BU DEPREM AMERİKA’DA OLSAYDI…
Amerika altında kalır bocalardı.
Çünkü;
Yağma ve hırsızlığın önüne geçemez silah kullanmak zorunda kalırdı.
Kimin kimvurduya gittiği belli olmayan bir ortamda, masumlar da vurulacağı için acılı aileler infial göstererek emniyet güçlerine saldıracak ve ülkede büyük bir kaos olacağından devlet, altında kalırdı.
- Nereden biliyorsun?
Birincisi;
Ülkede birkaç saat elektrik kesilmesi durumunda meydana gelen yağma ve hırsızlıktan…
İkincisi de;
Amerikan polisinin basit bir olayda bile aciz kalıp, siyahilere karşı kullandığı sert yöntemlerden biliyorum.
ÇİN’DE OLSAYDI!..
Kimse “devlet nerede?” diye bağıramazdı.
Bağıranın alnını!..
Yardımlar da gidebildiği yere kadar… “Size mi hesap vereceğiz!”
Görevliler birkaç gün arama-kurtarma çalışmalarına girişir, daha sonra işi uzatmadan yıkılan binaların üzerinden dozerle geçer, enkazın altında kalanları molozlarla birlikte dümdüz ederdi.
Bu arada;
Afet bölgesine kimseyi yaklaştırmaz, kaç kişinin öldüğü hakkında tahminlerin ötesinde dünyada kimsenin bilgisi olmazdı.
KUZEY KORE’DE OLSAYDI!..
“Ne depremi?
Ülkemizde deprem-meprem gibi muzır şeylerin olduğunu kim uyduruyor?
Biraz sallandık o kadar!”
ALMANYA’DA OLSAYDI!..
Her şeyi kurallarına göre yapmak için uğraşırken insanlar enkaz altında ölüp giderdi.
Nitekim;
Kuzey- Ren Vastfalya eyaletinde meydana gelen selde 200’e yakın kişi ölmüş ve aradan iki yıl geçmesine rağmen yaralar hala sarılamamıştır. (Kaynak: Almanya yarı resmi devlet kanalı DW)
TÜRKİYE’DE İSE PAROLA:
“ORAYA GİDİYORSUNUZ DEĞİL Mİ?”
Bu parolanın ne manaya geldiğini anlatacağım…
Ama!..
Önce bir durum tespiti yapmamız lazım.
6 Şubat’ta 11 ilimizi etkileyen deprem, bir nevi kıyamet sahnesiydi.
Tarih, böyle üst üste gelen iki büyük depremi (7.7 ve 7.6) bugüne kadar kaydetmiş değil.
Mevsim kış…
Bazı yerlerde eksi 23 dereceyi bulan soğuk bir hava…
Alan çok geniş…
Buna rağmen;
Dünyanın en büyük felaketine yardımlar, en hızlı şekilde ulaştı.
Hükumet yetkilileri, 1 saat içinde (gece 5’te) basın toplantısı yaptı.
Saat 09:00 olduğunda ise;
Her bakan kendisine zimmetlenen şehirde görevinin başındaydı.
Bu arada;
Depremde yıkılan her şehir ve ilçe, yurdun diğer şehirlerine zimmetlendi.
Devletin bu kadar çabuk organize olduğunu gören millet coştu…
Yolda TIR’lar yarışarak…
Ve adeta uçarak deprem bölgesine yetiştiler.
Bir yabancı gözlemcinin deyimi ile TIR’lar frensiz gidiyordu.
Bir örnek:
Köye yardım götüren helikopter, aşırı tipi ve kar yüzünden türbülansa yakalanıyor.
Helikopterin kırıma uğraması an meselesi iken çok zor şartlarda da olsa inebiliyor.
Yüzbaşı gazeteciye sorar:
- İyi misin?
- Ben iyiyim de Yüzbaşım siz ne yapıyorsunuz? Az daha kanatlar tepeye çarpıyordu.
- Dünyada bu helikopteri, o türbülans anında o araziye indirecek pilot yoktur!
Ama biz indirmek zorundayız!.. Çünkü yardıma ihtiyacı olanlar var!
GELELİM ‘PAROLA’YA!..
Türkiye’nin her yanından olduğu gibi Başakşehir’den de yardım için arkadaşlarımız yola çıkmıştı…
Ancak telaşla yola çıktıkları için Ankara’yı geçtikten sonra aldıkları malzemenin çok yetersiz olduğunu görüp
Şereflikoçhisar’da bir nalbura uğrayarak aracı tıka basa malzeme doldururlar.
Nalbur sorar:
- Oraya gidiyorsunuz değil mi?
- Evet dayı!
- O zaman çorbada bizim de tuzumuz olsun.. bu malzemeler benden!
- Dayı olmaz, kâr alma tamam!.. Ama hiç olmazsa malzemenin geliş fiyatını ödeyelim!
Bütün ısrarlara rağmen para almadığı gibi… Ayrılırken;
- Gençler cebinizde harçlığınız var mı?
Demez mi!?
Birbirimize sarıldık, gözümüz yaşlı ayrıldık.
Bu arada;
Markete uğrayıp, kucak dolusu ekmek, paket sandviç ekmeği falan ne varsa bir kucak topladık, kasada sıraya girdik.
Arkamızdaki beyefendi:
- Oraya gidiyorsunuz değil mi? Lütfen müsaade edin de ben ödeyeyim.
Bunun gibi daha o kadar çok örnek var ki…
Batı ülkelerinde böyle bir dayanışmayı göremezsiniz.
“Altında kalırlardı” demem bundandır.
Mesela,
Alman hükumeti, 2 yıl geçmesine rağmen daha hala yaraları saramazken…
Bizim hükumet,
Bu büyük felaketin 18. Gününde depremzedeler için konutların ilk temelini atabiliyor.
Bu hızla giderse…
İnanıyorum ki, deprem bölgesi umduğumuzdan da daha hızlı toparlanacak.
Yeter ki,
Bozgunculara fırsat verilmesin.
Milletimiz sağ olsun, devletimiz var olsun!
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
Bir de küçük not:
Bizim hükumet, bir yandan kendi ülkemizdeki bu felaketle iç içeyken bir yandan da aynı acıyı yaşayan sınır komşumuz Suriye’de bulunan depremzedelere da yardımları ulaştırmayı ihmal etmiyordu.