Dervişin rüyası, Recep Bey kardeşimiz!
Derviş dediysem, kadim zamanların Şahı; Bahaaddin Nakşbend’in Hacegan halkasının ya da Ahmet Yesevi otağının müridanı değil.
Tapduk Emre’nin dergahına odun taşıyan; “Bizim Yunus da değildi.”
“Dervişlik olaydı taç ile hırka
Biz dahi alırdık otuza kırka.”
Dervişlik, pazarda satılan mal olsaydı cümle alem satın alırdı.
Esnafın meşhur bir söz vardır: “mal müşteriye satılır.”
“Ölen hayvan imiş, Âşıklar ölmez.”
İddialı bir söz. İnsan ölmez; hakka varmak istersen.
İnsan ihsanın kölesiymiş; iyilik yapanı unutmazmış.
Allah rızası için sevmek; ahbap, kardeş olmak. Yakınlaşmak, kaynaşmak…
Modern zamanların dervişi de değildi. Hani “eli işte gönlü hakta veya el karda gönül yarda (halvet der-encümen) olanlardan da değildi.
Sadece düşünde de olsa şeyhine varmak isteyen sıradan bir derviş.
Dünya pencere, her gelen bakıp geçiyor. Bazen seyre dalınca, şeytan dürtüklüyor; asli/ var oluş gayesi unutuluyor.
İsviçreli Psikiyatr Carl Gustav Jung (1875/1961) demiş ki; “Normal insan hayatta metafizik hiçbir şeyin olmadığı hayaline kapılınca tek bir metafizik olayı unutur; ölümünü.”
Zaten insan ile hayvan arasındaki en büyük fark insanın ölümlü olduğunu bilmesi. Unutunca, ip kopuyor; teşbih daneleri dağılıyor. Toplayabilirsen, ne ala.
O dağılan tesbih tanelerini toplamanın şifresi:
“Vaz geçme; Bâz-geşt.”
“İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî. Yâ Rabbi; benim hedefim, muradım, maksûdum sensin! Benim bütün talep ettiğim, istediğim şey, senin rızana ermek; sen benden razı ol diye. Onu istiyorum!”
Recep Bey kimin kardeşi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya’da; “Tayyip Abi nasıl” diye soran hemşehrimizin kardeşi. Tüm Müslüman halkların; Şer Şebekesi tarafından baskılanan, ötekileştirilen ve ezilen milletlerin kardeşi.
Şeyh Efendi; “Tayyip Bey kardeşimizdir” demişti ya…
Madem, Tayyip Bey kardeşimiz; onun kardeşleri bizim de kardeşimiz.
Irkı, dini, dili, memleketi fark etmeksizin; tüm insanlık.
İnsan önce İnsaflı olmalı.
Sözlük; İnsafı için acımaya dayalı ve analiz edilebilinen yani iyi ile kötüyü ayırt edebilen adaletten ayrılmama duygusu şeklinde açıklamış.
İnsan dostu olmak istersen bütün ihtilaflardan soyun.
Anadolu henüz Müslüman olmamışken, Kars’a tekke kuran ve halka sofra açan Ebu’l Hasan Harakani, kendisine serzenişte bulunan talebelerine der ki; “Her kim bu dergaha gelirse ekmeğini verin ve dinini ve inancını sormayın; zira Ulu Allah´ın dergahında ruh taşımaya layık olan herkes, elbette Ebu´l- Hasan´ın sofrasında ekmek yemeğe layıktır.”
Büyüklerin ayağına toprak olabilsek.
Harakani’nin çağrısı Türkiye Yüzyılı ile örtüşüyor.
Türkiye; dünyaya barış, huzur ve adalet sunmaya hazır. Dünyayı adil ve insani değerlerle yönetme çağrısı.
Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulunda konuşan liderlerin de söylediği gibi; Dünya yönetilemiyor. Yönetişim için herkes bir arayışta.
Sistemin kurucuları bunun farkında. Hegemonik küresel güçler sistemi kaptırmamak için mücadele veriyor.
Dünyayı adil yönetmedikleri ortada.
Küreselcilere karşı ve Şeytani Düzeni sürdürmek isteyenlerin karşısında biz varız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika’da yaptığı konuşmada; “İsrail Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyor. BM Genel Kurulu ya o katile (Netanyahu) hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum BM tarihine bir kara leke olarak geçer”
N’oldu?
Asrın Katili, haydut, terörist ve soykırımcı Netanyahu; arsızca çıkıp BM’de konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi; Türkiye, BM Güvenlik Kurulunda sabit üye olmak istiyor. Güvenlik Kurulunu oluşturan daimi beş üyenin üye sayısını artıma gibi bir derdi yok.
Sayfa kapanacak. Az kaldı.
Türkiye’nin Ermenistan, Yunanistan, Sırbistan gibi devletleri kendi çekim alanına alması gözden kaçmamalı.
Dış cephenin tuğlaları örüldükçe Türkiye’nin özgül ağırlığı artıyor. Yeter ki iç cephe sağlam tutulsun.
Doğu Akdeniz’de düşman olarak tanımlayabileceğiz asker sayısı artıyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İngiltere'nin Lübnan'dan vatandaşlarını tahliye etme gerekçesiyle Kıbrıs'taki egemen üslerine 700 ilave asker göndermesine tepki gösteriyor haklı olarak.
Kıbrıs demek Türkiye demek. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, aynı zamanda Türkiye’nin de tepkisini dile getiriyor.
ABD ve İngiltere’nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın bitmemesi yönündeki hırslı ve inatçı tavırlarının ardında yatan nedir?
20. yüzyılın başlarında İran petrollerine sahip olan İngiltere; Kafkasya, Ortadoğu ve Türkistan’a sahip olmanın peşinde mi?
Evet, İngiltere çekildiği coğrafyaya tekrar dönmek istiyor.
Anadolu, Dünyanın merkezi; Kızıl Elması.
Anadolu; tüm koridorların kesiştiği kapı.
Kapıyı size açmayacağız!
Dost kim düşman kim? Şimdi bizler ne yapmalıyız? Mühim olan mesele bu! İyi düşünelim, dikkatle takip edelim, derinlemesine araştıralım.
Sahi; dervişin rüyası neydi?
“Nihayetinde, Türkiye; İsrail ile savaşmaya başlamıştır.
İşte tam bu noktada Doğu Akdeniz’de İngiltere Kraliyet Donanması'na ait bir gemiden kalkan uçaklar; İsrail’e yardıma koşar ve Türkiye ile çatışmaya girer…”
Hayırlar feth ola, Şerler def ola.
Sözü Buhari’de geçen bir Hadisi Şerif ile bitirelim: “Öldürdükten (uykudan) sonra bizi dirilten Allah’a hamdolsun. Dönüş, ancak O’nadır!”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
.