DEVLET’te ŞECERE esastır.
Şecere sadece soy takip etmez, aynı zamanda hizmet takip eder, yani biri sadece “soy ayrıcalıklı” olarak haksız bir ayrıcalığa tabi tutulmaz. Hatta bu hizmetleri nedeniyle “sancak” teslim edilen ve koruyan aileler vardır.
“Devlet varsa madem bu nerede ve kimdir?” soruları sorulur ki akla ziyandır, her şeyden önce Devlet, tekil değil ortak bir akıldır!
Devlet, kişiler değildir, Devlet bir “AKIL”dır.
Türk Devleti de dünyada mevcut iki güç arasında “Denge Noktasıdır”. Oyun kurucu değildir.
Devlet, her istediğini yapacak kadar güçlü değildir (Ekonomik, siyasi, sosyolojik neden ve dengeler). Haliyle “madem Devlet var neden öyle-böyle!..” soruları anlamsız olsa da sorulur..
Türk Devleti olarak dünya dengeleri ve bu güçler içindeki yerin belli.
Oyun kurucu değilsin ve denge noktasısın.
İttifak yapmak, denge gütmek zorundasın!
Tam da bu politikalar neticesinde yaklaşık 100 yıl önce ağaç kökünden kesilecekken budanan ağaç tekrar yeşerdi ve kök saldı.
Bunu da MUSTAFA KEMAL gibi sabırlı, akılcı, realist politikalar izleyen neferlerine borçludur. Rahmet olsun.
Denge Politikası’nın mucidi biz değiliz. Ancak, en iyi uygulayanlardan biriyiz (300 yıllık tarihi süreç baz alınarak).
Devlet 40 yıllık bir şoförün araç kullanma tecrübesidir, şoförün fiziki eli, ayağı aracı rotada tutmaya yetmez…
Devletin görünen ve görünmeyen yüzleri vardır ki bu şekilde var olur, dönüştürür, devamlılığını sağlar.
Devamlılık için esası ve görünenlerden en önemli mevkiilerden sacayağının bir tanesi ‘Vezir’dir.
Orhun Yazıtları’nda ve ilk yazılı belgelerin olduğu Tonyukuk Anıtları’nda yazılı olanlar, yüzyıllara ve geleceğe ışık tutmuştur.
Vezir Tonyukuk, kök Devletin anahtar konumunda büyüme, güçlenme, yayılma stratejilerinin temelini oluşturmuş, Malazgirt Meydan Muharebesi ile Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’da yayılması ile başlayan süreç içerisinde ‘teba’ya bağlı ve bağımlı beylikler tanzimatlar yapmış, Kayı Boyu şecereli Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunda Asya’dan sürdürülebilir devamlılık esası ile en önemli konumlarda yer almıştır.
Karamanoğulları Beyliği de Asya merkezli tarihi açıp kapatacak olan bir beylik olarak ‘Çınar’ın dallarını ara ara budayıp, Timur Türkmenin Angarayı fethi sonrası gelişmeler içerisinde Osmanlı ile ters düşerek Balkan ve Adriyatik coğrafyasına yayılmıştır.
Son Karamanoğulları, bu yüzyılda da görünen ve görünmeyen kişileri kurumları ile devamını sağlamaktadır.
KİMDİR BU KARAMANOĞULLARI?..
Karamanoğlu Mehmet Bey, Karamanoğulları’nın ikinci beyi olan Kerimüd-din Karaman Bey’in oğludur.
Karaman Bey’in ölümünü müteakip yerine Selçuklu Sultanı Rukneddin Kılıçaslan kendisinin güvendiği vezirlerinden Hutenoğlu Bedreddin İbrahim’i, Karamanoğulları’nın başına getirip ondan, Karaman Bey’in Oğullarını yok etmesini ister.
Hutenoğlu Bedreddin İbrahim, Larende’ye gelip oturur ve Karamanoğlu Mehmet Bey’i annesini ziyarete geldiği bir sırada Yerköprü’de yakalayarak Konya’daki Gavele Kalesine hapsettirir.
Mehmet Bey bu sırada 18 yaşlarında idi.
1264 yılında Rukneddin Kılıçarslan ölüp, yerine küçük yaştaki oğlu 3. Gıyaseddin Keyhüsrev başa geçer.
Bu sırada Vezir olan Muiniddin Süleyman Pervane’nin yardımıyla hapisten çıkan Karamanoğlu Mehmet Bey, 1264 yılında Ermenek’e gelerek buradaki Karamanoğulları’nın başına geçer.
Bir yıl süre ile Konya’da oturur ve bu süre içerisinde çevresindeki adamları ile birlikte her gün Mevlana’yı, Dergahı ziyaret eder ve ondan feyz alır.
Konya’yı ele geçiren Mehmet Bey, Selçuklu tahtına sultan olarak oturmaz, Selçuklu Sultanı 2. Keykavus’un oğlu Siyavuş’u 12 Mayıs 1277’de tahta geçirir.
Bu zaferden sonra Mehmet Bey, Konya hazinelerini Karaman’a taşır.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in Konya’yı ele geçirmesi, dağılan kabilelerin toparlanmasına vesile olmuş ve kısa zamanda çevredeki bazı beylikler (Eşrefoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları) Karamanoğulları’nın hakimiyeti altına girmiştir.
Mehmet Bey, bundan sonra uç Türkmen beyliklerinin başına kardeşi Mahmut Bey’i göndererek, Tarsus-Adana, Adana-Konya ve İç Anadolu ticaret yolunun düğüm noktası olan Gülek Boğazı’ndaki Gümrük Teşkilatının ve orada bulunan Garnizonun ele geçmesini sağlamış ve Venediklileri, Cenevizlileri ve Ermenileri vergiye bağlamıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya’ya Selçuklu Sultanı Sultan İzzeddin Keykavus’un oğlu Gıyaseddin Siyavuş’u başa bir strateji dahilinde geçirir ve kendisi de VEZİR olur.
Mehmet Bey, Konya’yı ele geçirip, Siyavuş’u Selçuklu tahtına geçirdikten sonra 13 Mayıs 1277 tarihinde Konya önünde aktedilen bir toplantı ile Türkçe’yi resmi dil olarak ilan eden fermanını yayınlar (Bu ferman gelecek olan bir imparatorluğun da altyapısını oluşturur).
Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı İbni Bibi’nin “Evamirü’l-Alaiyye” adlı Farsça eserinde Farsça olarak yer alır.
İbni Bibi’nin eseri Yazıcıoğlu Ali tarafından “Tevarih-i Al-i Selçuk” adıyla 15. yüzyılda Türkçeye çevrilir.
Çevirinin yazması, Topkapı Sarayı Revan Bölümü, 1391 numarada kayıtlıdır.
13. yüzyılın dil özelliklerini yansıtan bu yazmadaki ferman, aşağıdaki beyitlerdeki gibi imparatorluğun zeminini hazırlamaktadır...
“Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye”
1238’de, Selçuklular’ın İranlaşması karşısında, Karamanlıların atası, Nure Sofi’nin de katıldığı, “Türklüğün savunması” denilebilecek, Kırşehir’in Maliya Ovası’nda gerçekleşen savaş, Karaman-Oğulları’nın Anadolu’da verdikleri mücadelelerin ve değerlerin korunması savaşının en açık delilidir.
Karamanoğlu Mehmet Bey, Anadolu’da Türklüğün, mücadelesini vermiştir. 1277’de yayınladığı fermanın özünde, bir milletin birlik-beraberliğinin ilk adımının, DİL birliği olduğu vurgulanır.
Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen, burada devlet ve beylikler kuran Türk boylarının, başka milletlerin değerlerini kabullenip, kendi öz yapılarını terk etmeye yöneldikleri bu dönemde, sadece Karamanoğulları’nın, Türk değerlerine bağlı kalma savaşı vermeleri ve Karamanoğlu Mehmet Bey’in Vezir görevi ile bu gerçeği, tarih sayfalarına fermanıyla yazması, Anadolu Türk tarihinin en önemli adımlarındandır.
Bugün Anadolu’da Türk değerleri yaşıyorsa; Türkçe çeşitli devirlerde, insafsız saldırılara uğramasına rağmen, hala dipdiri ise, bunda Karamanoğulları’nın mücadelelerinin ve yeni kurulacak bir imparatorluğun temellerini atan Selçuklu Sultanı 2. Keykavus’un oğlu Siyavuş’u tahta çıkaran ve Devletin veziri olan Karamanoğlu Mehmet Bey’in sayesindedir.
Moğolların istilaları ile Mut, Ermenek bölgesine gelen vahşi koloniler ile 1280 yılında yapılan muharebede Vezir Karamanoğlu Mehmet Bey iki kardeşi ile beraber şehit düşmüştür.
Şehit düşen Mehmet Bey’in başı kesilerek Konya’ya götürülür. Mezarı Balkasun Köyü Karaman’dadır.
Şecere devam ederek Kayı boyları, Candaroğulları ile beraber Şeyh Edebali’nin duasıyla yeni bir imparatorluk 1299 yılında Söğüt’te kurulur...
-700 YIL SONRASINDA SON KARAMANOGULLARI-
İkinci bölümde anlatacağız...
.
Erdem Ulaş, dikGAZETE.com