İlk gün…
Üstümde siyah pantolon, siyah gömlek, alaca-bulaca kravat, ceket yok, moda böyle!
Eh tiyatrocuya yakışır ancak; daha Cilalı imaj devrine çok var!..
Ne bileyim deeeevrimci alayın öznesi olacağımı?
‘Boyalı Kuş’u daha okumamışım herhal.
Erkeklerde sert bakış, kıvrak basış, sarkık bıyıklar üst dudağı kapatacak, kızlar solgun yüzlü bacılar, kan gövdeyi götürüyor lafta tabii.
Gündem; kıdemli bir tiyatrocunun, devrimden sonra ne yapılacağı…
Hani devrimi yaptık ya infazlara geldi sıra.
Ben ve azınlıkta birkaç kişi, “sanatçıdan yararlanmak akıllıca olmaz mı” düşüncesinde.
Ancak akıldan geçirmekte özgür, ifadede tutukluyuz.
Taş zemine hasırlar serili…
Önce ayakta ısınma, sonra sırtüstü uzanma, gözler kapanacak Ceco!..
- Şimdi dış dünya ile bağlantılarınızı kesin, sadece benim sesime odaklanın!..
Şimdi vücudumuz boğazımıza kadar kanla dolu, zihnimizde bu sıvıyı yavaş yavaş bedenimizden aşağı aşağı ve ayak parmaklarımızdan dışarı dışarı salacağız…
Veee tekrardan içimize çekeceğiz tüm kanımızı…
Bu arada bir el göğsümüzün, diğeri diyaframın üstünde…
Gevşeyeceğiz ve diyaframımız emme basma tulumba gibi çalışmaya başlayacak.
“Eyvah işte beynimizi yıkamaya başladılar” dedim.
20 yaşındayım; sonraları bunun aktörlük mesleğine ilk adım için ideal yaş olduğunu öğreneceğim.
Dostlar Tiyatrosu İşçi Kolu ilk dersi başladı; Şişli Karagözyan Yetimhanesi tiyatro salonunda.
.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com