?>

Can Azerbaycan yalnız bırakılamaz!

E. Yb. Halil Mert

4 yıl önce

Hürriyet, asaletin en önde talebidir.

Özgürlük, ruhlardan doğar.

Özgür yaşamak isteyen toplumlar bunun kavgasını verir, tıpkı Azerbaycan gibi.

Azerbayacan’ımız, 1. Dünya Savaşı sonrası Rusya (SSCB) tarafından işgal edildi.

Osmanlı’nın son döneminde, topraklarımızı ve devletimizi kurtarma mücâdeleleri oldu. 

Önce, vatandaşlık bilincini yüksek tutmak için “Osmanlı Vatandaşlığı” işlendi; özellikle gayrimüslimlere dönük olarak olarak.

Maâlesef Avrupa ve Rusya’nın destek ve işgalleri ile 700 yıllık Balkan Coğrafyası’nı kaybettik. Bu sürece “OSMANLICILIK” dediler sonrasında..

Sırada Ümmet Coğrafyamız, Arap yarımadası ve Kuzey Afrika vardı. 

Halife, “Cihâd-ı Ekber” çağrısı yaptı.

Burada da Şerif Hüseyin ve Suudların başını çektiği ihânete İngiliz paraları, İslâm kardeşliğinden daha tatlı geldi.

Öyle ki İngiliz ajanlarını, komutanlarını ve kralını şeyh, seyyid vb. dahî ilan ettiler. 

Sonuç, İslâm olan topraklarımız da İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından işgal edildi. 

Bu sürece de “ÜMMETÇİLİK” dediler..

Osmanlı münevverleri, koca devleti kaybedince, Turan “Türk” Coğrafyasına yöneldiler. 

En yakınımızda can Azerbaycan vardı. 

Kafkas İslâm Ordusu” Bakü’ye girdi. 

Ancak, Anadolu’nun Kurtuluş Mücâdelesi sürecinde, Kafkasya yetim kaldı. 

Türk Toprakları ve Türkistan’a yönelinen bu döneme de “TURANCILIK” dediler. 

Aslında Turan gereklidir.

Birlikte mücadele, birlikte büyüme zorunluluktur.

Turan Coğrafyası’na bakınız!

Türkiyemiz baş, Azerbaycan boyun, Türkistan, Altay, Yakut, Afganistan vd. gövdedir. 

Karabağ işgali ile boynumuzu kestiler.

Farkında mısınız?

Eyyy Türk Dünyası, kardeş Azerbaycan hepimiz için vatan ve kritik arazidir.

Azerbaycan, işgal sonrası hem fiili katliamlara uğradı hem de zihnî cinayetlere.

Bugün Azerbaycan toprağı, Hazar’ın doğusunda Gürcistan ve Ermenistan topraklarından, Hazar’ın güneyinden Basra Körfezi’ne kadar iner.

Bölge Türkleri’ne önce Fars’ın oyunu Azerî dediler. 

Ruslar, SSCB döneminde ilkin Türk dedikleri Azerbaycanlı kardeşlerimize sonra “Siz Türk değilsiniz, Fars’ın bir kolusunuz” fikrini yaymaya çalıştılar. 

SSCB yılları acı doludur.

Bölgeye Ermeniler, 300 yıldır Ruslar eliyle iskân edilmiştir. Yapay oluşturulmuş Ermenistan’ın Başkenti Erivan dahî Revan Türk Hanlığı’nın başkentidir. Hatta bölgeye Ruslar dahî getirilip, köyler ve kasabalar kurulmuştur. 

Azerbaycan petrolü, 1850’lerden itibâren Rusya ve Batı’nın hedefindedir. 

Ruslar’ın böylesine sindirmeye çalıştığı kandaşlarımız, 1920–1924 yılları arasında Ruslara karşı 54 kez isyan çıkartmışlar ve bir anlamda bu bağımsızlık arzularıyla Türk olduklarını dost-düşman herkesin gözüne sokmuşlardır.

SSCB’nin dağılma sürecinde Ermenilerin, Azerbaycan’dan toprak talebine karşı çıkan Azerbaycan Türkleri’ne karşı bir dizi katliamlar yapıldı. 

22 Şubat 1988'de SSCB ve Rus askeri tarafından Askeran bölgesinde Azerbaycan Türkleri katledilmiştir.

27 Şubat 1988'de, Ruslar’ın kışkırttığı Ermeniler eliyle katliamlar yapılmıştır.

1988'de Gence kentinde Rusların kışkırttığı yerli Ermeniler tarafından katliamlar yapılmıştır. 

Kasım 1988'de Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Kugark (Gugark) kasabasında meydana gelen Türkler’e yönelik katliam yaşanmış ve 21 Azeri öldürülmüş ve onlardan 15'i olaylar sırasında yakılmıştır. 12'si Barkan kasabasında yaşayan Türkler idi.

Bakü Katliamı (Kara Ocak)

Azerbaycan'da 1990'da Sovyetler Birliği ordusunun sivilleri katlettiği "20 Ocak Katliamı"nın acı anısı, tanıkların hafızasında tazeliğini koruyor.

Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve bağımsızlığın kazanılmasında önemli bir dönüm noktası kabul edilen "Kanlı Ocak" olayları, aynı zamanda Azerbaycan tarihinin şanlı bir sayfası olarak görülüyor.

Sovyet ordusu, ellerinde çiçeklerle kendilerini karşılamaya gelen Azerbaycan Türkleri’ne,  20 Ocak'ta Bakü'ye girerek aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 134 sivili katletti ve olaylarda 750 kişi yaralandı.

Hocalı Katliamı

Dünya, insanlık tarihinin en korkunç katliamlarından birine uyandığında takvimler 26 Şubat 1992’yi gösteriyordu. 

Tarihe kara bir leke olarak geçen katliam, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında meydana geldi. Ermeni kuvvetleri kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmaksızın katliam yaptı. 

Hocalı, konumu itibarıyla Dağlık Karabağ’ın en önemli noktalarından biriydi. 2605 hanenin bulunduğu Hocalı’da 11 bin 365 kişi yaşıyordu. 

Ancak çatışmalardan dolayı nüfus 3000'e kadar düşmüştü. Bölgedeki tek havaalanının burada olması nedeniyle stratejik öneme sahipti. Ermeni kuvvetleri, 1991’in son günlerinde harekete geçti. Hocalı’ya çıkan yolları ve civardaki köyleri ele geçirdiler. Öyle ki şehre yiyecek yardımı bile helikopterle havadan atılarak yapılabiliyordu.

Ve o kara gün gelip çattı… 

25 Şubat 1992 akşamı Ermeni kuvvetleri saldırıya başladı. İddialara göre saldırı için Rus ordusunun o zaman Hankendi’de bulunan 366. Motorize alayının yardımını aldılar. 

Ermeni kuvvetlerinin, Ruslar’ın teknik imkânlarını kullanarak kenti top ve tank ateşine tuttu; hatta saldırıda Rus askerlerinin bizzat yer aldığı bile kayıtlara geçti. 

26 Şubat sabahına kadar süren katliam, 613 Azerbaycan Türkü'nün canına maloldu. 

Üstelik çoğunda ağır işkence izleri vardı. 

Öldürülenlerden 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlıydı. 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştu. 

1275 kişi ise, Ermeni güçlerin elinde esirdi. Esir alınan 68'i kadın, 26'sı çocuk 150 kişiden hiç haber alınamadı. 

Ağdaban'a saldırı

8 Nisan 1992'de Kelbecer Rayonu'nun Ağdaban köyüne yönelik düzenlenen Ermeni saldırısında 99 sivilin öldürülmüş ve 140 sivilin ise yaralanmıştır.

Rusya destekli Ermeniler ile Azerbaycan’ın savaşı 1989-1994 arasında beş yılı aşkın bir süre devam etmiştir.

Günümüzde Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 il Ermeni işgali altındadır.

Ruslar’ın Ermeniler aracılığı ile yaptığı düşmanlık bunlardan ibaret değildir.

Bir yandan Rusya, diğer yandan İran hem Ermenilerle işbirliği yapmış hem de Azerbaycan Türk Devleti’nin iç işlerine müdâhale etmişlerdir.

Ruslar’ın hayali, Kafkasya üzerinden Akdeniz ve Basra Körfezi’ne inmek, Hazar’ı iç deniz hâline getirmek, Fars’ın hayali ise, Azerbaycan Türkleri’ni tamâmen Farslaştırarak Kafkasya’ya ve Karadeniz’e çıkmaktır.

Azerbaycan’a karşı bu büyük düşmanlıklar biliniyor olmasına rağmen maâlesef bu Türk Ülkesi’nde de işbirlikçi hâinler ihânetlerine devam etmektedirler.

Düşünün, hâlâ Rus ve Ermeni oligarklarla iş tutan, kız alıp veren Azerbaycanlı üst düzey kamu personeli vardır.

Düşünün, en son Ermenilerle çatışmada, Azerbaycan Ordusu’nun en yiğit generallerinden, Türkiye Kara Harp Okulu mezunu Tümgeneral Polat HAŞİMOĞLU yanında üç üstsubay ve diğer karargâh personeli ile koordinatları verildiği için şehit edildiler. 

Aziz Okuyucu, koordinatların Ermenilere Azerbaycan’ın Dağıstan asıllı Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necmeddin Sadıkov tarafından verildiği iddiaları var. 

İran’a ABD ambargosunun kalkması için ABD’ne yakaran Azerbaycan Müftüsü ve Kafkasya Din İdaresi Başkanı Allahşükür Paşazade maâlesef bu değerli subayların şehâdetinde cenazede bulunmadığı gibi bir tâziye dahi yayınlamamıştır.

Değerli Türkiye Halkı…

Can Azerbaycan kardeşimizdir.

Rusya ve İran’ın içişlerine hadsiz müdâhaleleri söz konusudur.

Azerbaycan, bunca acıları bizim gözümüzün önünde yaşadı. Geçmiş hükümetler, Karabağ’dan yaralı tahliyesi için helikopter dahî göndermedi. 

Gerekli askeri desteği özellikle Karabağ Savaşları’nda vermedi, veremedi.

Bugün Azerbaycan Devleti, her şeyiyle Türkiye’mizin yanındadır. 

PKK’ı terör listesine ekleyecek olması memnuniyet vericidir. 

Yunanistan’ın yaptığı şımarık ve düşmanca hareketlere en üst seviyede cevap vermiştir.

Bu gün iki Türk Ordusu, bir ordu gibi hareket etmeye dönük ciddi çalışmalar içindedir. 

Ortak tatbikatlarla, Türk Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan Coğrafyasını ve iki ordu karşılıklı birbirini tanımaktadır.

Azebaycan’da Türkiye dostu devlet adamlarına karşı Tümgeneral Polat HAŞİMOĞLU cinayetinde olduğu gibi, Rus ve Fars’ın yapabileceği suikast ve cinayetlere karşı Türkiye en üst seviyede tedbir almalıdır. 

Can Azebaycan’da Türkiye ile atan yürekleri korumak, destek olmak Türkiye Halkı’na da devletine de borçtur.

Coğrafyamız, son 1000 yıldır yoğun süreçler yaşamaktadır.

Dünyanın merkezidir topraklarımız. 

Dolayısı ile gönül birliğimiz işbirliğine ve birlikte mücâdeleye dönüşmelidir. 

Halkımız meselenin ciddiyet ve vehâmetinin idrâki içindedir. 

Düşmanlarımız aynıdır. 

Topraklarımız birdir.

Gönüllerimiz birbirine özlem doludur.

Öyleyse, Gaspıralı İsmail’in “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” sözü adeta İlâhi bir emir hükmündedir.

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

YAZARIN DİĞER YAZILARI