?>

Dikkat et, delmeye çalıştığın ahşap, içinde bulunduğun gemidir! Başka Türkiye Yok!

Seyfi Turan

5 yıl önce

Her makamda bulunmanın bir bedeli mi vardır? 

Bilemiyorum, kirlerimizden nasıl arınacağız. Hangi dezenfektan bizi temizler acaba millet olarak!

İki farklı paragraf ve bunların arasında hiçbir bağ yokmuş gibi görünüyor. Makamda bulunmanın bedeli ve kirlerden arınmak.

Daha önceki bir yazımda da bahsetmiştim. Bizler, tarihte kurduğumuz devletlerle gurur duymamızdan ziyade, yıktıklarımızla mahcubiyet duymamız gerekir. Ve bu mahcubiyetimizden de dersler çıkarmamız gerekir. 

Bir gerçek var ki o da; bu coğrafyada yaşamanın bedeli vardır. Biz millet olarak hep bedel ödemişiz ve ödemeye de devam etmekteyiz.

Biz hiçbir zaman dışarıdan vurulmadık, hep içeriden vurulduk. Aydınlık meydanlarda değil karanlık mahzenlerde içimizdeki hainler tarafından vurulduk. Bunun için uyanık olmak gerekir.

Dünya okyanusunda başka gemimiz yok!

Bu geminin adı da Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu geminin içinde bulunanlar her şeyi yapabilirler ancak bu geminin tabanını delmeye hakları yoktur.

Geminin bekasını karartacak hiçbir harekette bulunamazlar.

Bu coğrafyada bütün dinlere mensup vatandaşlarımız vardır ve herkes inancının gereğini de yapar, başkalarını rahatsız etmemek kaydıyla. Ayrıca bu ülke nüfusunun çoğunluğu Müslüman’dır ve her Cuma günü de hutbeden Müslümanların bilgilendirilmesi yapılır. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevidir bu. 

Ve bu görevi Kur’an-ı Kerim’den alır. Diyanet’in görevi Kur’an’ı anlatmaktır. Diyanet İşleri Başkanı’nın görevidir bunu yapmak. Neye göre görevidir, Kur’an’a göre. 

Hutbenin konusu da yerli yerindedir. Olması gerektiği gibidir.

Dinin görevi, insanların her iki cihanda da mutluluğu içindir.

Toplumsal hayatımızın refahı için olması gerekenler söylenmiştir. 

Bütün semavi dinlerin yaptığı ikazı tekrarlamıştır Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş

Dinimiz hoşgörü dinidir. 

Hoş görü dini olmasaydı, zorlama olsaydı. Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda yaşayanların tamamı Müslüman olurdu. 

Zorlama yoktur. 

Sayın Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı, insanları uyarmaktır. 

Tebliğ etmektir. 

Sadece tebliğ. 

Hiç kimse, kimsenin özel yaşantısına müdahale etmez, edemez.

Sayın Baro yetkilileri, oturduğunuz makamın arkasında bulunan bayrağın rengine bakınız. 

Ay”ına bakınız, “Yıldız”ına bakınız!

Onların ne anlama geldiğine bakınız. 

Bakmanızdan bir şey anlamaz iseniz Kurtuluş Savaşı’nı anlatan kitapları okuyunuz öncelikle. 

Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya”sını okuyun! 

Mehmet Akif’in hayatını okuyun!

Kurtuluş Savaşı mücadelesinin kimlere karşı yapıldığını okuyun!

İtilaf Devletleri, uzaylı devletler değildir.

Şu anda üzerinde oturduğunuz makam, imanla savunulmuş, şehitler verilmiş, şanlı gazilerimizin hediyesidir size. 

Buna layık hareket etmemek hainlik değildir de nedir!..

Yüz yıl önce meydan savaşlarında yapamadıklarını başarmak için kritik makamlara örtülü görevle getirilen insanları papağanlaştırmak yine malum “İtilaf Devletleri”nin işidir. 

Korona virüsünü tanımıyoruz ancak ne yapmamız gerektiğini biliyoruz…

Dış güçlerin bizleri birbirimize düşürmek için faaliyet içinde olduklarını biliyoruz ancak ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Benim saf halkım. 

Üniversite mezunu olmak saflığı ortadan kaldırmaz. Kandırılırlar. 

Yönlendirirler…

Para verirler, bir makama getirilirler ve konuşturulurlar. Yerse… 

Yeri gelmişken bir belediyemiz, bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bizi ayrıştıracak görselleri, hazırlanan kitapların üzerine basıp çocuklara dağıttırıyor. 

Bunun bu şekilde hazırlanması ve dağıtılması için size kim öneride bulundu sayın yetkili. 

Sağlık Bakanımızdan öğrendiğim bir kelimeyi kullanayım burada, ‘Filyasyon’ yapınız; size bu fikri kim getirmişse, ‘Filyasyon’ yaparak hastalığın kaynağına ulaşabilirsiniz. 

Başka bir yerimiz yok bizim. 

Deniz bu ülkede, dağ orman bu ülkede, yer altı ve üstü zenginliği bu ülkede, bir günde dört mevsimi yaşamak bu ülkede, istediğin sebze ve meyveyi aramadan bulmak bu ülkede, tarihin doğduğu yer bu ülkede, gök kuşağının bütün renkleri bu ülkede, başka bir ülkeye muhtaç olmadan kendi kendine yeten yer bu ülkenin kendisidir. 

Başkalarının her zaman gözü olmuştur bu kutsal topraklarda.

O şer gözleri oyacak kartallarımız da vardır bu gökyüzünde.

Kendileri daha önce ders almışlardır ve onun için kendileri görünmüyorlar, ancak aklını kiraya veren beyinleri kullanarak gemimizi delmeye çalışıyorlar. 

Devletimiz güçlüdür. 

Kim, aklını hangi dış istihbarat örgütüne kiralamıştır?” sorusunun cevabı devletimizin elinde mevcuttur.

Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin kuruluşunun 100. Yılı’nı kutladık. 

Korona tedbirleri gereği evimizin balkonunda ülke olarak İstiklal Marşı’mızı söyledik. 

Çok güzel oldu. 

Biz bu ülkeyi, maneviyatımızla kurtardık ve müreffeh bir şekilde yaşıyoruz. 

Kurtuluş Savaşı’mızın, asker kahramanları olduğu gibi sivil kahramanları da vardır. 

Askeri teşkilatlanmanın yanı sıra ‘Sivil Teşkilatlanma’nın da önemi vardır. 

Sivil teşkilatlanma konusunda en çok emek sarf edenlerin başında gelir Mehmet Akif Ersoy ve onun bu millete hediyesi İstiklal Marşı’mız. 

Biz sadece devamlı “10 kıta”nın, “2 kıta”sını okuyoruz. 

Ben isterdim ki Meclisimizin 100. Yılı dolaysıyla icra edilecek kutlamalar arasında, cami minarelerimizden İstiklal Marşı’nın 10 kıtası da okunsun. 

Bu marş “Korkma” kelimesiyle başlıyor. 

Bu marşı okumadan önce Mehmet Akif Ersoy’u bilmek gerek. 

Peygamber Efendimiz, Ebu Cehil’in baskısıyla Hicret etmek zorunda kaldığında, hicret boyunca yanında sadık ve yakın dostu olan Ebubekir hazretleri vardı. 

Mağaraya sığındıklarında Hz. Ebubekir’in yakalanacakları tereddüdüne düşmesi üzerine Peygamber Efendimiz kendisine “Korkma Ya Ebubekir Allah Bizimle” demiştir. 

Bu ifade Tövbe Suresi 40. ayetinde mealen; “Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Korkma, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” ifadesi ile yer almıştır. 

Bu marşımızdaki “Korkma” sözünün geldiği membaa buradandır. 

Koronalı günler iç muhasebemizi yaptığımız günler olsun.

Korkma

Gemimiz sağlamdır, delmeye çalışanlar olursa ellerindeki delicileri denize atarız…

Düşünebilmek güzeldir.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com

Dikkat, et, delmeye, çalıştığın, ahşap, içinde, bulunduğun, gemidir!, Başka, Türkiye, Yok!,Seyfi, Turan, @SeyfiTuran6, yazdı, #SeyfiTuran, #Korkma, #BaşkaTürkiyeYok,

YAZARIN DİĞER YAZILARI