Merhaba değerli dostlarım.
Bu hafta sizlere insanın kendi kendine yapabileceği ve bedava olan bir estetikten bahsedeceğim.
Evet yanlış okumadınız, insanın kendi kendine yapabileceği ve bedava!..
Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesiyle hayat çok kolaylaştı. Hatta o kadar kolaylaştı ki bazı şeyler için tek bir düğmeye basmak yeterli oluyor.
Düğmeye basıyorsun; saniyeler içinde metrelerce, kat kat yükseğe çıkıyorsun…
Düğmeye basıyorsun; çamaşır - bulaşık yıkanıyor…
Düğmeye basıyorsun; hazırlamış olduğun yemek pişiyor…
Düğmeye basıyorsun; havada kuşlar gibi süzülüyorsun. Evet bu kadar hızlı ve kolay.
Aynı zamanda perde arkasından ya da farklı bir bakış açısıyla bakacak olursak, teknolojinin ilerlemesiyle hızlanan hayatımız da altüst oldu.
Her şey o kadar hızlandı ki zamanı tutamıyoruz, akıp gidiyor.
Bu hızlı akıp giden zaman içerisinde biz de yavaş kalamazdık elbet. Artık çok hızlı düşünüyor, çok hızlı yemek yiyor, çok hızlı hareket ediyoruz; çok hızlı araç kullanıyoruz, çok hızlı konuşuyoruz.
O kadar da hızlı konuşuyoruz ki kelimeler bile kısaldı.
Hıza uyumlanma adına kelime kısaltmaları ile duygular da yanlış aktarılıyor.
Duygular yanlış aktarıldığı için yanlış anlaşılmalar, tavırlara yansıyor ve kaba-saba davranmalar, tahammülsüz, sürekli biryerlere koşuşturan bireyler oluverdik.
Önceliği ve haklılığı hep kendimizde görüyoruz; dolayısı ile hiçbir şeye toleransı olmayan, anlayışsız ve şiddete başvuran insanların dolu olduğu bir dünya yarattık.
Bu kısır döngü, artarak daha farklı sonuçlar doğurmaya devam ediyor.
Tüm alışkanlıklarımız değişti…
Eskiden böyle miydi?
Sahi nerede o saf-derûn İstanbul beyfendileri, hanımefendileri?
Asil duruşları, nazik konuşmaları, kibar tavırları olan o şahsı muhteremler.
Gözünüzde canlandılar değil mi?
Hepsi anılarda ve filmlerde kaldı.
Heraklitos'un dediği gibi; “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.”
Günümüz yaşantısını incelediğimizde, hıza ve değişime uyumlanma adına o kadar çok şey feda edildi ki!..
Örfümüz, ananelerimiz, kılığımız, halimiz, bakışımız, konuşmalarımız…
Tüm bunları geri getiremeyiz.
Ama günümüze uyumlayabiliriz.
İşte burada da estetik devreye giriyor.
Evet evet; Estetik…
Ve bu estetiği, kendimizden başka hiçbir tabip bize uygulayamaz.
“Nedir bu estetik” diye merak ediyorsunuz değil mi?
“Adab-ı muaşeret, hal ve tavırlar estetiği.”
Ahlâk-ı ilim ile müşkülpesent, merdümgiriz ve şikemperver tavırlarımıza estetik yapmalıyız.
Bu estetikler ile kalp hassalaşır ve naif çıkar sesi.
Beynimiz naiflikte huzur bulur, güzel düşünür.
Beyin ince düşününce kalbimiz ritmine uyumlanır ve bedenimiz dans eder ve iletişime girdiğimiz kişilerde de kelebek etkisi yaratır.
Bu estetiği, aramızda henüz evlenmemiş olanlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Çünkü ahlâkına ve tavırlarına estetik yapılmamış bireylerin evliliği de uzun sürmüyor.
Mutlu bir evlilik, mutlu çocuklar, mutlu bir hayat sürmek için, bu estetikleri mutlaka kendimize uygulamalıyız.
Uygulamayanlar mı!?.
Onların evlenmesi yasaklansın!..
Sağlık ve muhabbetle yeni estetiklerde haftaya buluşma ümidiyle.
.
Zeynep Kaya, dikGAZETE.com