İslamcılık ile Marksizm'in mevcut sisteme karşı farklı bir düzen/sistem oluşturma çabaları inecelenince;
Birinin "Asrı Saadet" diğerinin "Komünal toplum" şeklinde ifade ettikleri modeller, geçmişten referans alınarak idealize edilmişlerdir.
Birinde Peygamber döneminden, diğerinde ise "Mülkiyetsiz ilkel toplum" dönemlerinden ilham alınmıştır.
Her iki ideolojinin, huzur ve mutluluğun hakim olduğu adil/eşit bir düzen/cennet vaadinde bulunmaları, aynı "düşünce sistematiği"nin türevi olduklarını göstermektedir.
Dolayısıyla her iki modelin de başarısız oluşu, aynı akıbeti yaşamış olmaları gayet doğal bir sonuçtur; böylece egemen sınıfların/zihniyetlerin adeta oyuncağı haline gelmeleri de kaçınılmaz olmuştur.
Peygamber'in tebliğindeki "İslam" bir "Din" tanımı olarak ortaya çıkmıştır, fakat "İslamcılık" bir ideolojidir.
Diğer ideolojilerde olduğu gibi, örneğini verdiğimiz bu iki ideolojinin başarısız olmalarının sebebi, İnsanlaşmanın temel dinamiklerini kavrayamamış olmalarındandır.
Bu temel dinamikleri anlayamayan birinin Tanrı/Ruh/Cebrail gibi kavramları da idrak edebilmesi, kat'i surette mümkün değildir.
İllaki İslam/Kur’an üzerinden bir çıkarım yapılmak isteniyorsa, şu nokta iyi bilinmelidir;
Kitap'taki Allah/Melek/Şeytan, Cennet/Cehennem gibi tüm kavramlar, Kitab’ın tebliğinden önce halk arasında kullanılan kavramlardır.
Bu kavramları ortaya çıkaran "Düşünce sistematiği" bahse konu ideolojilerin ortaya çıkışı gibidir; dolayısıyla bu kavramları bize Tanrı dayatmamıştır.
Peki, Kitap'ta bu kavramlar neden kullanıldı?
Kitabî tebliğlerin bu kavramlar üzerinden yapılma zarureti, toplumun algı/bilinç/kavrayış sistematiğinin, bu kavramlara olan ihtiyacından doğmuştur.
Ayrıca unutmamalıyız ki,
Kavramlara kutsiyet atfedilmiş olması, "Egemen Zihniyetlere/Sınıflara" yeni baskı/sömürü olanakları sağlamıştır.
Dolayısıyla İslamcılık ve Marksizm dahil, tüm ideolojiler her ne kadar insanlık adına birşeyler yapmak için kurgulanmış olsalar da, yeni istismar alanlarına sebep olmuşlardır.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com