2020 yılı benim aklımda bu resim ile kalacak!
“Pandemi” tiyatrosunun sahnelerinden biri bu resim...
"Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olma"nın resmi.
Her yerde karşılaşabileceğiniz bir portre!
2020'yi anlatan fotoğraf yarışması yapılırsa, birinciyi ben seçiyorum.
“Covid-19” isimli, bir anda nereden çıktığı belli olmayan ve bize zorla dayatılan “virüs”; alınan tarihi önlemlerle içinden çıkılmaz bir hale getirildi.
Bir salgın, “pandemi” haline geldiyse dünyada her yere ulaşmış demektir.
Eve saklanmak ya da dışarıda gezmek artık anlamsız hale gelmiştir.
Eğer salgın, bir şehirde ise o şehir karantina altına alınır. Ama her evdeyse?
Nitekim görüldü ki o kadar tedbir, evlere saklanma, maske takma, insanların birbirine mesafeli hale gelmesi salgını önleyemedi; önleyemezdi zaten.
Bilakis evlere kapandığımız dönemde, sayılı vaka varken şimdi neredeyse her evde vaka oluşmaya başladı. Ama çok daha rahatız toplum olarak.
İnsanlar birbirlerine düşman ilan edildi.
“Maske takmıyor, sosyal mesafeye dikkat etmiyor!..” deyip cahillikle suçlarken, virüsün hangi boşluktan kendisini ısıracağının paranoyası ile yaşandı aylarca.
Sakınan da sakınmayan da hasta oluyor şimdi.
Her yer açık, “AVM”ler, plajlar, pazarlar vs...
Ne oldu, o kadar insanın işi-gücü, bozulan psikolojisi, maske takmaktan hastalığın ilerlemesi kâr kaldı yanımıza.
“Maske” profesyonel kullanım için vardır.
Ciddi cerrahi operasyonlarda, ağız ve burun sıvısının temasını önlemek için kullanılır.
Maske boşluklarından virüsler, baklava dilimi çitlerden sineklerin geçişi gibi rahat geçerler. Hatta kirli maskelerde bir de koloni oluştururlar.
Açık havada, kimse yanında yokken maske ile spor yapanları ve tek başına araç kullanırken nizami bir şekilde ağzını yüzünü kapatanları görünce acıyorum.
Genetik çalışmalarla canavarlaştırılan mikroplar sayesinde, hayatımızın her alanında bizle birlikte olan ve vazgeçilmezimiz olan floramız düşmanlaştırılıyor.
“Covid” için alınan önlemler ve tedavi şekillerinin hiç birisi beni ikna etmedi.
Belki şimdi katılmazsınız ama yıllar içerisinde göreceksiniz.
Konu çok, yazacak şey çok.
Yavaş yavaş inşallah…
. Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com