSANLIĞIN GÖZÜNDE…

.

Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

Yazıyı açıklamaları ile buradan izleyebilirsiniz:

.

BİLGİNİZE…

Diyanet Yayınlarından çıkan bir kitaptan…

Diyanet İşleri Başkanlığı, “Din istismarı ile mücadelede sahih dinî bilginin önemi” başlığıyla 15 Temmuz darbe girişiminin 5. yılında bir kitap yayınladı.

“Dini istismar edenlerin karakteristik özellikleri" şöyle sıralandı:

1- Allah ve peygamberle görüştüğü algısı oluşturmak: Din istismarcısı yapıların liderleri, kendisini Allah tarafından seçilen yüce bir kişi olarak takdim eder; bağlılarından tam bir teslimiyet bekler.

2- Dini anlamda kendisini yegâne kaynak kabul etmek: Kendi akli çıkarımlarını kutsallaştırır ve vahyi dikkate almaz.

3- Grup mensubiyetini aile, millet ve ümmet bağlılığının önüne geçirmek: Yapıya dâhil olan kişilerin kimlikleri bastırılır, temel aidiyet duyguları yok edilir. Bağlıları, önce ailelerine ve akrabalarına, sonra kendi ülke ve toplumlarına ve nihayet İslam ümmetine ait olma bilincini kaybeder.

4- Mabetleri istismar etmek: Bir mekân; cami veya mescitlerin alternatifi olarak seçilir; toplanma ve topluca ibadet etme yeri hâline getirilir; böylece bağlılar tarafından ulvi bir mekân olarak görülür.

5- Hakikat tekelciliği yapmak: Liderleri, kendi düşüncelerinin her hâl ve şartta diğerlerinden üstün olduğunu ima eder. Daha alt derecede görülen dini gelenekler, mezhepler, gruplar ya da söylemler küçümsenir.

6- Tekfir etmek: Kendilerine itaat etmeyen, ideolojilerini paylaşmayan, radikal söylemlerini benimsemeyen veya ibadet hayatında bazı eksiklikleri olan kişileri Müslüman kabul etmezler.

7- Mehdi ve mesih gibi sıfatlara bürünmek: Olağanüstü özelliklerle donatılmış bir şahsiyetin ahir zamanda ortaya çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracağını söylerler ve bu misyonu bir grup veya cemaate yüklerler.

8- Masumiyet/günahsızlık iddiasında bulunmak: Liderlerinin masum olduğu, hata ya da günah işlemekten uzak olduğu iddia edilir. Böylece müntesipler (bağlılar), sorgusuz sualsiz lidere bağlanır ve emirleri yerine getirir, liderin fikri, dinin görüşüdür. Liderin dokunulmaz ve eleştirilemez olduğuna inanılır.

9- Görünmez güçlerden destek aldığını iddia etmek: İnsan dışı varlıklarla görüşebilen, onlarla güç birliğine girebilen, insanların gizli hâllerine, kabirlerde olanlara, hatta cennet ve cehennemle ilgili bilgisi olabilen bir lider imajı oluşturulur.

10- Gençlerin dini duygularını istismar etmek: Gençlerin manevi coşkuları, macera arayışları, içine düştüğü bunalımlar ve yalnızlık istismar edilir. Yapılan telkinler sonucunda gençler, sırf örgüt liderinin isteklerini yerine getirmeye programlanmış emir kulları haline getirilir.

11- Dini konulardaki bilgisizlikten yararlanmak: Dinin temel referanslarına aykırı olan birçok yanlış; art niyetle, çarpık çıkarımlarla ve illetli yorumlarla dine dayandırılır ve sonra bu yanlışlar insanlara doğruymuş gibi anlatılır. Grup içinde egemen olan kör taklit kültürü ise yalan-yanlış bilgilerle doldurulan zihinleri, lidere bağımlı hale getirir.

Kitapta, şunlar kaydedildi:

“Takiyyeye sığınanlar, ya dürüst olmayan işlerle ve gizli planlarla toplumu ifsat eden ya da halkın sırtından menfaat sağlama düşüncesiyle hareket eden yalancılardır. Makam, güç, otorite, para gibi dünyevi kazanımlarla sınırlı bir hayatın Müslümanca olmadığını, İslam’ın hem dünya hem de ahiret kazancı için maneviyatın peşinde olduğunu zihinlerine yerleştirelim. Yavrularımızın kimlerle arkadaşlık ettiğine, vaktini nerede harcadığına, ne okuduğuna, internette ve sanal dünyada hangi ağlara dâhil olduğuna dikkat edelim. Sevgi, ilgi ve rehberliğimizden mahrum kalan gençlerin çarpık dinî bilgi sunanlara aldanma ve radikal örgütlerin çekim alanına girme riskinin yüksek olduğunu unutmayalım.” (https://www.aykiri.com.tr/diyanet-acikladi-dini-istismar-edenlerin-11-karakteristik-ozelligi/13048/)

YAZARIN DİĞER YAZILARI