Coğrafyamızda Diriliş Ekseni; Suriye
“Ey Beşar Esed vallahi bunun hesabını vereceksin. Allah izin verirse bu katilin dünyada hesap vereceğini göreceğiz.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2013’de söylemişti bu sözü.
Takvim yaprağında Aralık 2009 işaretlenmiş.
Ortadoğu’da kalabalık bir heyet önemli bir toplantıya katılmaktadır.
Dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şam ziyareti, bir dönemin başlangıcı olacaktı. İki komşu devlet geçmişteki birtakım meseleleri askıya alarak; ortak bakanlar kurulu toplantısı düzenleyebilecek konuma taşınmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Birinci Toplantısı Ortak Bildirisi yayınlanır.
Ortak tarih ve kültür ile iyi komşuluk ilişkileri bildirinin esasını oluşturur. İki devlet, bölgesel ve küresel meselelerde ortak vizyon oluşturacaktı. Bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik, istikrar ve kalkınmaya katkıda bulunulması amacıyla iki ülke arasındaki mevcut iş birliği ve eşgüdümün sürdürülmesinin önemi vurgulanmıştır.
Gazze Şeridi’ne uygulanan abluka dahil Filistin halkına yönelik kısıtlamaları kaldırması yönünde İsrail’e çağrı unutulmamıştı bildiride.
Ortak bildiride, doğal komşuluk nasıl olur; tüm konulara değinilmişti.
Tam elli adet mutabakat zaptı yani tüm bakanlıkları kapsayan ortak hareket etme niyeti; karşılıklı imza ile kayda alındı.
Maalesef tarih böyle yazmadı; sayfa boş kaldı. Suriye, karanlıktan aydınlığa çıkmak üzereyken perdeler tekrar indirildi.
Nereden nereye!
2011, Arap Baharında çiçek açacak zannedilmişti. Suriye özelinde Amerika, Rusya ve İran ön planda İsrail ise arkada bu toprakta büyük bir projeyi uygulamaya aldı
Beşşar Esed; Avrupa’da tıp eğitimi almıştı. Aslandı; vahşi fakat korkak. Doktordu ama zalim ve katil!
“Sıra sende doktor!”
Bu sözü duvara yazan çocuklardan Hamza El Hatip ağır işkenceden geçirilmiş, ölü bedeni ailesine teslim edilmişti. Bu çocuk on üç yaşındaydı.
Muhaberat tarafından dinlenilen iki kadın doktorun; “sıra bizimkine geldi” sözü, onlar için işkence sürecini başlatmıştı.
Suriye, artık eski Suriye olmayacaktı.
Türkiye’nin uzattığı eli her seferinde geri çevirecekti; Şam Zalimi.
Suriyeli muhaliflerin 8 Aralık itibarıyla Şam'a girmesi, Baas rejiminin lideri Beşşar Esed'in ülkeyi terk etmesiyle 61 yıllık Baas rejimi ve 53 yıllık Esed rejimi devrildi.
Esed Rejimi çoktan ölmüştü. Türkiye, bunun farkındaydı.
Şam Sahnesinde oyuncular, özellikle yabancılar oyunu terk edince sahne kapandı; oyun bitti.
Game Over.
Hatta öyle ki Moskova’daki Suriye Büyükelçiliği binasında Suriye Kurtuluş Hükümeti’nin üç kırmızı yıldızlı bayrağı göndere çekilecekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Kalbimizin bir yarısı Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ise diğer yarısı Afrin'dir, Halep'tir, Hama'dır, Humus'tur, Şam'dır” sözü alelade bir söz değil.
Anadolu irfanının yüzlerce yıl tarihi birikiminden alınma. Yani Anadolu’nun insanı da Halep, Hama ve Şam’a aynı gözle bakar.
Suriye’ye Şafak doğmak üzere.
Halkın devrime katılması bir onurdur; bir kahramanlık hikayesidir. Bu hikayenin taraftarlarının hak ve taleplerinin korunması elzemdir.
İngiltere tarafından adlandırılan adıyla Ortadoğu’da; Direniş Ekseni şimdi başlıyor.
Esed Rejimi yıkılmaz, devrilmez zannediliyordu. Nihayetinde muhalifler ile rejim masaya oturacak; ortak yönetim oluşturulacaktı. Dünya buna razıymış gibi algı oluşturuldu.
Siz zannetmeyin Esed’in esas koruyucusu Putin! Hayır; şimdiye kadar Esed’i ayakta tutan İsrail, İngiltere ve Amerika idi. Rusya paravan.
Suriye Halk Kurtuluş Savaşı; inşallah kaptırılmaz.
Sağlam, adil bir devlet sistemi Suriye’de tesis edilmeli. Türkiye başından itibaren Suriye’de halkın ve silahlı muhalefetin yanında durdu. En uzun süreçli uluslararası toplantılarda her zaman Suriye halkının garantörlüğünü yaptı. Türkiye’nin alnı ak.
Şam’da hafif de olsa geleceğe dönük belirsizlik giderildikçe; Asya’dan Afrika’ya dünya mazlum ve mustazafları için diriliş/ kendine geliş ve uyanış süreci hızlanacak.
Küresel düzlemde, Türkiye’nin öncü bir ülke olarak özgül ağırlığı artıyor. Türkiye, kendisiyle çalışılması/ iş birliği yapılması gereken bir ülke.
Hindistan’ın Doğu Akdeniz’e yerleşme hayali akamete uğradı. Hindistan gibi bir ülkenin ne işi var Akdeniz’de.
Esed rejiminin elimine edilmesi/ yıkılması; tehdit ve tedhiş altındaki Hindistan Müslümanları ve yine Hindistan işgalindeki Keşmir halkının özgüvenini artıracak.
Türkiye’nin varlığı; baskıcı ve emperyal idealleri olan devletleri karmaşık bir yumağı kucaklamak zorunda bırakıyor.
Önümüzdeki süreçte bazı devletler merkez sahneden çekilecek. İçeriye dönüş yapmak zorunda. Paris, Moskova, Londra ve Pekin’in sahip oldukları ağır cephane ve nükleer silaha rağmen; mücadelelerini sürdürebilecekleri zemin kayıyor.
Suriye İç Savaşının başarıya ulaşması; Türkiye'nin olumlu bir sonuç sağladığı ikinci bölgesel çatışma. Türkiye daha önce; “Qarabag” Çatışmasında Ermenistan işgalini sonlandıran Azerbaycan’a kuvvetli destek sağlamıştı.
Türkiye’nin Libya, Kosova ve Bosna Hersek’teki tutumu, burada askeri kuvvet bulundurması ile birlikte Somali ve Etiyopya arasındaki barışa arabuluculuk etmesi; çatışmaları sonlandırıcı, barışı inşa etmesi ve barışı koruyucu vasfı tescillendi.
Suriye'nin geleceği “silahlı gruplar arasındaki güç dengesi, dış müdahale düzeyi ve Suriyelilerin birleşik bir geçiş hükümeti kurma becerisi” ile doğrudan bağlantılı.
Suriye Krizinin Çözümü için yapılan Diplomatik Barış arayışları; BM Güvenlik Konseyi tarafından veto kararları ile akamete uğratıldı. Rusya ve Çin birçok kez rejimi kollamak adına alınan kararları veto etti.
Batı dünyası ise Ilımlı Silahlı Muhalifleri suistimal ederek Suriye’de PKK Çatı Terör Örgütünün önünü açarak, muhalefeti etkisiz hale getirmeye çalıştı.
Şimdilik tüm bunlar geride kaldı.
Suriye’nin akıl sahibi teknokratları ve toplumun farklı unsurlarının temsilcileri; kaosa sürüklenmeden, otoriteyi hızla tesis etmelidir.
Türkiye, acilen daha önce yaptığı gibi Suriye’nin Dostları Grubunu bir araya getirerek kalıcı bir çözüm için çalışacaktır.
Türkiye, bugün bizzat İstihbarat şefini açık bir şekilde, az bir koruma ile Şam’a göndererek çok ağır bir mesaj iletti.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, yoğun bir tezahürat ve halkın teveccühü altında Emevi Camiinde namaz kıldı. Bu Küresel Şer odaklarına açık bir meydan okumadır.
Türkiye, Şam meydanındadır artık. Sorumluluğu kabullendi ve bu durumu deklare etti.
Suriye, yeni bir devlet; eskisini resetleyerek uluslararası sistemde dahil olması için Türkiye elinden geleni yapacaktır. Suriye’de hızlı bir şekilde ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda yeni bir rönesans başlatılacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözüyle bitirelim; “Türkiye, asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuş müşfik ve merhametli bir ülkedir. İhtiyaç sahiplerinin kimliğine, inancına, derisinin rengine asla bakmadan sadece ülkemizin kapılarını değil, gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık.”
Suriye halkının muzaffer olması temennisiyle. Allah’a emanet olun, afiyette kalın.
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com