Boao Asya Forumu/ BFA; 1998 Dünya Mali Krizinin ardından, 2001 yılında kuruldu. İsviçre Davos’ta her yıl düzenlenen Dünya Ekonomik Forumundan esinlenerek; Organizasyonun yapısı şekillendirildi.
“BFA” adını, forumun düzenlendiği Çin’in güneyindeki Hainan Eyaleti’nin Boao Şehrinden alıyor.
1998 yılında dönemin Filipinler Devlet Başkanı Fidel V. Ramos, Avustralya Başbakanı Bob Hawke ve Japonya Başbakanı Morihiro Hosokawa tarafından başlatılan Boao Asya Forumu; Şubat 2001'de açılışını yaptı.
BFA Sekretaryası, Pekin’de Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurumsallaştırıldı.
26 Asya ülkesi ve Avustralya ilk kurucular arasında yer aldı. Örgüt ilk toplantısını 12-13 Nisan 2002 tarihleri arasında gerçekleştirdi.
İsrail ve Yeni Zellanda, 2006’da forumun “ilk ülkeleri listesine” eklendi. Maldivler’in 2016’da listeye eklenmesi ile birlikte üye ülke sayısı 29’a yükseldi.
Asya ülkelerinin ekonomik entegrasyonu, kalkınma hedefleri, çevre ve güvenlik meselelerinin konuşulduğu Forum, şimdiye kadar birçok farklı konuyu gündemine aldı.
BFA, Sivil Toplum ve Kar Amacı Gütmeyen Uluslararası Kuruluş olarak; Asya meselelerinin konuşulduğu birçok forum ve toplantıya da sponsorluk yapıyor.
2004 forumunun ana teması “Jeopolitik Strateji ve Çin’in Barışçıl Yükselişi” idi.
2020’de Covid-19 Pandemisi sebebi ile forum yapılmadı.
2021’de “Değişimdeki Bir Dünya: Küresel Yönetimi Güçlendirmek/ Kuşak ve Yol İşbirliğini İlerletmek İçin El Ele Ver” ana başlığı ile düzenlenen foruma 4.000'den fazla kişi katıldı.
BFA, Uluslararası gündemi ilgilendiren konularda Asya’ya sesini duyurma fırsatı veriyor.
BFA 2022, Baoa’da 20-22 Nisan’da hükümet yetkilileri ve uluslararası kuruluşların başkanları ile dünyanın her yerinden iş ve akademi dünyasından konukları ağırladı.
“COVID-19 ve Ötesinde Dünya: Küresel Kalkınma ve Ortak Gelecek için Birlikte Çalışmak” temalı toplantıda; COVID-19 sonrası ekonomi, Rusya - Ukrayna çatışması, 2022 için küresel görünüm, çevre/iklim/ sürdürülebilir yeşil enerji, dijital ekonominin yaygınlaştırılması, Covid aşı tedariği gibi konular ele alındı.
Bizi ilgilendiren esas konu; Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping’in (Şi Cinping) Dünya Medyasında tartışmalara yol açan konuşması oldu.
Şi, 21. Boao Asya Forumunun açılışına video konferansla bağlanarak, yaptığı konuşmada; dünya genelinde güvenliği tesis etmenin gereğini vurgulayarak, "Küresel Güvenlik Girişimi" adını verdiği ilkeleri önerdi.
Ülkelerin meşru güvenlik kaygılarının ciddiye alınmasının gerekliliğine vurgu yapan Şi; “Güvenliğin Bölünmezliği İlkesi çerçevesinde dengeli, etkin ve sürdürülebilir güvenlik mimarisi oluşturmalıyız; bir ülkenin diğer ülke aleyhine güvenliğini sağlama çabasına karşı çıkmalıyız. Tüm ülkelerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne, iç işlerine karışmama kuralına ve halkların kendi yönetim/ kalkınma sistemlerini bağımsız olarak seçmelerine saygı göstermeliyiz” dedi.
Şi, ülkeler arasındaki anlaşmazlık ve çatışmaların; diyalog ve istişare ile çözülmesi, barışçıl çalışmalara destek verilmesi gerektiğine işaret ederek, tek taraflı yaptırımlara, yargı yetkisinin sınır aşırı kullanımına karşı çıktı.
Güvenliğin klasik tanımı dışında yeni tehditlere vurgu yapan Şi; terörizm, iklim değişikliği, siber ve biyolojik güvenliğin bölgesel/ küresel sistemdeki önemine dikkat çekti.
Çin Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Sözcüsü Wang Wenbin konuyu açıklığa kavuşturmak için yaptığı konuşmada; tek yanlılık, hegemonya ve güç politikalarının yarattığı tehditlerin artması; barış ve güvenlik yönetişimindeki açıkların artmasıyla birlikte, insanlık giderek daha zor sorunlar ve güvenlik tehditleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Wang; "Bu bağlamda Başkan Şi Cinping, tüm insanlığın geleceğini göz önünde bulundurarak Küresel Güvenlik Girişimi'ni önerdi" dedi.
Aslında Çin bu ilkeleri daha önce birçok platformda dile getirmişti.
Çin'in Ukrayna savaşında Rusya'yı açıkça kınamaktan kaçındığı ve savaşı durdurma konusunda yeterince ağırlık koymadığına yönelik eleştiriler yapılmıştı.
Çin’in özellikle vurgu yaptığı: “Güvenliğin Bölünmezliği” ilkesinin temeli neye dayanıyor, ne anlama geliyor?
“Güvenliğin Bölünmezliği” ilkesi; Avrupa'da Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın Nihai Senedinde (1975) ve Yeni Avrupa için Paris Şartı'nda (1990) yer almaktadır.
“Güvenlik Bölünemez ve katılan her Devletin Güvenliği; diğerlerinin güvenliğiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Güvenliğin güçlendirilmesi, silahların kontrolü ve silahsızlanmayı teşvik için işbirliği sözü”; NATO-Rusya Karşılıklı İlişkiler, İşbirliği ve Güvenlik Kurucu Senedi'nde (1997) de yer aldı.
“Bölünmez Güvenlik” kavramı, 1999 tarihli İstanbul Belgesi/ İstanbul Şartı’nda da yer aldı. Aynı şekilde “Güvenlik Topluluğuna Yönelik Astana Anma Bildirgesi (2010)” de bu konuya açıkça yer verdi.
Barışın korunması için; “insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ile ilişkilendiren ve ekonomik/ çevresel işbirliğini birbirine bağlayan” tanımlaması yapıldı.
Küresel Güvenlik Girişimi, insanlığın bölünmez bir güvenlik topluluğu içinde yaşadığımızı vurgulamaktadır.
Küresel Güvenlik Girişimi, gerçek çok taraflılığı desteklemektedir. Dünyaya açıktır ve tüm ülkelerin katılımını memnuniyetle karşılar.
Çin, bu büyük Girişimi ortaya koyan ülke olarak, uygulanmasında da ciddi adımlar atacağını söylüyor.
Çin; “Güç Geçişi Projesi” kapsamında yükselen ekonomik ve siyasi gücünü kullanarak uluslararası sistemin ilke, kural ve kurumlarına karşı alternatif bir düzen oluşturma çabası güdüyor.
Çin’in mevcut uluslararası kurumlara entegre olmasına rağmen; Çin Komünist Partisinin güçlü ve müdahaleci yapısı devleti lider konumuna yükseltiyor.
Çin ihtiyaç duyduğu hammadde ve enerjiyi ithal etmek zorundadır. Yine ürettiği malları da ihraç etmek için çok geniş mesafelere hitap eden lojistik taşıma sistemlerini hayata geçirmek istiyor.
Çin’in alternatif düzen önermesi, 2013 yılında başlatılan "Kuşak ve Yol Projesi” ile açığa çıktı.
İktisadi olarak dünyanın ikinci gücü haline gelen Çin, Bir Yol Bir Kuşak Projesi ile küresel bir aktör olmayı hedeflemektedir.
Bu projeler hayata geçtiği takdirde Ekvatorun hem kuzeyi hem de güneyi (Asya, Avrupa, Afrika) Çin’in ekonomik/ siyasi nüfuzu altına girecek.
Çin ülkeler ile yaptığı ikili anlaşmalarda "milli egemenlik, kazak- kazan temelli işbirliği ve çok taraflı uluslararası sistem” vurgusu yapıyor.
Çin, bu sayede Afrika’dan Asya’ya birçok ülke ile ticaret ve yatırım odaklı anlaşmalar imzaladı.
Devletlerin diktatöryal, otariter, insan haklarını ihlal eden tavırlarını önemsemeyen Çin’in "dost/ yatırımcı, itibar gören devlet” statüsünü kazanması çok kolay oldu.
Çıkarlar farklılaştığında Çin; Güvenilir ve sabit dost olma halinden vaz geçebilir.
Çin’in uluslararası sistemde kendi menfaatini aşırı koruma isteği anlaşma yaptığı devletlerde ki sivil toplum ve siyasi muhalefetin tepkisini çekmekte.
Çin, Ortadoğu’da her türlü yatırım karşılığında petrol zengini körfez ülkelerinden petrol alımını hızlandırdı ve bölgeyle yoğun bir petrol ilişkisine girdi.
Şi, yapmış olduğu bir konuşmasında; “Çin'e tahakküm etmek isteyenlerin kafalarını çelikten duvara çarpacaklar. Hiç kimse, Çin halkının ulusal egemenlik ve toprak bütünlüğü konusundaki kararlılığını, iradesini ve kabiliyetini hafife almamalı" sözleri ile açık ve net duruş sergiledi.
Küresel Şirketler, yatırımlarını ve üretim bandını Çin’e kaydırarak; Çin’in güçlenmesine katkı sağladılar.
İngiltere'nin de 1997'de Hong Kong'u, Portekiz'in 1999'da Makao'yu Çin’e iade etmeleri Çin’in Küresel Güç olma sürecini hızlandırdı.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması ve Orta Asya/ Türkistan Bölgesindeki Otoriter Güç Boşluğu’da Çin’in işine yaradı.
Küresel Güç olmak isteyen Çin’in en büyük avantajı; tarihten gelen güçlü dinamiklere sahip devlet geleneğine sahip olmasıdır diyebiliriz.
Asya Müslüman Toplumları; Çin’in Küresel Güç olmasını engelliyor. Çin; İslam Dünyası ile ilişkilerini sıcak tutmaya çalışıyor.
Çin’in; Uygur Toplumunun hak ve özgürlüklerini ihlal etmesi, materyalist/ köktenci dinsizliği, bir devlet projesi olarak savunmasını göz ardı etmemeliyiz.
Amerika’nın Küresel Hegemonik yapısı, sistemdeki belirsizliği artırırken; Çin’in öngörülemeyen ajandasının uluslararası düzenin istikrarına olumlu katkı yapmayacağı konuşuluyor.
Analistlere göre Çin; Rusya- Ukrayna krizi ekseninde Amerika‘nın Asya’ya müdahale etmesinin etkilerini "Bölünmez Güvenlik” ekseninde tartışmaya açtı.
Çin'in küresel bir güç olarak yükselişi ile Güç Rekabetinin merkezi, Asya’ya kaydı.
Küresel güvenlik yönetişim sisteminin reforme edilmesi, insanlığın karşılaştığı güvenlik sorunlarının çözülmesi ve insanlık için ortak bir geleceğe sahip bir toplum inşasının ilerletilmesi çabalarına rehberlik eden önemli bir vizyon olarak açıklanan Çin’in görüşleri; daha önce ABD Başkanı Biden tarafından söylenilen "Yeni Dünya Düzeni” tasarımına destek amaçlı mı dile getirildi?
Çin, “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimiyle birçok ülkenin alt yapısını modernleştirmek için yüz milyarlarca dolar kredi açtı. Borç/ Kredi Diplomasisi adı verilen bu sistem ile Afrika ülkeleri borç bataklığına sürüklendi.
Çin’in bu girişimi nasıl yankı bulacak, diğer aktörler nasıl tepki verecek? Türkiye bu konuda ne düşünüyor?
Uluslararası sistemdeki Kaos/ Kargaşaya yol açacak olan ABD/ Çin restleşmesine karşı Türkiye eksenli jeopolitik/ jeoekonomik yapılanma, bölgesel ve küresel düzende normalleşme sürecini hızlandıracaktır.
Türkiye ile birlikte Ortadoğu Güç Rekabeti pozitif yönde seyredecektir. Türkiye, hiç olmadığı kadar sakin; rahatlıkla Küresel Sorunlara odaklanabiliyor.
Sahi, Türkiye; Boao Asya Forumu’na üye olacak mı? Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bu konuda ne düşünüyor acaba?
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://english.boaoforum.org/
https://news.cgtn.com/news/2022-04-21/China-welcomes-all-countries-to-join-Global-Security-Initiative-19q0AtAZWTe/index.html
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/kuresel-guvenlik-mimarisinde-kacinilmaz-degisim/2567227