?>

Devletin ülkesi ve milleti olur

Prof. Dr. Kamil Ufuk Bilgin

2 ay önce

DEVLETİN ÜLKESİ VE MİLLETİ OLUR

Siyasetten veya bürokrasiden üst düzey yetkili ve etkili kişilerin üniversitelerin açılışına çağrılması ve onur konuğu olarak konuşması, akademik bir gelenektir. Buna uygun olarak Gazi Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı açılışı için rektörlük yerleşkesinde bulunan ünlü Mimar Kemaleddin Salonuna, 10 Ekim 2024 Perşembe günü Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ gelmiş ve TBMM Başkanı olarak, ülke gündemine oturan konuşmasını yapmıştır. Çünkü uzun süren konuşması sırasında özellikle “Devlet, milletin ihtiyaçları için bir cihazdır. Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz” şeklindeki sözlerinin, televizyon kanallarında ve sosyal medyada geniş yankı uyandırdığı görülmüştür.

İşletme lisans ve iktisat lisansüstü eğitimine sahip olan Kurtulmuş’un, anayasa ve idare hukukunun yanısıra kamu yönetimi alanında da uzmanlık gerektiren bir konuda, iddialı sözler sarfettiği anlaşılmıştır.

Prof. Dr. Kurtulmuş, aslen İstanbul Üni. İşletme Fakültesi mezunu olup, aynı üniversitenin İktisat Fakültesinde iktisat doktorasını tamamlamış. Aynı üniversitede doçentlik ve profesörlük unvanlarını almıştır. İktisat Fakültesindesosyal siyaset ve insan kaynakları yönetimi” konularında dersler vermiş. “Sanayi Ötesi Dönüşüm” adlı ilk kitabının yanısıra “Amentü Şerhi” ve “Türkiye’yi Yarınlara Taşımak” adlı kitapları yazmıştır.

Aktif siyaset hayatına 1998 yılında, Fazilet Partisi bünyesinde giren Kurtulmuş, daha sonra Saadet Partisi’ne katılmış ve 2008 yılında Saadet Partisi'ne genel başkan olmuştur. 2010 yılında ise, HAS-Halkın Sesi Partisi’ni kurmuş. Ancak 19 Eylül 2012 tarihinde HAS Parti’nin AK Parti ile birleşmesiyle, iktidar partisinin Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirilmiştir. 65. Hükümet’te Kültür ve Turizm Bakanı olarak da görev yapan Kurtulmuş, Parti Genel Başkanvekilliğine yükselmiştir. 28. Dönemde AKP İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ye girmiş ve aynı dönemde, 7 Haziran 2023 tarihinde 28. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına seçilmiş ve TBMM’nin 30. Başkanı olmuştur.

Gerek akademik alanda gerekse siyaset alanında oldukça zengin ve yetkin bir kariyeri olan Kurtulmuş’un Gazi Üniversitesi Akademik Yılı açılışında yaptığı konuşma, ülke gündeminde etkin tartışmalara neden olmuştur. Zira tam da anayasa değişikliklerinin siyasi gündemde olduğu günlerde ve TBMM’deki küçük ve marjinal partinin “Anayasa’nın 4. maddesi kaldırılsın” dediği bir zamanda, Kurtulmuş’un bu konuşmada sarf ettiği cümle çok manidar bulunmuştur.

Aslında konuşması sırasında Kurtulmuş, anayasa değişikliğine ilişkin olarak bazı önemli konulara değinmiştir. Buna göre Kurtulmuş konuşmasında, “adalet-özgürlük-demokrasi üçgeninde en geniş toplumsal mutabakat sağlanarak sivil bir anayasa yapılması; devlet-millet bütünleşmesi için sadece anayasada değil, meclis içtüzüğü, siyasi partiler yasası ve seçim yasasında değişiklik yapılması; bu değişikliklerin ekonomik, siyasi, toplumsal ve hukuki reformlar çerçevesinde ele alınması; imtiyaz ve istisnaların olmadığı, ideolojinin yer almadığı, katılımcı ve toplumun tüm kesimlerini kuşatıcı, güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi; yazım sistematiği açıdan ise, açık ve anlaşılır olması; kanunla düzenlenebilecek konuları içermeyen temel bölüm ve maddelerden oluşması gerektiğini” ifade etmiştir.

Kurtulmuş, bu ifadelerle anayasa değişikliği için gerekli olan en önemli konuları dile getirmiş olmakla birlikte tartışmaya konu sözlerini, konuşmasının ortalarında “devlet anlayışı açısından devlet millet için vardır” ifadeleri sonrasında beyan ettiği belirlenmiştir.

Oysa ülkesi olmayan devlet olmaz. Milleti olmayan devlet olmaz. Çünkü devlet, ülkesi ve milletiyle bir bütündür. Hatta devletin resmen kabul edip tüm yazılı belgelerde kullandığı dili olur. Gönderde dalgalanan bayrağı olur ve hatta gururla söylediği marşı olur. Bunlar bir devlet için o kadar önemlidir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu temel esasları, 1982 T.C. Anayasası’nın ilk kısmında, genel esaslar başlığı altındaki ilk üç maddede ele alınmış ve dördüncü madde ile de bu esasların değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği belirtilmiştir.

Anayasaya göre, “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.”

Anayasadaki bu temel esaslar, sadece dördüncü maddede değil, ayrıca onbirinci maddekiAnayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” hükümleriyle de pekiştirilmiştir.

Aslında T.C. Anayasası’nın temel konuları içerecek şekilde az sayıda hükümlerden oluşturulması yerine, kanunla ele alınabilecek konuları bile hüküm altına almak için; yine yasama, yürütme ve yargı kurumları dışındaki yükseköğretim üst kuruluşları ve radyo ve televizyon üst kurulu gibi yapıları kurmak için (bazı maddeleri mülga olan) 177 madde olarak hazırlanması, anayasa metnini kazuistik metodla yazılmış, ayrıntılı anayasa yapmaktadır.

Diğer taraftan onca madde içermesine karşın, anayasanın bazı maddeleri, örneğin; 128. maddenin son fıkrasında yer alan “Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.” hükmü, emredici hüküm olduğu halde, bu konuya ilişkin olarak 42 yıldır özel bir kanun çıkarılmamıştır.

Sonuç olarak; Türk tarihine bakıldığında Türk, Çin ve Arap kaynaklarına göre imparatorluklar, devletler, beylikler ve hanlıklar şeklinde yüzden fazla ulusal örgütlenmelerin yanısıra, tarihte bilinen 16, son yüzyılda kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kuran Türk milletinin, bugün de milletiyle ve ülkesiyle var olan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti hüküm sürmektedir.

Diğer taraftan değişen dünya şartlarına göre etkin devlet yapı ve işleyişini sağlamak üzere anayasa ve kanunlarda da bazı değişikliklere ihtiyaç olabilmektedir. Ancak yukarıda sayılan bazı sorunlar ve bazı eksiklikleri gidermek açısından 1982 Anayasası’nın, temel hükümleri içerecek biçimde yeniden hazırlanması gerekmekle birlikte; devlet sadece milletin ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulan (basit) bir cihaz değildir. Zira devlet, aynı zamanda ülkesi ve milletiyle bir bütün olup, ülkesi ve milletiyle karşılıkla etkileşim içinde olan soyut bir kavramdır. Bu nedenle devleti ne milletinden ne de ülkesinden bağımsız düşünmek mümkün değildir.

Devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. ***

 

Prof. Dr. Kamil Ufuk Bilgin, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI