Ortalık bi durulsa da eylülün gelişine vurulsak.
Çıplak ayaklarına yazılar yazsak…
Bunaldığımız anda gelen; Toprak kokusuna sığınıp;
Bir hırkayla ısınsak…
Lazım olmasa kimsenin teveccühü.
Kapanmayı bir kapıdan öğrendim; yokluğu kocaman bir vardan.
Kapanmayı kapanan bir kapıdan öğrendim.
Kilit tutmaz gönüllerden öğrendim mertliği…
Saflık zekayı yener, ben giderim.
Susmak, deli hengameler sunmaz.
Kendi ile ters düşmüşse geometri…
İç açılarını toplayamaz.
Niyetleri bilir zül-Celal…
Kalp neden atmış, taş gediğinde mi…
Kapanmayı, kapanan bir kapıdan öğrendim.
Yokluğu, büyükçe bir yoktan
;
demiş leyal.
*
Her şeyin yazılıyor olması, huzursuz bir heyecandır.
Zekânı yen akıllan.
Bağışlamak hem vermek hem affetmek anlamında…
İnsanların neden bağışlayamadığını anlıyoruz burdan.
“Ey! Esirgeyen ve bağışlayan!..” diyor kitapta.
Eğer düşmanımla görüşüyorsanız, dostunuz sayılmam.
Eğer düşmanım varsa bir gün sizle de olabilirim.
Eğer dostumsanız, düşmanımız aynıdır.
Eğer düşmansak dostlarımız ayrı…
Taze fasulye zamanı geçiyor…
Artık kuru fasulye…
Açık açık denmeden çark etmiyor kimsede…
Yarış hızlının değildir, savaş güçlünün…
Servet bilgenin degildir ama zaman ve kader hepsinindir.
;
demiş arzu…
***
Film tavsiyesi:
Dış dunyayı görebildiğin ama yaşama alanı olarak cam duvarla çevrili bir orman alanının içinde, sadece size lütfedilen bir kulübe, bir köpek, bir inek ve bir kedi ile…
Hayatta kalmanın ötesinde, karlı dağların, sonbaharın turuncusunun, ilkbaharın güneşinin ve yazınkokusunun, kaybedilen hayvanların, kazanılan kalbin öyküsüne, bu romansı filme...
O arkası yarın anlatıma, kör ve inatçı egoya, gerçekliğin o sıradan haline; “zamanın geçtiği falan yok; zaman sabit” sözünün ağırlığıyla.
Beyaz kargaya, diğer tüm siyah kargalardan uzak ve insana yakın oluşuna teşekkürler.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com