Sporun ‘özünü’ yakaladığımızda hayatın kalitesi, ebedi hayata yatırım erişimini de sağladık demektir, inşallah. Buna sadece bir örnek ‘Sağlığın önem taşıdığı yerde, sportif derece ve madalyanın ne hükmü olabilir ki!’ anlayışı. Gelinmesi gereken en son aşamadır, kişi adının ‘sporcu’ olarak anılması.
Hareket, egzersiz, bedenin eğitilmesi ve diğer tanımlar.
Yaşanan hayatı kaliteli hale getirmek değil midir, üzerinde düşülmesi/yapılması gereken tüm hesaplar. Tüm bunların içinde yer alır, bir uzvu eksik olan (halk diliyle engelli) kardeşlerimiz…
‘İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN’
Düne kadar sokağa çıkmasına dahi, ‘hayâ’ duyulan bu kardeşlerimiz, bugün onları anlamayanları ‘cehalet’ kurbanı olarak adlandırıyor ise, sürecin yararlı bir şekilde, nakış nakış işlenmesi manasına geliyor.
Kör, sağır, sakat, algılama gücü zayıf vasfındaki bireylerin hayatın içinde yer alıyor, yaptıklarıyla övünülüp örnek birer birey olarak gösteriliyor ise, bunun bir tek sırrı olabilir; kişinin azmi ve ona tanınan fırsat/imkânlar.
Bir umudun, binbir umut olarak yeşerdiği yerde, daha büyük kazanım ne olabilir ki?
Şeyh Edebali hazretleri, damadı Osman Gazi’ye ne buyuruyor; ‘Şunu unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’
Hakk’ın yanında olmayanın, yaratılmışların en değerlisi insanın yanında olma şansı olamayacağına göre, işte burada halka/bireye yapılan yatırımın önemi ortaya çıkıyor…
HİKMET DE ÇOK, DERSLER DE…
Devlet, hükümet, yerel veya merkezi yönetim.
Kim, hangi kurum veya kuruluş olursa olsun, temel gaye değil midir, toplumu oluşturan bireyler/vatandaşların yanında olabilmek.
Bakın ‘engelli’ birey dediği yerde, neye göre, kime göre ‘engelli’ sorusu karşımıza çıkıyor.
O ‘özel’, dezavantajlı olarak görünen bireylerin elde ettikleri başarılar, herhangi bir uzvu eksik olmayan insanlara örnek gösterilmektedir.
Sadece bir örnekte, ulusal veya uluslararası yarışmalarda (buna Olimpiyatlar/Paralimpik Oyunlar dahil) elde edilen başarılarda görmek mümkün.
Bu başarılar öylesine fazla ve anlamlı ki, elde ettikleri başarılarla ülkemize ‘onur’ yaşatan her bir kahramanın hayatı belgesel olduğu gibi, başarı hikâyelerinin içerisinde yer aldığı dergiler çıkabiliyor.
Bu yazımıza örnek olduğu gibi, birçok yazıya da konu olabilmektedirler.
Her defasında değinmiyor muyuz ‘Daha iyisi daha iyisi diye…’
Bunlar o ‘iyiyi’ başarıyor, daha iyisi konusunda tüm ‘engelleri’ tek tek aşarak, kamuoyunun ilgi ve takdirini kazanıyor…
GAZİANTEP BELEDİYESİ VE TEKERLEKLİ SANDALYE
Bu yazımızın içeriğinde ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşatsın’ sözünü hatırlarken, bu hususta ‘uygulamaya’ kim geçecek?
‘…Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.’ (Mâide-32) ayeti ışığında, herkesin bulunduğu durum itibariyle, yapacağı görev ve sorumluklar ‘mutlaka’ vardır.
‘Kimlere, ne tür sorumluklar düşer?’ sorusuna cevap ararken, Gaziantep Büyükşehir Belediye’sinin, antrenmanları yapıp, maçlarını oynayabilmeleri için Tekerlekli Basketbol Takımına salon tahsis etmesi haberi gözümüze ilişti.
Yaptırım ve yatırımın önemi, Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin’in, daha önceki hükümet dönemlerinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının başında olması mutlaka etkili olmuştur.
Bir kardeşimizin dost sohbetinde, iyi niyetle ‘Herkesin hayatında bir yıl kör, bir yıl sağır, bir yıl sakat olma imkânı olabilse…’ düşüncesi, tıpkı evinin damından düşen Nasrettin Hocanın, kendisine yardım için koşanlara ‘bana damdan düşen birisini getirin…’ yaklaşımıyla benzerlik göstermektedir.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin’in ‘Engelsiz Kent Gaziantep’ projesinin, tüm merkezi ve yerel yönetimlere örnek olmasını temenni ediyoruz...
:
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com