Fransa uzun zamandır deyim yerindeyse gün yüzüne hasret. Mağribîler başka bir dert. Sarı Yelekliler durdurulamıyor.
Şimdi de Fransa’da, tüm çalışanların hükümetin getirmek istediği emeklilik reformuna karşı genel greve gitmesiyle, ülkede kamu hayatı adeta felç.
Fransa’da ne oldu?
Ülkenin 7 büyük sendikasından 6'sının aldığı "Genel Grev" kararıyla yüzbinlerce çalışan sokağa döküldü. Hükümet, emeklilik reformuyla, 42 ayrı emeklilik sistemini tek bir "puan sistemi altında" toplayan "evrensel emeklilik" ilkesini getirmek istiyor.
Tepkiler nedeniyle, “62” olan emeklilik yaşını yükseltmiyor ancak daha uzun çalışanlara daha iyi emeklilik ücreti uygulaması getirerek geç emekliliği özendiriyor.
Sendikaların reformda en çok karşı çıktığı nokta ise, memur ve işçi emeklisi arasındaki farkın kaldırması. Bu farkın kaldırılmasıyla en çok öğretmenler, polisler, demiryolu işçileri ve sağlık çalışanları hak kaybına uğruyor.
Ağır koşullarda çalıştıkları için yıpranma tazminatı alan bu meslek gruplarının emeklilik ücretleri önemli ölçüde düşüyor.
Macron’un adamları; planlanan emeklilik reformundan geri adım atılmayacağını belirtiyor. Çünkü 'Emeklilik reformu' Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un en önemli sosyal reformu.
Emekliliğe puan bazı getirilmesini içeren reformla, karışık emeklilik sisteminin birçok meslek dalı için özel düzenlemelerle basit hale getirilmesi amaçlanıyor.
Ancak planlanan reformla, halihazırda “62” olan emeklilik yaşı, daha ileri tarihlere çekilerek, insanların daha uzun süre çalışmaları öngörülüyor.
Bu Fransızlar, reform ilhamını Türkiye'den alıyor olabilirler mi!.. Bizdeki “mezarda emeklilik” düzenlemesine ne çok benziyor! Vahşi kapitalizm dedikleri kadar var.
Avrupa Birliği ve Fransa’nın fotoğrafını çeken istihbaratçı…
Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin diyor ki; "-NATO’dan bağımsız bir Avrupa ordusu görünür gelecekte gerçekleşmeyecektir.
Fransa, ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki emellerini açıktan; hiç dostça olmayan politikalarla sürdürecektir.
AB içinde, Türkiye aleyhindeki faaliyet ve oluşumlara desteğini sürdürmesini beklemeliyiz."
Buna ek, Fransa Cumhurbaşkanı Macron; Türkiye ile terörizm tanımı konusunda bir "uzlaşmaya" varmanın mümkün olmadığını söylemişti.
Deneyimli istihbaratçı İsmail Hakkı Pekin’in, “NATO’dan bağımsız bir Avrupa ordusu görünür gelecekte gerçekleşmeyecektir” öngörüsü Fransa’ya yaşatılanları çok net açıklamıyor mu?
Birleşik Avrupa Ordusu Projesi ve Türkiye…
Türkiye, NATO ve AB ilişkilerinde hiçbir zaman alternatifsiz değil! ABD ve Avrupa Birliği iki ayrı blok ve NATO’da farklı tellerden çalıyor. Nitekim Londra’daki son NATO zirvesinde de öyle olmadı mı?
NATO içindeki ABD ve Avrupa çekişmesi Türkiye’nin işine geliyor.
İki taraf da Türkiye'yi yanlarında görmek istiyor. İsteyenin bir yüzü kara vermeyen “Kunta Kinte”.
NATO yoksa PESCO var!
1 Kasım 2014'te komisyon başkanlığına seçilen ve 1 Aralık 2019'da görevini Ursula von der Leyen'e devreden Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in önerisiyle canlanan ‘Avrupa Ordusu’nun kurulması bir ara gündemdeydi.
Juncker’in önerisiyle Avrupa başkentlerinde “bağımsız davranma ve ABD’nin dayatma politikalarından kurtulma isteği” ortaya çıktı. Washington’ın büyük bir pay sahibi olduğu Ukrayna krizi, aynı zamanda Avrupa güvenliğinin zayıf noktalarını da gün ışığına çıkardı.
Söz konusu zayıf noktalardan birinin de, “ABD’nin AB politikaları üzerinde çok etkin bir rol oynaması” olduğu anlaşıldı ve bunun Avrupa istikrarına yönelik bir tehdit oluşturduğu görüldü.
Bu reelpolitik durum NATO üyesi Avrupa Birliği ülkelerinde, algı olarak yaratılmaya çalışılan “saldırgan Rusya politikaları (!)” iddiasını geri plana itti.
Avrupa Komisyonu Başkanı’nın önerisiyle birlikte Brüksel ve Avrupa başkentleri belki de nihayet, “bağımsız davranma ve ABD’nin dayatma politikasından kurtulma isteğini” açık açık dile getirmiş oldu.
Bu nedenle, ‘Avrupa Ordusu’nun kurulması, bağımsızlığı sembolize eden bir adım olarak da değerlendirildi.
AB’nin 23 üyesi; savunma alanında daha sıkı işbirliği ve koordinasyon için kısaca Permanent Structured Cooperation - PESCO/ Daimi Yapısal İş Birliği Savunma Anlaşması olarak adlandırılan ve Almanya’nın ‘NATO’ya alternatif’ dediği anlaşmaya imza attı.
Anlaşma kapsamında bir Avrupa Birliği ordusu oluşturulması öngörülmüyorsa da bir sonraki adımın Birleşik Avrupa Ordusuna geçiş olduğu tahmin edilebilir.
Ancak anlaşmaya imza atan her ülkeden, Avrupa Birliği’nin ortak savunmasına nasıl katkı yapabileceği konusunda ulusal planlarını hazırlamaları istenilmişti.
Bunun karşılığında Avrupa Birliği de 2020’den itibaren oluşturacağı 5 milyar euroluk bütçeyle PESCO’ya destek vermeyi taahhüt ediyor.
Dönemin Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, ABD’nin NATO’ya yaklaşımı nedeniyle Avrupa’nın bir alternatife ihtiyacı olduğunu söylemişti.
AB için ortak savunma politikası özellikle Almanya ve Fransa’nın desteklediği bir konu. Almanya ve Fransa arasında ikili istişarelerde geliştirilen “PESCO” fikri, daha sonra Avrupa Komisyonu’na iletilmiş ve diğer üye ülkelerin de görüşleri alınmıştı.
28 üyeli AB’nin 23 üye ülkesi, savunma politikalarının uyumlu hale getirilmesi için uzlaşıya varmış durumda.
Avrupa Birliği (AB), gelecekte ABD’den bağımsız ve gerekirse ona karşı savaşma kapasitesi geliştirme yönünde büyük bir adım attı.
Neden böyle bir şeye gerek duyuldu?
Çünkü Trump’ın “Önce Amerika” politikası, ABD ile Avrupa arasındaki gerilimleri şiddetlendirdi.
ABD’nin Ortadoğu’daki ve Güneydoğu Asya’daki politikası, Berlin’de ve Paris’te, onların çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak görülüyor.
Ancak Berlin, Paris ve Brüksel, AB askeri işbirliğini NATO ile çelişmekten çok, onu tamamlayıcı olarak göstermeye çalışıyor. Onlar da NATO münafığı.
2019’da AB’den ayrılacak olan Britanya’nın yanı sıra, yalnızca dört küçük ülke (Danimarka, İrlanda, Malta ve Portekiz) anlaşmayı imzalamadı.
PESCO ne içeriyor?
AB devletleri, “sürekli yapısal işbirliği anlaşması” (PESCO) ile birlikte, silahların geliştirilmesi ve satın alınması ve ortak askeri müdahaleler için asker ve donanım sağlama konusunda yakın işbirliği yapmayı taahhüt ediyorlar.
Anlaşma, Avrupa militarizminin tırmanmasına işaret ediyor. Tüm tarafların uyması gereken 20 koşulun birincisi, askeri harcamalarda düzenli bir artıştır.
Bu artışın en az yüzde 20’sinin yeni silah alımlarına yönlendirilmesi gerekiyor.
AB, kendi payına, ortak askeri projelere, yılda 500 milyon avro, 2021’den sonra ise 1 milyar avro katkıda bulunmayı planlıyor.
Soros, Fransa'yı sallıyor!..
2002'de Paris savcısı, Fransa'da son yılların en büyük borsa skandalıyla ilgili davada, Amerikalı dolar milyarderi George Soros için rekor miktarda “2.2 milyon Euro” tutarında para cezası istemişti.
2015'te Fransa'nın başkenti Paris'te 100'den fazla insanın hayatını kaybettiği kanlı saldırılar sonrası Macar asıllı Amerikalı Yahudi milyarder ve spekülatör George Soros ile ilgili iddialar gündeme taşınmıştı.
Amerikalı ünlü ekonomist Paul Craig Roberts, Paris saldırılarının bir “False Flag Operasyonu” ve terör eyleminin finansörünün George Soros olduğunu yazmıştı. Macron'un Avrupa Ordusu kurulacağını açıklaması cini şişeden çıkardı.
Macron, protestocuların taleplerine düşmandır ve onlara aldırmamaktadır. Protestocu kitleler de Macron'a ve Birleşik Avrupa Ordusu projesine düşmandır.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmek ve Fransız vergi yükümlülerine 2023’e kadar 300 milyar avroya mal olacak bir Avrupa ordusu kurma planlarını ele almak için Berlin’e giden Macron, elbette protestocu kitlelerin arkasındaki gücü bilmektedir.
İngiltere, Brexit nedeniyle Birleşik Avrupa Ordusu'na karşı, Trump'ın yanında…
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un; milliyetçiliğe ve askeri güçlenmeye başvurma yoluyla ABD ve İngiltere'ye meydan okuması, ülkesini karıştırdı. Avrupa Birliği (AB) genelinde, egemen seçkinler, zorunlu askerliği geri getirmeye hazırlanıyor.
Fransa, Stalinistlerin 1991'de Sovyetler Birliği'ni dağıtmasından ve Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, 1997'de zorunlu askerliği kaldırmıştı.
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 100. yıldönümü öncesinde savaş alanlarını dolaşan Macron, AB'nin yalnızca Rusya'nın ve Çin'in değil, aynı zamanda ABD'nin de karşısına çıkabilecek bir orduya ihtiyacı olduğunu söyleyince, göstericiler Paris'i yakıp yıktı.
Trump bir jeopolitik kaymayı tetikliyor!..
Avrupa, 1941’den beri ilk defa altına sığındığı ABD’nin savunma şemsiyesine güvenemez durumda. Şimdi kendi ayakları üzerinde durmak zorunda.
Bu nedenle AB kendi “Savunma Topluluğu”nu oluşturmak ve kendi savunma stratejisini geliştirmek için daha fazla bekleyemez. Avrupa Birliği, kendi ikili ve bölgesel ilişkilerini düzene koymak ve yaymakla işe başlayacak.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hedefi, Avrupa Birliği’nin yeniden kurulması. Buna Avro ülkeleri için ortak bir bütçenin yanı sıra bir AB mülteci dairesi ve daha derin askeri işbirliği dahil.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Avrupa’yı baştan sona yenileyeceğini savunduğu “Büyük Avrupa Projesi”; “Daha demokratik daha etkin, daha az bürokratik” bir Avrupa.
Ama öyle sıradan veya üfürükten değil; Avrupa Finans Bakanlığı ve Euro Bölgesi Bütçesi, iki vitesli Avrupa, çekirdek Avrupa ve ikinci dalga ülkeleri, Avrupa Ordusu, sınır güveliği, Avrupa Tarım ve İklim politikası, Avrupa Göçmen Ofisi, Avrupa Terör Mahkemesi, Avrupa Teknoloji ve Dijital Yenilik Ajansı ve Avrupa Üniversitesi, Avrupa asgari ücreti gibi pek çok reformu içeren “Büyük Avrupa”.
Fransa, ABD’nin baskısına ne kadar direnebilir?
2011’den beri NATO, Libya’daki ve Suriye’deki kirli vekil savaşlarında kendi hedefleri uğruna büyütüp besledikleri “İslamcı” terör ağlarını kullanıyor.
Sosyalist Parti (PS) hükümeti, 2015’te, Fransa’da bu terörist gruplar tarafından düzenlenen terör saldırılarından sonra, demokratik hakları askıya alan bir olağanüstü hal uygulamaya koyduğunda “İnsan hakları ihlal ediliyor” yaygarası hiç duydunuz mu?
Avrupa kapitalizmi, İş Kanunu’nu askıya alan bir iş yasasına karşı protestoları şiddetle bastırmak için bu polis devleti önleminden yararlandı.
Halkın yüzde 70’inin muhalefetine rağmen Sosyalist Parti (PS) hükümet, Fransa Anayasası’nın antidemokratik bir maddesine başvurarak, yasayı mecliste oylamaya bile sunmadan geçirdi. Anlayacağınız tam Bonopartist demokrasi.
Proletaryanın, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yok, kazanacakları bir dünya var… Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!
2017’de, oy kullanmayan büyük bir kitlenin olması nedeniyle seçmenlerin yarısından azının oyuyla seçilen ve Ulusal Meclis’te kuşkulu bir çoğunluğa sahip olan Macron, PS’nin gerici iş yasasını daha da sertleştiren kararnameler yayımladı.
Macron, bu kararnameleri, toplu işten çıkarmaları ve ücret kesintilerini kolaylaştırmak, milyonlarca insanın işsizlik sigortasında kesinti yapmak ve Ulusal Demiryolları’nı (SNCF) kısmen özelleştirme daha doğrusu halkı yoksullaştırmak amaçlı kullandı.
Macron tüm bu politikaları, olağanüstü hale ses çıkarmayan işbirlikçi ve sadece birkaç güç, sembolik grev düzenleyen sendikaların suç ortaklığıyla hayata geçirdi. “Emekçiyi satanlar” sadece Türkiye'de yokmuş böylelikle öğrendik.
Macron şimdi kalkmış Fransa’nın çeşitli emeklilik programlarını rafa kaldırarak yerlerine “puan usulü” tek bir emeklilik sistemi getirmek istiyor. Daha da kötüsü bu değişimin mali değerini, işçiler emekli olurken devlet, keyfi olarak belirleyebilecek.
Bu sistemli sömürü düzeninin saldırısına direnen Fransa işçi kesimi, Macron hükümetine ve onun arkasındaki uluslararası mali piyasalara karşı doğrudan bir siyasi mücadeleye giriştiler.
Biliyorlarki tıpkı Karl Marx'ın dediği gibi; “Proletaryanın, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yok, kazanacakları bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!"
Hatırlarsanız “Sarı Yelek” protestoları başladığında Macron, “büyük bir asker” diye övdüğü Fransız faşist diktatör Philippe Pétain’in anısına itibar kazandırmaya ve böylece Pétain’in “Vichy” rejiminin ve Avrupa faşizminin sicilini aklamaya çalışmıştı.
Bu, “NPA” gibi sendikaların sahte sol müttefiklerinin “aşırı sağcı bir güruh” diye adlandırdığı “Sarı Yelekliler”e yönelik şiddetli baskının başlangıcıydı.
İstanbul'daki “Gezi eylemleri” ile benzeşen “Sarı Yelekliler” hareketi, Fransa’da yaygın bir halk desteğine sahip olsa da, geniş işçi kesimlerinin desteğini kazanmayan “apolitik” eylemlilik içindeydi.
Fransa'nın NATO’dan bağımsız Birleşik Avrupa Ordusu istediği için daha çok başı ağrır.
Türkiye’ye saldırdıkça burnu kaostan kurtulmaz.
Erdoğan ve Trump, Macron'un defterini dürdü.
Bana kalırsa; AB; dil, ulus ve çıkarlara bölündüğünden Avrupa yurtseverliği diye bir şey yok.
Dolayısıyla Avrupa ordusunun geleceği yok.
İkbal ve istikbal görünmüyor.
Olası Avrupa ordusunun savaşacak yetenekte olacağını kimse garanti edemez.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete