DENİZ BAYKAL'IN TASFİYESİ
“Deniz Baykal kasetleri” sorusundan kaçamayacağız anlaşılan / dilimiz döndüğünce anlatalım!
Konu hakkında bilmeniz gereken gereksiz birkaç detayla başlayalım.
Velev ki Deniz Baykal istifa etmeseydi, Baykal’ın CHP’nin kadın vekillerinden biriyle olan başka bir videosu piyasa sürülüp istifaya zorlanacaktı!
Operasyonun hedefi, kesin olarak istifaydı yani.
Kaset olayında cemaat veya iktidarın olduğu söylemi ise tamamen dezenformasyon.
Söylemeye gerek duymuyorum, Deniz Baykal ve Erdoğan aslında aynı çizgide iki isimdir. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması için çaba sarf eden Deniz Baykal’dan başkası değildi.
Olayın dış boyutu şudur; tıpkı Erdoğan gibi ABD ile nispeten uyumlu hareket eden Baykal elimine edilip yerine partiyi Avrupa ile uyumlu politikalar izleyecek / Avrupa Birliği ile entegrasyonu hedef alacak bir lider adayı getirilmesidir.
Gelelim iç dengelere!
Milli İstihbarat Teşkilatı’nda olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nde de mevcut bir Çerkez kadrolaşma / hizipleşme / ağırlığı hep vardı!
Deniz Baykal bildiğiniz üzere Çerkez’dir.
Baykal’ın kaset olayı öncesinde ve sonrasında bir şekilde tasfiye olan çerkez isimlere bakalım! Önder Sav / Abdullatif Şener / Çetin Doğan / Ümit Özdağ / teşkilat içinde sizin tanımadığınız bir çok isim…
Baykal kasetleri / tasfiyesini sonuçları itibari ile de değerlendirmemiz / doğru soruları sormamız, bizi doğru noktalara götürebilir! Baykal tasfiye edilince CHP’de nasıl bir değişim yaşandı?
a) Kemalist / ulusalcı kadrolar tasfiye edildi.
b) Sözde Ergenekon davasını aktif şekilde eleştiren parti nötr bir pozisyon aldı.
c) Avrupa Birliği ile fiili temaslar ve yapılan atıflar arttı.
d) Burası çok önemli: Partide Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber bir alevi kimlik gerçeğinden söz edilebilir oldu.
Senelerdir ülkücü kesim ile aralarında mesafe / çatışma olan bu kitle “Erdoğan / AKP muhalifliği” üzerinden biraraya getirildi / barıştırıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde -o dönem- CHP ve MHP’nin ortak bir aday (Ekmeleddin İhsanoğlu) üzerinde uzlaşmasını “aleviler ve ülkücülerin barıştırılması” olarak okumanız doğru olacaktır.
Nitekim sonraki dönemde “Gezi” hatta geçen sene yaşanan kahvehane provakasyonlarında dünden bugüne çatıştırılan bu iki kesimin sağduyulu davranması / çatışmaya girmemesinin ardında yatan gerçeklerden birisi de budur.
Kılıçdaroğlu’nun gelişi bir sünni / alevi çatışması / olası provakasyon ve projelerinin önüne geçmiş, alevi yurttaşlarımız, biraz daha merkeze çekilmiş ve ülkücü yurttaşlar ile fiziken olmasa da zihnen aynı noktada buluşturulmuştur.
.
Sözlük Emeklisi, dikGAZETE.com